Hemen hemen her platformda foto muhabirlerinin, görsel habercilerin emeğinin görmezden gelindiğini, emeğinin karşılığı ücreti de fotoğraflarına atılması gereken imzaların atılmadığını dönem dönem paylaşıyorum. Öyle ki bazen sosyal medyada kendi çektiğim fotoğrafları paylaşmaktan bile imtina etmeye başladım. Bu mesele basın piyasasının geçmişten gelen bir sorunu çünkü fotoğraflara imza atama, atamama gibi bir durum söz konusu. 

Bugün ne yazsam diye düşünüp konu araştırırken, foto muhabirlerinin, video habercilerin imza konusunu defalarca kez gündeme getirmek gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu köşede zaman zaman bazı haber sitelerinin kullandığı fotoğraflarda kaç fotoğraf kullandıkları, imza atıp atmadıklarına ilişkin bazı notları paylaşıyorum.

Bugün sizlere bu soruna ilişkin meslek büyüğüm Dursun Gündoğdu ile yaptığım bir röportajda bana aktardıklarını size aktarmak istiyorum. World Press Photo ödüllerine de konu olan 1993 yılında yaşanan Erzurum depreminde çekilen fotoğraflar üzerinden ilerliyor bu anlatım da.

Dursun Gündoğdu Erzurum depremine giden foto muhabirlerinden birisi. Hatta World Press Photo’da ödül alan o fotoğrafların çekildiği o köye ilk gidenlerden Dursun Gündoğdu.

Dursun ağabey TFMD kurucu üyelerinden. O dönem çıkardıkları Atatürk’ten Evren’e diye bir fotoğraf kitabını tanıtmak üzere gazetelerin genel yanın yönetmelerini, bazı ajansları ziyaret ediyorlar. Bu ziyaret kapsamında ziyaret ettikleri bir ajansın duvarında asılı olan dünyanın sayılı dergi ve gazetelerinin kapak sayfaları dikkatini çekiyor. Bu kapaklarda Erzurum depreminden fotoğraflar yer alıyormuş ve fotoğraflar kendisine çok tanıdık gelmiş. İmza olarak bazı büyük fotoğraf ajanlarının adı geçiyormuş. Dursun ağabey Ajans sahibine bu fotoğrafların nereden alındıklarını sormuş. Ajan sahibi fotoğrafları o fotoğrafların ödüllü fotoğraflar olduğunu Günaydın Gazetesi’nden alındığını söyleyince Dursun ağabey bende orada çalışıyorum ve bu fotoğrafları ben çektim demiş. 

Düşünsenize dünyanın en saygın gazete ve dergilerinde fotoğraflarını yayınlanıyor ama sizin isminizle değil aracılık yapan ajansların adıyla yayımlanıyor ayrıca bu fotoğraflar ödül kazanıyor. Dursun Gündoğdu gazetesine döndüğünde bu durum ile ilgili bir çıkış yapmış. “Şarlamış” kendi tabiriyle. 

O fotoğrafın öyküsü de şu: Erzurum depreminde en çok kaybın olduğu köye ulaşan ilk birkaç gazeteciden birisi Dursun Gündoğdu. 500’den fazla kişi hayatını kaybetmiş. Gece saatlerinde köye ulaşıyorlar ve onlar köye girdikten sonra da o köy yolunda bir heyelan gerçekleşiyor ve yol trafiğe kapanıyor. Köye araç il ulaşmak imkansızlaşıyor. 

Sıcağı sıcağına köye girmiş ve tüyleri diken diken olmuş. İnanılmaz fotoğraflar çekmiş. Köyde o sırada bir tane bile devlet yetkilisi yokmuş. Depremden kurtulmuş birkaç kişi varmış onlarda enkaz altında kalanlara yardım etmeye çalışıyormuş. Dursun ağabeyler de zaman zaman kurtarma çabalarına ortak olmuşlar. Bir taraftan fotoğraf çekerken bir taraftan da enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışıyorlarmış. Gece zaman zaman flaş patlatarak ortama anlık bile olsa ışık sağlıyorlarmış. Sabah olmuş gün aydınlanmış fotoğraf çekmeyi tamamlayınca da otele dönmüşler. Otel tuvaletini hemen karanlık odaya çevirerek filmleri banyo etmiş. Fotoğrafları basmış. Telefoto aracılığı ile fotoğraf geçebilmek için gazeteyi aramış. 

Bundan sonrası daha da ilginçleşiyor. Gazetedeki yetkili “geçmene gerek yok, gazeteyi kapattılar.” Demiş. Nasıl olur kim kapatır gazeteyi diye sorgularken Dursun ağabey. Sıkıyönetim hükümeti yine Dursun ağabeyin yazdığı “Bu asgari ücreti bir gün bile sürdürmek zalimliktir.” haberi nedeniyle gazeteyi kapatmış.
Dursun ağabey, depremde çektiği fotoğrafları telefoto geçememiş ama negatifleri, gazete Türkiye’de baskı yapamasa da Almanya baskısında kullanılmak üzere posta yolu İstanbul merkeze göndermiş. Birileri o fotoğrafları bazı ajanslara vererek dünyanın en saygın yayın organlarında kullanılmasını sağlamışlar. Alınan ödülleri de o fotoğrafı çekenler değil, başkaları almış. 

Siz o kadar emek verin çile çekin fakat işin tüm kaymağını başkaları yesin. Olacak iş değil gerçekten. Bugünde benzer durum devam ediyor maalesef.