Genellikle korku-gerilim filmlerinde gördüğümüz, bize ‘’Bu kadar da olmaz canım’’ dedirten tehlikelerin, aslında gündelik hayatımızda bile başımıza gelmesinin çok olası bir durum olduğunun farkında olmak gerek. Hele bir de suç oranının yüksek olduğu bir ülke de yaşıyorsanız her an tetikte olmanız gerekir. Bizden bahsetmiyoruz. Örneğin bir anda komşunuzun psikopat kocası tarafından rehin alınabilirsiniz ya da yoldan geçen biri tarafından boş bir bahaneyle saldırıya uğrayabilirsiniz İnsanlar her ne kadar güvenilir, zararsız gibi gözükse de suçlu biri olabiliyor. 

Bugün hapishanelere baktığınız zaman en ağır suçlardan yatan insanların o suçları işlediğine inanmak güçtür. Örneğin John Wick filminde baş karakterin suçlarda dolu bir geçmişi vardır. Eşine aşık olduktan sonra bu gerilim dolu hayatı bırakır ve kendini gündelik hayatına adar. Fakat ne yazık ki geçmişi peşini bırakmayacaktır. Eşi geçmişinden gelen suçlu kişiler tarafından öldürülür. Ve karakter, intikam almak için yola çıkar. Aynı olay Samsun’un sakin bir mahallesinde yaşayan, sıradan bir yaşam sürdüren bir polis memurunun, cinayet olayını çözmesiyle, kaderi bu filmdeki baş kahramanla aynı olacaktır. Polis memuru cinayeti çözmeye çalışırken tehdit mesajları alır fakat aldırış etmez çünkü cinayeti çözmeye kararlıdır. Sonunda cinayeti çözer fakat bu durum eşinin hayatına mâl olur. Çok üzücü bir olay. 

‘’Benim başıma gelmez’’ rahatlığıyla hareket edip tedbiri elden bırakmamak gerekir. Unutulmamalıdır ki öz savunma haktır. Bunun yanı sıra gerek gündelik hayatın getirdiği sıkıntılar gerek bireylerin iç dünyasında yaşadığı sıkıntılar insanı sürekli sinirli bir ruh halinde olmaya zorluyor. Yani yemek fazla pişmiş diye insanların saatlerce tartıştığına tanık olabilirsiniz.  Bu durum aslında her şeyin birikmişliğinin bir sonucudur. Aslında fındık kabuğunu doldurmayacak olayların, bir önce ki satırda bahsettiğimiz gibi iç bunalımlarla bir araya gelince bireyi tanınmayacak hale getirmesi ve ruh sağlığını bozması kaçınılmaz bir sondur.