Son yıllarda dünyanın gidişatına baktığımızda, sürdürülebilir yaşam ve çevre bilinci artık bir tercihten çok zorunluluk haline gelmiş durumdadır. İnsanlık tarihinin belki de en kritik eşiklerinden birinden geçtiğimiz bu zamanda, hepimizin gündelik hayatlarımızın içerisinde yer alması gereken bu yeni kavram, sadece doğayı korumakla kalmayarak aynı zamanda geleceğimizi yani çocuklarımızın yaşayacağı dünyayı da şekillendirmektedir. Bir yanda hızla çoğalan ülkelerin nüfusları, büyüyen şehirler, artan tüketim alışkanlıkları gibi etkenler. Diğer yandaysa tükenen doğal kaynaklar, kirlenen atmosfer, kaybolan biyolojik çeşitlilik ve giderek daha sık karşılaşılan iklim felaketleri. Tam da bu noktada sürdürülebilir yaşam kavramı, sıradan bir çevre tartışmasının çok ötesine geçerek, hayatın bütününe yayılan kapsamlı bir davranış biçimine dönüşüyor.
Her şeyden önce, sürdürülebilir yaşamın en önemli artısı, doğal kaynakları korumasıdır. Su, toprak, hava ve enerji gibi temel ihtiyaçlarımızın sınırsız olmadığını, bir sonu olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Çöplerimizi azaltmak, geri dönüşümü uygulamaya çalışarak önemsemek, daha az tüketmek ve bilinçli alışveriş yapmak
gibi küçük görünen adımlar bile, uzun vadede büyük etkiler yaratabilmektedir. Özellikle şehirlerde yaşayan insanlar için bu yaklaşım hem çevre kirliliğini azaltmaya yaramakta hem de yaşam kalitesini yükseltmeye çalışmaktadır.
Bireysel olarak yapacağımız uygulamaların dahi, aile ekonomisine büyük katkıları vardır. Örneğin enerji tasarrufu yapılan bir evde, daha az elektrik kullanılmasıyla birlikte elektrik faturasının da daha az gelmesi beklenir. Tek kullanımlık ürünlerden uzak durmak, gereksiz tüketimi azaltmak da bütçeyi doğrudan olumlu etkilemektedir. Yani sürdürülebilirlik yalnızca çevre için değil, insanların kendi yaşam düzenleri için de de büyük artıları olan bir sistemdir. Bir başka artısı ise toplumun genelinde bir sosyal bilinç oluşturmasıdır. Bu yöntemin yaygınlaşması ile toplumlar, artık doğayı yalnızca kullandıkları bir kaynak olarak görmeyip; korunması gereken bir yaşam alanı olarak da algılamaktadırlar. Çocuklar okullarda çevre bilinciyle alakalı eğitimler alarak büyümekte, yetişkinler de plastik kullanımı ve sonrasında da bunun geri dönüşümünde bilinçli olarak hareket etmektedirler. Bu arada asıl amaç, yalnızca plastikten uzak durmak, ya da daha az enerji tüketmek değil; asıl amaç, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek, dünyadaki varlığımızın izini hafifleterek doğaya daha az zarar vermektir.
Her ne kadar sürdürülebilir yaşam olumlu bir hareket olsa da, bazı zorluklardan da söz etmek gerekir. İlk olarak, böyle alışkanlıklar edinmek için belli bir uyum süreci gerekmektedir. İnsanlar alıştıkları düzeni hemen değiştirmekte zorlanabiliyorlar. Örneğin tek kullanımlık ürünleri bırakmak, organik ürünler tercih etmek veya toplu taşımayı sürekli kullanmak herkes için sürekli olarak mümkün olmayabiliyor. Bir diğer eksik yön ise toplumun farklı kesimlerinde ekonomik farklılıkların bulunmasıdır. Çoğu zaman her sürdürülebilir ürün uygun fiyatlı olamaya bilmektedir. Ayrıca geri dönüştürülmüş malzemeden yapılan birçok ürün de maalesef halen daha pahalı olabiliyor. Organik gıdalar da aynı şekilde, herkesin kolay erişebileceği seviyede maalesef değil. Bu da sürdürülebilir yaşama, geniş toplum kesimlerinin geçmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca halen birçok şehrimizin altyapıları da çoğu zaman sürdürülebilir yaşamı destekleyecek seviyede değildir. Örneğin bisiklet yollarının yetersizliği, hatta çoğu şehrimizde neredeyse bulunmaması bile bu durum önünde engeleler oluşturmaktadır. Geri dönüşüm kutularının her yerde olmaması, özellikle raylı sistem gibi toplu taşım araçlarının da bazı bölgelerde yeterli düzeyde olmaması gibi sorunlar, insanları sürdürülebilir seçimlerden uzaklaştırmaktadır. Yani bireyler ve toplum ne kadar istekli olursa olsunlar, sistemsel sorunlar halen varsa, uygulamada ciddi güçlükler ortaya çıkabilmektedir.
Tüm bu artı ve eksi yönlere bakıldığında, sürdürülebilir yaşamın kolay bir süreç olmadığı ortadadır. Fakat tüm bu zorluklara rağmen geleceğin dünyasını belirleyecek en önemli adımın da bu olduğu kesindir. Çevre bilincinin artırılması, bireylerin küçük de olsa adımlar atması ve toplumun genel olarak bu konuda duyarlı hale gelmesi bile, hem kendi hayatımıza hem de dünyamıza yapılabilecek büyük bir iyilik olacaktır. Her şeye rağmen bugün bu uygulamalar zor olsa bile, yarının dünyasında karşılığını olumlu anlamda en çok alacağımız bir hayat şekli olarak önümüzde durmaktadır.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Koray Çetin
Yorumlar