Pozitif düşünmek üzerine kişisel gelişimciler, felsefeciler ve özellikle de bilim insanları tarafından sayısız fikir üretilmesine rağmen önemi geç anlaşılmış kavramlardan birisi. 

Halbuki zamanın behrinden beri yapılan araştırmalar; olaylara pozitif bir bakış açısıyla bakabilen bireylerin karşılaştıkları sorunları daha rahat çözümlediklerini, başarıyı yakalama oranlarının daha yüksek olduğunu, insan ilişkilerinde daha uyumlu ve yaşam doyumu açısından da daha mutlu olduğunu gösteriyor.
Bilimsel çalışmalar pozitif düşünmenin, fizyolojik sağlığı iyileştirerek bağışıklık sistemlerini güçlendirdiğini, beyine canlılık hissi veren serotonin ve endorfinin daha fazla salgılanmasını sağladığını ve nöropeptip denilen protein zincirlerinin pozitif bireylerde daha etkin olduğunu bildiriyor. Ayrıca pozitif düşünmenin bu etkilerinin, kişinin daha yaratıcı, yapıcı ve üretken kişilik özelliklerine sahip olmasını sağladığını vurguluyor.Yani pozitif düşünmenin faydaları saymakla bitmiyor…

Peki neden hala pozitif düşünemiyoruz? Kolaylıkla ondan vazgeçiyoruz?
Çünkü; onu doğru anlamıyoruz… Pozitif düşünmenin nasıl olması gerektiğini bilmiyoruz...Özellikle spiritüel uzmanların pozitif düşüncenin gücünü, altın tepside sunulan sorunsuz bir yaşam şekli olarak göstermesi, kişinin pozitif düşünceden beklentisini arşa çıkarıyor. Ardından da başa gelen her belada kişi pozitif düşünmenin gücüne olan inancını yitiriyor…

Peki o zaman nasıl algılamalıyız pozitif düşünmeyi?
Her şeyden önce pozitif düşünme, bize hayatımızda olumsuz bir durumla karşılaşmayacağımız garantisi veren bir hayat sigortası değil. Bunu birçok felsefecinin ve kişisel gelişim uzmanının bu konuda söylediklerini arkama alarak belirtiyorum.
Pozitif düşünme her şeyden önce kişinin kendine inanması, kararlarına güvenmesi, yeteneklerinin farkında olması, erdemli olmayı bilinçli ve süreğen şekilde seçmesidir.
Hayatta olumsuzluklar her zaman olabilir ve bu tartışmasız bir gerçektir. Pozitif düşünmek; o olumsuzluklar karşısında güçlü, inançlı, sağlam kalabilmek, yani bir nevi ümitvâr olmaktır… 

Pozitif düşünmek; işinize son verildiğinde “İyi ki atıldım.” demek değil, daha iyi işler bulabileceğiniz konusunda kendinize ve şansınıza güvenmektir. 
Terk edildiğinizde, kendinizi yetersiz hissetmek yerine; o ilişkide eksik kalanların olmadığı daha güzel bir ilişki yaşayabileceğinizden şüphe etmemektir.
Veya sağlığınız bozulduğunda, elbette “İyi ki bu hastalık başıma geldi.” demeyeceksiniz. Ancak başınıza gelen bu hastalıkla mücadelede içinizdeki o sağlıklı tarafın sizi iyileştirebileceğini bileceksiniz.

Yani pozitif düşünmek, karşınıza engellerin çıkmayacağına inanmak değil; çıkan engellerle savaşabileceğinize ve galip geleceğinize inanmaktır.
Günde 50 kez “Para bana kolaylıkla gelir.” demek değildir pozitif düşünmek. İç motivasyonunuzu besliyorsa elbette bunu da yapın; ama size para kazandıracak bilgi ve yeteneklerinize güvenmek, sırtınızı içinizdeki potansiyele yaslamaktır. 
Pozitif düşünmek, kötünün var olmaması değil; kötünün içindeki iyinin ortaya çıkarılmasıdır.
Kişinin kendisinde, başkalarında ve yaşadığı olaylarda bilinçli olarak iyiyi araması, iyiye ulaşana kadar pes etmemesi ve onu bulduğunda ona tutunmasıdır.
Bu yüzden pozitif düşünmek bir seçimdir…
Ve hayatınızın gidişatına yön verecek olan ise yaptığınız bu seçimlerdir...

Mahatma Gandi’nin de dediği gibi;
“Düşünceleriniz olumlu olsun, çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur. Sözleriniz olumlu olsun, çünkü sözleriniz davranışlarınız olur. Davranışlarınız olumlu olsun, çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur. Alışkanlıklarınız olumlu olsun, çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur. Değerleriniz olumlu olsun, çünkü değerleriniz kaderiniz olur.” Olur mu? Olur.