Her şeyin sanal, samimiyetsiz ve yapay yaşandığı bir çağdayız. Üzücü olan tek şey artık ilişkilerin de bu hali almasıdır. Nerde o eski günler tabiri o kadar çok sık kullanılır oldu ki insan ister istemez yaşadığı çevreyi de sorgular oldu. İnsanların birbirlerini anlamamalarının belki de en fazla olduğu dönem. Çünkü ilişkiler kopuk yaşanıyor ve sanal perdenin arkasından devam ediyor…
Geçenlerde çağımızın en büyük probleminin ‘iletişimsizlik’ olduğuna ilişkin bir yazı okumuştum ve okudukça ne kadar da manidar olduğuna karar vermiştim. Çok doğru! İçinde bulunduğumuz çağa eğer bir ad verilecekse adı ‘iletişimsizlik çağı’ olmalıymış. Etrafınıza bir bakın, her şey sanal. Sosyal hayatımız, aile ilişkilerimiz, duygusal ilişkilerimiz, hatta alışverişimiz bile… Bundan dolayı iletişim kurmak da vaktiyle zor hale geliyor. İletişim araçlarına da bu denli sahipken üstelik. Şu hikaye konuyu daha anlaşılır hale getirecektir:
“Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için. Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su’ya aşık olmuştur. İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, “Sırf senin hatırın için ey su” diye… Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba “Su beni seviyor mu?” diye düşünmeye başlar. Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle… Hâlbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz. Çiçek, suya “Seni seviyorum der. Su, “Ben de seni seviyorum” der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine “Seni seviyorum” der. Su, yine “Ben de” der. Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler… Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya “Seni seviyorum.” der. Su da ona “Söyledim ya ben de seni seviyorum.” der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine… Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; “Seni ben, gerçekten seviyorum.” Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye… Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: “Hastanın durumu ümitsiz, artık elimizden bir şey gelmez.” Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: “Çiçeğin bir hastalığı yok dostum… Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için” der. Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece “Seni seviyorum” demek yetmemektedir… Sorun karşımızdakini dinlememek, anlamamak ve onun taleplerini görmezden gelmek sanırım. Siz siz olun sevdiklerinizin taleplerine önem verin, onlara istediklerini verebilecekseniz ‘evet’ deyin. Yoksa boşa ümit vermeyin…”