Sinemanın henüz yeni yeni geliştiği, siyah-beyaz görüntülerin sessiz perdeyle buluştuğu, görsel mizahın kelimelerden çok daha etkili olduğu bir zamanda, ortaya çıkan ve hem sinema tarihini, hem de komedi türünün evrensel dilini geliştiren iki karakterdir Laurel ve Hardy. 20. yüzyılın ilk yarısında komediyi şekillendiren, slapstick (kaba komedi) türünü bir sanata dönüştüren ve milyonlarca izleyicinin kalbine dokunmayı başaran unutulmaz bir ikiliydi. 1920’li yılların ortalarında Hal Roach Stüdyoları’nda başlayan ortaklıkları, kısa sürede dünyanın en popüler komedi partnerliğine dönüşmüştür. Biri ince, şaşkın, duygusal; diğeri iri, ciddi, otoriter görünümlü iki ayrı karakterlerdir. Ama aralarındaki uyum, seyirciyle kurdukları doğrudan ilişki, yüz ifadeleriyle kurdukları anlatı dili onları efsaneleştirmiştir. Hem sessiz film döneminde hem de sesli sinemanın yükselişinde aynı başarıyı sürdürebilmeleri, sinema tarihinde oldukça ender rastlanan bir durumdur.

Tam adı ile Stan Laurel, 1890 yılında İngiltere'nin Ulverston kentinde doğmuştur. Gerçek adı Arthur Stanley Jefferson’dır. Mizaha olan ilgisi çok genç yaşlarda sahneyle buluşarak, İngiltere'de tiyatro sahnelerinde başlamış, sonrasında Amerika'ya, daha sonra da sessiz sinemanın kalbi olan Hollywood'a taşınmıştır. Buster Keaton ve Charlie Chaplin gibi isimlerle benzer zamanlarda sahneye çıkan Laurel, ince fiziği, abartılı mimikleri ve şaşkın bakışlarıyla kısa sürede fark edilen bir karakter haline gelmiştir. Oliver Hardy ise 1892 yılında Georgia, Amerika’da dünyaya gelmiş ve çocukluğunda şarkı söyleme ve tiyatro gibi alanlara büyük ilgi duymuştur. Daha heybetli yapısı, tok sesi ve otoriter bakışlarıyla kamera önünde Laurel’e zıt bir figür olarak beliren Hardy, sessiz film döneminde birçok kısa filmde rol aldıktan sonra Hal Roach stüdyolarına katılmıştır. İkilinin yolları 1920'lerin ortalarında, Hal Roach Stüdyosu'nda kesişerek, başlangıçta farklı projelerde oynayan bu iki oyuncunun uyumu kısa sürede dikkat çekmiştir. İlk resmi Laurel ve Hardy filmi olarak kabul edilen Putting Pants on Philip (1927), bu birlikteliğin sinema tarihine kazınmasının başlangıcı olmuştur.

Laurel ve Hardy, komedinin yapısal katmanlarını oluşturan bir dil kurarak, mizahı, kaba bir araç olarak değil, karakterlerin iç dünyasından, gündelik hatalardan ve insani zaaflardan doğan bir ifade biçimi olarak kullanmışlardır. Bugün birçok komedi geleneğinin kökeninde, onların filmlerinde gördüğümüz "ikilik", "kontrast" ve "doğal tepkiler" anlayışı yatmaktadır.

Laurel ve Hardy’nin başarısı, yalnızca bireysel yeteneklerinden değil, birbirlerini tamamlayan kontrast figürlerinden de doğuyordu. Laurel, genellikle saf, iyi niyetli, biraz da aklı havada bir karakteri canlandırırken; Hardy, bu duruma tahammül etmeye çalışan ama sık sık sinirlenen, kendini ciddi zanneden bir "büyük adam" tiplemesindeydi. Hardy’nin kameraya dönüp seyirciyle sessizce konuşması ya da Laurel’in ağlamaya başladığında çıkardığı sesler, zamanla ikiliye has özel anlar haline gelmiştir. İkilinin arasındaki bu zıt dengesizlik, ekranda harika bir dengeye dönüşüyordu. Her düşme sahnesi, her tokat, her yanlışlıkla başkasının şapkasını takma sahnesi ustalıkla planlanmış küçük bir koreografi gibiydi. Ayrıca Stan Laurel yalnızca oyuncu değil, aynı zamanda filmlerin senaryo, kurgu ve mizansen aşamalarında da aktif rol oynayan birisidir.

Sessiz dönemde ünlü olan Big Business (1929), ikilinin Noel ağacı satmaya çalışırken bir müşterinin evini yıkıma sürükledikleri filmleridir. Film, komedinin başarılı örneklerinden biri sayılmıştır. Sinemanın anlatı diliyle mizah arasında nasıl bir bağ kurulabileceğinin de örneğidir. Ardından gelen sesli dönemdeki Sons of the Desert (1933), Way Out West (1937), Block-Heads (1938) gibi filmlerde, müzik, diyalog ve jestlerin yeni bir uyum içinde birleştirildiği yapıtlardır.

Laurel ve Hardy, hem dönemin popüler komedi karakterlerinden bir ikili olmuşlar hem de, aynı zamanda sinema dilini etkileyen öncülerden olmuşlardır. Onların ardından gelen birçok komedi ikilisi; Abbott ve Costello, Martin ve Lewis, Cheech ve Chong gibi kişiler bu ikiliden ilham almışlardır. Bugün bile birçok animasyon ya da skeç programında, bir Laurel ve Hardy göndermesi görmek mümkündür.

Özetle, Laurel ve Hardy, sinemanın henüz konuşmadığı günlerde mimik ve jestlerle, sonrasında ise kelimelerle ve şarkılarla güldürmeyi başarmışlardır. Onlar için komedi; başkasına zarar vermek değil, başkasının hatalarına birlikte gülmektir. Hüzün ve neşenin yan yana durduğu, dostluğun tüm saflığıyla perdeye yansıdığı bir evrende yaşattıkları karakterleri, bugün YouTube’da ya da sinema arşivlerinde karşılaştığımız da, kısa bir Laurel ve Hardy sahnesi bile, yüzümüzde istemsiz bir tebessüm yaratabiliyor.