6 Şubat saat 04.17’de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem, 10 ili büyük ölçüde yıkıma uğrattı. Henüz birinci deprem haberi ülke genelinde atlatılamamışken öğlen saatlerinde gelen ikinci deprem haberiyle bir yıkım daha meydana geldi. 


İnsanlar yeni bir güne uyanacaklarını, işlerine, okullarına gideceklerini düşünürken karanlık bir sabahın tam ortasında kaldı. Olaylardan haberdar olmak isteyenler ise sosyal medya üzerinden gelişmeleri takip etmek için telefonlarına sarıldı. Twitter, İnstagram baştan aşağı “#ENKAZDAYIM” paylaşımlarıyla dolmuştu. Enkazın altında kalan insanlar telefonlarından yer bildirimi yaparak yardım çığlığı atıyordu.
Sosyal medyanın zararları ve yararları üzerine sayfalarca yazı yazabilir, günlerce konuşmalar yaparak tartışabiliriz. Lakin bir felaket içindeyken nasıl işe yaradığını, kimlerin sesi olduğunu galiba geçtiğimiz günlerde çok iyi gördük. Enkaz altında kalan binlerce kişi eğer telefonları yanlarındaysa ya arama yaparak yardım isteyecekti ya da sosyal medyadan yer bildirimi yaparak çığlığını duyurmaya çalışacaktı. 
Depremin olduğunu öğrenir öğrenmez elimi telefona attım ve neler olduğunu öğrenmek istedim. İlk işim sosyal medyaya bakmak oldu ve binlerce yardım paylaşımı vardı. Önce algılayamadım sonra enkaz altından kalan kişilerin yardım çığlıkları olduğunu anladım. Göçük altında kalan kişiler bulundukları evin konumunu yazarak yardım istedikleri mesajlar paylaşmıştı. Bunu görenler ise o mesajları yaymaya başlamış ve devasa bir seferberlik söz konusu olmuştu.


Deprem bölgelerinde arama kurtarma çalışmalarında enkaz altından çıkarılan vatandaşlar için oluşturdukları hayat koridoru, bir yandan da sosyal medyada oluşturulmuştu. Herkes ‘teyitli’ olarak gördüğü “göçük altındayım” bilgilerini kendi aralarında yayarak yetkililere ulaşması için çaba sarf etti. Yararları ve zararları konuşulabilecek olan sosyal medya o gün ve sonrasında tüm ülkenin el ele verdiği bir yer haline geldi.


Dakikalar, saatler geçtikçe yardım paylaşımları çoğalıyor insanlar da sürekli bunları yayıyordu. Kimi deprem bölgesinde depremzedelere el uzatmaya çalışıyor, kimi ise sosyal medya üzerinden destek vererek fayda sağlamaya çalışıyor. Depremin ilk anından itibaren binlerce insanın sesi, çığlığı olan sosyal medya, asrın hikayesine tanıklık ediyor ve insanların dayanışmasına araç oluyordu.


Hatta durum öyle bir noktaya geldi ki kısacık bir zaman içerisinde sosyal medyadan başlayan bu yardım seferberliği daha sistematik hale getirildi. Çünkü herkes birileri kurtulsun diye uğraşıyordu. Milyonlarca takipçili hesaplar enkaz altındakilerin sesi oluyor ve yardım gitmesi için gereken her şeyi yapmaya çalışıyordu.


Biz 6 Şubat sabahı ülkece çok büyük bir felaketin tam ortasına uyandık. Kiminin sesini duyduk ve yardımı ulaştırdık, kiminin sesine yetişemedik. Omuz omuza verip, hiç tanımadığımız, yüzünü görmediğimiz, adını duymadığımız insanlar için kocaman bir “yardım çığlığı koridoru” oluşturduk. Bazılarımız da en yakını için yaptı bunu. Ama başkalarına kulağını tıkamadı. Twitter, İnstagram depremin ilk saatlerinden beri yardım etmek isteyenlerin ve yardım almak isteyenlerin buluşacağı ortak bir nokta oldu. Sosyal medya zararını konuşmak ise daha sonraya kaldı…