Tek kanallı ve siyah-beyaz başlayan televizyon serüveni, bugün internetle birleşen ve yüzlerce farklı kanalın olduğu devasa bir reklam pastasına dönüştü. Ortalama yarısı reklamlara ve ilanlara ayrılmış gazeteler günlük hayatımızın doğal bir parçası oldu. İnternet ortamında reklamsız sayfa yok gibi; zaten alışveriş için de interneti kullanıyoruz. Elimize aldığımız biraz popüler herhangi bir dergi ya da etrafımızdaki billboardlar bize sürekli bir şeyler almamızı emrediyor adeta. 
Tüketim, çeşitli şekillerde ortaya çıksa da her zaman var olan bir olgudur. Günümüzde özgürce tüketim hakkının keyfini sürmek isteyen tüketicilerin yanı sıra sorumlu davranmaktan yana olan tüketici kitleleri de vardır. Tüketim toplumunda medya aracılığıyla istek ve arzular oluşturulmaya çalışılmakta ve tüketimin sürekli ve kaçınılmaz bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. Maalesef bunun sonucunda metalar bireylere hükmeder hale gelmektedir. Bireyler ise gün geçtikçe bu metalar aracılığıyla kendine yabancılaşmaya başlamaktadır. 

Gruplar zamanla satın aldıkları şeylerde seçim yapmaya da başladılar. İşin içine reklamlar da girince işin boyutu artık tamamen değişmişti. Artık “reklamlar aracılığıyla, tanınmamış sabun tozlarından arabalara, içecek, sigara, giyim eşyaları ve mutfak araç gereçlerine kadar her şeyde marka imajlar yerleşti. İlişkilerimizi ve arkadaşlıklarımızı bu markalar aracılığıyla kuruyor ve sürdürüyoruz. İlişkilerimizi belirleyen tamamen markalar oluyor. Tüketim kültürünün sirayet etmesi insanlar, şehirler, ülkeler arasında ciddi kültür farklılıklarının aşınmasını da kendisiyle beraber getirmektedir. Çünkü tüketim toplumunda, tüketim nesnelerinin evrenselliği söz konusudur. Bu da yerleşik kültürlerin tüketim kültürüyle harmanlanmasına veya tüketim kültürü tarafından yerinden edilmektedir. 

Bu anlamda farklı kültürlerin tükettikleri nesneye dair yükledikleri anlam açısından bir farklılık kalmamıştır. Bu durumda birey tükettiği nesneye yüklenen imajı bir diğerine aktarmanın dayanılmaz arzusu tarafından ele geçirilmiş durumdadır. Reklam aracığıyla Kara Cumalar’a yönlendirilen gruplar adeta aldatılıyor. İki al bir öde şeklinde yapılan kampanyalar ise tamamen tüketiciyi hapsetmeye yönelik oluyor. İki ürünün fiyatı bir ürünün fiyatına zaten denk geliyor. Gösteri Dünyası medya aracılığıyla da hayatımızın her nokrasına sirayet etmiş bulunuyor. ilişkilerimizi, dünyamızı belirleyen onlardır, biz değil. Tüketim yaparken tüketim kurbanı olmayın. Sizleri tüketim çılgınlığına karşı uyanık olmaya davet ediyorum. Kalın sağlıcakla..