Her alanda gelişen teknoloji özellikle iletişim alanında büyük bir ivme kazandı. Böylelikle medyanın insan hayatındaki önemi de iyice arttı ve artmaya da devam ediyor. İnsanların da haber almaları ve haber vermeleri de buna paralel olarak daha ileri boyuta taşındı. Bu kolaylık o kadar geniş yelpazelere ulaştı ki 7’den 70’e herkes evde, okulda, sokakta, araçta, işte yani bulunduğu her noktada medyanın her biçimine rahatça erişim sağlayabiliyor. Vaziyet böyle olunca medya iletilerinin niteliksel durumları gündeme taşındı. Bu ise beraberinde medya okuryazarlığı kavramını ortaya çıkardı. Özellikle çocuk ve genç izleyicilerin zararlı yayınlardan korunması amacıyla 1920’de İngiltere de ortaya çıktı. 

Günümüzde ise neredeyse gelişmiş ülkelerin hepsinde uygulama halinde. Dünyada durum böyleyken Türkiye’de durum nasıl birde ona bakalım. Ne yazık ki Türkiye’de medya okuryazarlığına ilişkin bir tarih vermek güç. Ama Türkiye’de ‘Medya Okuryazarlığı’nın 2003’te konuşulmaya başlandığını, RTÜK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ile Medya Okuryazarlığı projesi ile 2006-2007 eğitim öğretim yılında hayata geçirildiğini söylemek mümkün. Başlarda pilot il uygulaması yapıldı.2007-2008 eğitim öğretim yılından sonra ise seçmeli ders olarak verilmeye başlandı. 
Türkiye medya okuryazarlığının önemini geç kavramış olsa da sorunlar hala bitmiş değil. Bu anlamda birçok eksiklik var. En önemlilerine değinmek gerekirse öncelikle okullarda seçimlik derse olarak okutuluyor olması. Zorunlu ders kategorisinde olmalıydı. Çünkü Her çocuk ya da her veli konunun önemini kavrayamayabilir. Konuyu önemsiz görebilir. Magazinsel algılayabilir. 

Bir diğer eksiklik ise dersin ağırlıklı olarak Sosyal Bilgiler, Türkçe ve Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri tarafından okutulması. Okula adım attıkları ilk andan itibaren Medyanın tarihsel, ekonomik, hukuksal, siyasal her aşamasını adım adım öğrenen İletişim Fakültesi mezunlarının neredeyse konu dışında bırakılması bence projeyi de amacının dışına çıkarıyor. Sanki ‘adı olsun yeter içeriği önemli değil’ izlenimi yaratıyor. 
Medya okuryazarlığı ile bu kodlamalardan kurtulan, gerçek ile kurgu arasındaki farkı ayırabilen, medyanın dayadığı her iletiyi sorgulayan, medyanın ideolojik, ticari, politik duruşlarının ayırdına varabilen nesiller yetiştirilebilir. Tabi İletişimcilerin önderliğinde olması şartıyla…