Türkiye’de “Diren” adıyla gösterime giren film, 1. Dünya Savaşı başlamadan kısa bir süre önce yaşananları, sanayi devrimiyle beraber gördüğümüz endüstrileşme sürecinde üretim alanındaki gelişmelerin doğal bir sonucu olarak büyük kentlere göçün başlamasını anlatmış ve kentlerde karşımıza çıkan toplumsal sınıfları da ustaca sunmuştur.

Oluşan bu toplumsal sınıflarda, kadın ne yazık ki hayatın aktif bir şekilde aktığı kamusal alanların dışına çıkarılmış, birçok haktan mahrum bırakılmıştır. Filmde İngiltere’de, 1900’lerde, oy hakkı, iş hayatında eşit çalışma hakkı, sosyal adalete erkeklerle eşit şekilde sahip olabilme hakkı için, hükümete karşı mücadele eden kadınların hikayeleri anlatılmaktadır.

“Kadınlara oy hakkı” diyerek alanlara çıkan kadınların hikayesinde, kadınların sadece seçme ve seçilme hakkından yoksun olmadıkları, sadece hükümet nezdinde adaletsizliğe uğramadıkları, evlerinde, iş yerinde, ailelerinde de bu eşitsizlikle sürekli yüz yüze kaldıkları gösterilmiştir.

Eşit işe eşit ücret alamadıkları, annelerin çocukları üzerinde hakları olmadığı, evde, sokakta ve işyerlerinde fiziksel ve özellikle de psikolojik şiddetle baş başa bırakılan kadınlar, bu düzene karşı çıkmak ve bir şeyleri değiştirmek için bir araya gelip, örgütlü bir şekilde güçlü bir irade ortaya koymaktadır.

O günlerden günümüze geldiğimizde ne yazık ki kadınların birçok kazanımı olmasına rağmen hala eşit haklar konusunda erkeklerin gerilerinde olduklarını görebiliyoruz.

Kadınların hayatta karşılaştıkları adaletsizliklerle ilgili hiç düşünmeyenlerin, bu adaletsizliği benimseyenlerin, sadece filmi izleyerek bu konu üzerine düşünmeye sağlayabilecekleri yalınlıkla işlenmiştir ve eril dünyanın bileşenlerinden olan kadın ve erkeklerinin, özellikle bu dünyanın sunduklarını peşinen kabul eden kadınları ve erkeklerinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda düşünmeleri sağlanmıştır bu filmle de.

Suffragette filmi, politik anlamda da kadınların mücadelesinin oldukça yürümesi zor olan yollardan geçtiğini ve fakat mücadeleden asla vazgeçmeyen bir iradeye sahip olan güçlü kadınların temsili açısından da oldukça önemli ve yalnız ve güçsüz hisseden kadınlara umut verebilecek niteliktedir.