Şimdi bu başlığı okuyunca aklınıza ilk olarak askeri ya da bir polis operasyonu gelmesin, o düşünce balonu aklınızda kocaman bir yer edinmeden hemen söndürün. Gündemi takip edenler Morca diye bir mağaranın varlığından belki de benim gibi ilk kez haberdar oldunuz. Mağaracılık ile ilgilenmediğim için de olabilir. Belki Amerikalı bir mağaracının eksi 1040 metrede rahatsızlanarak mahsur kalmasa o mağaranın varlığından daha kaç sene daha haberdar olmayacaktım bilemiyorum tabiki. 

Bir gazeteci bir foto muhabiri olarak, dünyanın da ilgisini çekebilecek bir haber olduğu için ben de bu mağaranın konumunu öğrenip gitmek istedim. Mağaracılık Federasyonu yetkililerinden bu mağaranın konumunu öğrenip gitmek için denemelerim oldu. Bana verilen cevap  bu yazının da başlığını taşıyor. “Şu an operasyonun sağlıklı ilerlemesi için konum paylaşmıyoruz.” Bu cevap aslında öyle basit bir cevap değil. Bu cevabı bana veren yetkili kişi için ya da gazeteci olmayan bir kişiye basit  net bir cevap gibi gelebilir. Fakat aslında ülkede belli konumlardaki kişilerin ya da o kişilere danışmanlık yapan kişilerin sıkı sıkı sarıldığı bir düşünce modeli ve hareket şekli. 

Basının ya da kamuoyunun önünde nasıl davaranacığı ya da nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen yöneticiler veya basın ve kamuoyunun önünde nasıl davranması gerektiğini yöneticilerine aktaramayan basın danışmanları, kurumların basın ve halkla ilişkiler görevlileri, kurum ve ya yöneticinin imajını, algısını koruyabilmek, zahmetsizce yönetebilmek adına bildikleri en basit yöntemi seçiyorlar. YASAK. 

Bununla birlikte kamuoyuna kendilerini bir şekilde görsellerle ve bir metin ile de anlatmaları gerekiyor. Nasıl yapacaklar? Basını da yasakladılar!
Yaptıkları hataları filtreleyerek kamuoyu ile paylaşmak için veyahut hata yapmaktan korktukları için haklarında sadece olumlu şeyleri görüntüleyip paylaşacak bir ekip kuruluyor.Bu ekip genellikle  fotoğrafçı, kameraman bir de basın danışmanından oluşan bir ekip oluyor.  Böylelikle halka kendileri hakkında hiç olumsuz bir şey anlatılmamış oluyorlar. Halk o videoları, fotoğrafları izlediğinde sadece bir başarı hikayesi görüyor. 

Bazen de söz dinleyen, söz dinlemesine bile gerek kalmadan gereğini yapan basın kuruluşları etkinliklere çağrılarak benzer bir sonuca ulaşıyorlar.
2000’li yılların başında benzer bir tartışmayı yapmıştık meslektaşlarımızın arasında. O zaman foto muhabiri olup bir siyasetçi ile sürekli çalışmaya başlayan bir arkadaşımız, kendisinin özel olduğunu vurgulamak için hakkında “seçilmiş göz” ifadesini kullanmıştı. O günden bugüne artık gazeteler daha az sayıda foto muhabiri çalıştırır duruma geldi. Foto muhabirleri, fotoğrafçı oldu. Halka hizmetten şahsa hizmet rolünü seçtiler, seçmek zorunda da bırakıldılar.

Bu bir kısır döngüye dönüşüyor. Genellikle basın danışmanı kadrosunda görevlendirilen insanlar basında belli bir süre çalışmış gazeteciler oluyor. Görevlendirildikleri makamlarda yaptıkları uygulamalarla basın sektöründe daha az gazeteci istihdam edilmeye neden oluyor. Lütfen hayalinizde canlandırın bu yazdıklarımı. Hemen hemen her kurumdan, basın kuruluşlarına PR amaçlı hazırlanmış bu içerikler gönderiliyor. Abartmıyorum. Hemen hemen her kurumdan, hatta kişilerden bu PR amaçlı içerikler haber görünümüyle servis ediliyor. Basın kuruluşları da maddi hiç bir külfeti olmayan bu görselleri ve metinleri adeta havada kapışarak sizlerin önüne koyuyor. Üstelik bu içerikler ( Özellikle “içerik” kelimesini kullanıyorum çünkü bu görseller ve metinler kesinlikle haber ile ilgili değil reklam amaçlı görseller.) hakkında okuyucularına, izleyecilerine içeriğin nereden temin edildiğine dair bir bilgilendirme de yapmıyorlar. 

Sizler de ondan sonra her görseli haber görseli ya da her metni haber metni olarak değerlendiriyorsunuz doğal olarak. Ayrımı yaparak sizlere yol göstermesi gerekenler görevlerini layığıyla yerine getirmediği için bu yanılgı içinde 
İşte her kurum kendi görselini paylaştığı için de basın kurumları daha az ve muhabir, foto muhabiri ve kameraman çalıştırıyor. 
Sonuçta iyi gazeteci yetişmediği için ( gazeteci okuldan çok alanda yetişir ) iyi bir basın danışmanı da olmuyor. Süreçleri yanlış yönetmeye, hizmet verdikleri kişinin ya da kurumun rüzgarında savrulmaya başlıyorlar. Bu döngü sitemi çürütüyor böylece. 

Gazeteciliğin değerli iki üstadı Sedat Bozkurt ve Ünsal Ünlü ile gerçekleştirdiğim bir röportajda (https://www.youtube.com/watch?v=JhShNwseKa0) Sedat ağabey, hatırladığım kadarıyla söylüyorum. “İyi gazeteci olursa politikacı da o kadar iyi olur. Çünkü iyi bir gazeteci politikacı zorlar, o politikacı da bu zorlanma karşısında kendisini geliştirmek zorunda kalır” demişti. Tam da bu durumdayız. İyi bir gazetecilik süzgeçinden geçmeyen şeyler maalesef ki körelmeye mahkum. Siyasetçiler, devlet kurumları, sivil toplum örgütleri…Buna gazetecilik de dahil. İyi gazeteci, iyi gazeteciler elinde yetişir.

Bu gidişata dur denmediği için algı olarak yeni bir normal oluşuyor maalesef. Anormal olan bir durum gitgide normalleştirilmeye çalışılıyor. Bunu yapanlar bindikleri dalı kestiğininTehlikenin farkında değiliz maalesef.
Bu ülkenin sağlığı için iyi gazetecilere ihtiyaç var. 
İyi gazeteciler olursa “operasyonlar” da sağlıklı olur.