Bugün telafisi olmayan anlardan bahsetmek istiyorum. Foto muhabirliğini kolay bir meslek olarak gören herkes dikkatle okumalı. Telafisi olmayan an ne demek, bir kez daha tekrarlanma olasılığı çok yüksek olan an demek. Bir insanın lotoyu üst üste tutturma şansı kadardır. Bir foto muhabiri için de o anın bir benzerinin tekrarlanması ve o anı fotoğraflamayı başarabilmesi lotonun üst üste o foto muhabirine çıkması gibidir.

Kaçan fotoğraf foto muhabiri için bir bakıma kaçan balık gibidir. Her zaman büyük her zaman eşsizdir. Bazen kaçan an gerçekten de eşsizdir ve telafisi de yoktur. Bu söylediklerimin hepsi bilinçli ne kaçırdığını bile foto muhabirleri için geçerli yoksa bakar körler için değil zaten onlara da foto muhabiri demek doğru olmaz. Bir şeyi kaçırdığının farkında olmak için bile bilgi, akıl, tecrübe gerekli. Bu nedenle foto muhabiri olmak zordur. Başka etkenler de vardır tabi telafisi olmayan o anları fotoğraflamanın. İş yükü, yorgunluk, stres, başka sorunlar, ekip arkadaşlarınız, teknik sorunlar… sıralayabiliriz uzun uzun.

Telafisi olmayan o anlara ne kadar hazır olabilir bir foto muhabiri üzerinde tartışılır ama kanaatimce çok farklı alanlarda çok farklı çalışma şartlarında her an her şeye hazırlıklı olmak o anları fotoğraflama oranını arttıracak çalışmalardan birisi olabilir.

Size şimdi telafisi olmayan bir andan bahsetmek istiyorum. Ankara’da foto muhabirliği yapmış isimler Mustafa Bozdemir ve Yaşar Uçar isimlerini mutlaka duymuşlardır. Yaşar ağabey maalesef ki bugün hayatta değil. Işığı ve toprağı bol olsun Yaşar ağabeyin. Mustafa ağabeye de sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim.

Şimdi bu telafisi olmayan anlar için size yaşanmıştır örnek vermek isterim. Adlarını yukarıda da geçirdiğim için hikayemizin (hikaye dediğime bakmayın, yaşanmış şeyler bunlar) iki kahramanı var. Mustafa Bozdemir ve Yaşar Uçar

Papa II. John Paul 29 Kasım 1979’da Türkiye’yi edecekmiş.  Papa ilk kez Türkiye’ye ve bir Müslüman topraklara ayak basacakmış. Ülke ve dünya basını için çok önemli bir haber ve gündem.

O zaman gazetelerin Ankara bürolarında 7-8 kadar foto muhabirinin çalıştırıldığı dönemler. Her gazete bu önemli ziyaret için en az 1 foto muhabirini Papa’yı havaalanında karşılamak için görevlendirmiş. Hürriyet Gazetesi’de Mustafa Bozdemir ve Yaşar Uçar’ı bu ziyaretin ilk ayağını takip etmek üzere görevlendirmiş. Çok önemli bir ziyaret olduğu için hem renkli hem de siyah beyaz film kullanılması istenmiş. Siyah beyaz fotoğrafları telefoto denilen cihaz ile İstanbul’daki merkeze geçebiliyorlarmış fakat renkli filmleri ise ya otobüs ya da uçak ile gönderiyorlarmış. Siyah beyaz fotoğraflar taşra baskılarında renkliler ise şehir baskılarında kullanılırmış.

Yaşar Uçar renkli film kullanmak istemiş. Siyah Beyaz filmleri de Mustafa Bozdemir’e vermiş. Birlikte Esenboğa havalimanına gitmişler. Esenboğa’da çok yoğun güvenlik önlemleri alınmış, foto muhabirlerinin duracağı yere de kordon çekilmiş. Mustafa Bozdemir 43x86mm bir lens, Yaşar uçar ise 135 mm bir lens kullanıyormuş. Yerli ve yabancı basının ilgisi çok büyükmüş. Bekleyiş Papa’nın uçağının piste inmesi ile son bulmuş. Uçak resmi karşılamanın yapılacağı alana yanaşmış. Büyük bir karşılama töreni yapılıyormuş. Papa merdivenlerden inmiş. İndiği gibi de yeri öpmüş. Bu ani hareketi hiç kimse beklemiyormuş.

Papa yerden öyle hemen de kalkmamış uzun uzun toprağı öpmüş. Foto muhabirlerinin bulunduğu nokta Papa’ya uzakmış, en az 300 mm bir lens ihtiyaç varmış fakat Mustafa Bozdemir’de 86 mm lens varmış. Kabaca Papa fotoğraf karesinin neredeyse çeyreği kadar bir alanı ancak kaplıyormuş. Fotoğrafta istenmeyen kocaman bir boşluk varmış yani. Bozdemir 7-8 kare çekmiş Papa’nın yeri öpmesini, Yaşar Uçar’da dia çekmiş.

Daha alandan ayrılmadan Yaşar Uçar’ın dia filmini hemen uçakla İstanbul’a göndermişler. Ardından da Ankara büroya geçip siyah beyaz filmleri yıkamışlar. Hürriyet Gazetesi Ankara Büro şefi Ülkü Arman’mış o dönemde. Çok heyecanlı birisiymiş. Sık sık karanlık odaya gelerek filmlerin sonuçlarını merak ediyormuş. Fotoğrafı basmaya çalışıyorlarmış ama bir türlü istedikleri sonucu alamıyorlarmış çünkü Bozdemir’in kullandığı lens Papa’yı yeterince yakın çekemiyormuş. Agrandisörü kaldırınca fotoğraftaki grenler de büyüyor fotoğrafın net bir biçimde görünmesine engel oluyormuş. Fotoğrafı normal basmaya kalkınca da uçağın tamamı görünüyor, Papa belli bile olmuyormuş. Elde edebilecekleri en iyi sonuç ile fotoğrafı basıp, telefoto ile fotoğrafı İstanbul’a geçmişler. Erol Simavi’den sonra gazetenin bir numaralı adamı olarak görülen hem genel yayın hem de yazı işleri müdürü olan Nezih Demirkent Ankara büroya “Nasıl bir Ankara bürodur bu?  AP ta Amerika’dan gelmiş çekmiş fotoğraflar gazeteye ulaşmış ama Ankara büro fotoğrafları onlardan 45 dakika sonra geçmiş. 65 kişi orada boşuna çalışıyor. Böyle habercilik olmaz.” yazılı bir teleks notu geçmiş.

Bütün bu olanların üstüne Ülkü Arman Yaşar Uçar’a dialarda bir sorun olup olmadığını soruyormuş. Yaşar abi süper fotoğraflar, gayet temiz, Hiçbir terslik yok diyormuş. Akşam saat 6 gibi dialar yıkanmış. Filmde Papa’nı yeri öptüğü ana ilişkin tek bir kare dahi yokmuş. Arman tekrar sorunca, Yaşar Uçar abi karanlık odacılar bana gıcık filmi kesmişlerdir demiş. Ülkü Arman çalışma arkadaşına inanarak İstanbul’a istifa dilekçesi yazmış. O İstifa edince de herkes istifa dilekçesi yazmış. Ertesi gün Nezih Demirkent Yaşar Uçar’ın filmini göndermiş Ankara’ya. Filmde hiçbir kesinti olmadığı anlaşılmış. Yaşar Uçar Papa’yı yeri öperken fotoğraflamamış.

Aradan yıllar geçmiş, Yaşar Uçar Güneş Gazetesine geçmiş. Mustafa Bozdemir yıllar geçse de bu için peşini bırakmamış ve her gördüğü yerde sormuş. Yaşar Uçar tik sahibi bir foto muhabiri idi. Yaşar Uçar bu görevde Mustafa Bozdemir ile Mustafa İstemi’nin arasında çalışıyormuş. İddia’ya göre tam papa yeri öptüğü anda İstemi Uçar’ı dirsek hareketi ile dürtmüş. Uçar’da bu hareket nedeniyle tikine hakim olamamış ve o an fotoğraf çekememiş.

İşte size telafisi olmayan anlardan birisi. İstediğiniz kadar hazırlanın ama o anda yaşanan bir olay nedeniyle tarihi bir anı fotoğraflayamıyorsunuz. YA da Mustafa Bozdemir’in teknik yetersizliği nedeniyle olduğu gibi çekseniz de çekememiş gibi oluyorsunuz.