Bugünün teknolojisinde iki kişi arasında iletişim kurabilmek artık daha da kolay, saniyeler içinde sesli konuşma gerçekleştirebildiğiniz gibi, görüntülü konuşma da yapabiliyorsunuz. Çok büyük dosyaları, dakikalar hatta saniyeler içinde birbirimize iletebiliyoruz.

Alandaki bir gazeteci ile merkezde çalışan editörler arasında da iletişimin güçlü ve anlık olması önemlidir. Bizlerin ustaları olan bazı foto muhabirlerinin şehir dışı ya da ülke dışındayken merkezlerine nasıl fotoğraf geçmeye çalıştıklarından bahsettiğim yazılarım da vardı. Postanede telefon sırası bekleyenler, santralden telefon bağlatmaya çalışanlar, saatlerce birbirine ulaşmaya çalışan insanlar…Belki de bugün ankesörlü telefonlarla hiç karşılaşmamış ve de kullanmamış olan genç arkadaşlarımız vardır bu satırları okuyanlar arasında.

Bahsedeceğim anı o dönemin Anadolu Ajansı foto muhabiri Hikmet Saatçi ile Fotoğraf Servis şefi Mehmet Ünlü ile arasında geçiyor.

Vakti zamanında Mardin Dargeçit ilçesinde bazı olaylar baş gösteriyor ve bu olayları takip etmek üzere de Anadolu Ajansı Diyarbakır bürosundan Sabit isimli bir gazeteci arkadaşları görevlendiriliyor. Sabit’in yanında uydu telefonu olmasına ve Ankara merkez defalarca kez Sabit’i aramasına rağmen bir türlü ulaşamıyorlar kendisine.

Mehmet Ünlü, ajans fotoğraf servisi müdürü sürekli salona gelip Sabit hala aramadı mı diye sorup, orada bulunan foto muhabirlerinin de telefon hatlarını meşgul etmemeleri konusunda uyarılarda bulunuyormuş.

Hikmet abi de o sırada bir arkadaşı ile telefonda konuşuyormuş ama rivayet o ki Hikmet abi ajansın karşısındaki kebapçıdan lahmacun siparişi vermeye çalışıyormuş. Tam da bu esnada kendisine bir türlü ulaşılamayan Sabit salondaki iki hattan Hikmet Saatçi’nin meşgul etmediği diğer hattan büroyu aramış. Telefonu açan kişi Mehmet Ünlü’ye seslenerek Sabit’in aradığını bildirmiş. Mehmet Ünlü hemen telefonu alarak alo Sabit diyerek lafa girmiş. Neredesin? Neden aramıyorsun diyerek de bir taraftan da Sabit’e fırça çekmeye başlamış. Ortam biraz gerilmiş.

Şimdi duruma bakın, bir hatta gergin ve fırça atan bir fotoğraf servis şefi diğer hatta da Hikmet Saatçi aynı anda telefonla konuşuyor. Hikmet Saatçi tekrar söylüyorum rivayete göre telefonda lahmacun siparişi vermeye diğer telefonda da müdürü haber için saatlerdir ulaşılamayan muhabiri ile haber için görüşmeye çalışıyor.

Bu arada masada yan yana duran telefonların birisinin rengi kırmızı diğeri ise sarımtırak bir renkmiş. Bu gergin ortamda müdürünün hışmına uğramak istemeyen Saatçi telefonun ahizesini yuvasına yavaşça yerleştirmiş. Tam da o sırada Mehmet Ünlü tekrar alo Sabit, alo Sabit diye gittikçe gerginleşene ifadelerle sesini yükseltmeye başlamış. Hikmet saatçi ne olduğunu anlamaya çalışırken bir de bakmış ki kendi kullandığı telefonun ahizesini servis müdürünün konuştuğu telefona yerleştirmiş. Böylelikle Sabit ile kurulan iletişim kopmuş. Hatasını fark eden Saatçi hemen ahizeyi kaldırıp alo Sabit Sabit diyerek amiyane tabirle hatasını kaynatmaya çalışırken Ünlü de hay sizin yapacağınız işe diyerek oradan ayrılmış.

Sonuç olarak siz siz olun kapattığınız sandığınız telefona daha çok dikkat edin.