Haber okurken Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan cinnet haberleri ile ne kadar çok karşılaşıyoruz: Haber başlıkları da genelde birbirine benziyor ve medya okurlara olabildiğince bu tür haberleri normalleştirmeye çalışıyor. Cinnet getiren baba, ailesini aileyi yok etti! Çocuklarını öldüren babadan kan donduran ifade! Çağla’nın babası ailesini katletti! Malatya’da cinnet getiren genç, anne ve babasını öldürüp intihar etti!

Bu başlıkları çoğaltmak mümkün. Her biri de birbirinden ürkütücü cümleler. Düşünsenize bir, en yakınınızda olan, her şeyden çok sevdiğiniz ya da en güvendiğiniz biri tarafından katlediliyorsunuz. Hem de sizinle ilgili ciddi bir gerekçe yokken. Tek suçunuz, o kişinin yakını olmanız. İnsanın aklının almadığı bir son nokta hali. Acaba insanları en yakınlarını katledecek noktaya getiren nedir?

Psikolojide bu duruma cinnet deniliyor. Psikolojide bir tür sinir krizi olarak tanımlanan cinnetin, ortaya çıkma sebepleri tam olarak belli değil. Psikolojik anlamda sıkıntılı birinin başına gelebileceği gibi, hayatını normal seviyede götüren, sağlıklı birinin başına da gelebilir diyor uzmanlar ve cinnet öncesi yaşanan duyguları şöyle açıklıyorlar: Özellikle ağır baskı altında kalmak, kendini aşağılanmış hissetmek, yaşadığı olumsuz durumdan çıkış yolu bulamamak gibi kişinin kendisini çok dar alanlarda sıkışmış hissettiği ya da kendini ifade etmekte yetersiz kaldığı durumlarda tetiklenebiliyor ve bu insanlar beklenmedik ağırlıkta şiddet olaylarına yönelebiliyorlar.

Türkiye’de son zamanlarda artan cinnet olaylarının içeriklerine bakıldığında çoğunun temel sebebi ekonomik çıkmazlar olarak sunuluyor. Tabi ki hiçbir sebep, bir başkasının öldürülmesini haklı çıkaramaz. Cinnet meselesini sadece kişilerin psikolojik durumlarına ya da o kişilerin kendi hayat tarzlarına bağlamak, meseleyi anlamamızı zorlaştırır.

Bu problemin, şahsi değil de hepimizin ortak problemi olduğu gerçeğini, görmezden gelmemize sebep olur. Yaşanan ekonomik sorunlar daha çok siyasilerin sorunlarıdır. Çünkü ülkeyi yönetmek için yönetimi onlara emanet verenler bizleriz.

Yaşam mücadelesi altında ezilen bu insanların, üstüne bir de özellikle siyasilerin yarattığı, kutuplaşmalar, ayrıştırıcı söylemler, terör olayları, savaş söylentileri derken gergin bir ülkeyle karşı karşıya kalmaları, emin olun cinnet sürecini kolaylaştırıyor.

Süreç kolaylaştığı için cinnet vakaları da haliyle artıyor. Şu noktadan sonra artık sorunun çözümüne dair fikirler yürütmek gerekiyor. Kişiler nezdinde birçok şey sıralayabiliriz ancak özellikle yetkililerin, artan cinnet meselelerini, masaya yatırıp, kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekir.