Ridley Scott’ın yönettiği Cennetin Krallığı filmi, 2005 yılında vizyona giren ve Haçlı Seferleri döneminde geçen, destansı bir anlatıma sahip diyebileceğimiz, tarihi bir filmdir. Film, savaşlar ve siyaset oyunları gölgesinde geçen bir hikayeyi anlatırken, aynı zamanda insanların inançla, ahlakla ve insanlık onuruyla olan mücadelelerini de merkezine alan bir filmdir. Görkemli sinematografisi, özenle hazırlanmış prodüksiyon tasarımı ve insanı sorgulatan temalarıyla, tarihi filmler içinde ayrı bir yere sahiptir.
Filmin hikayesi 12. yüzyılda, Üçüncü Haçlı Seferi öncesinde geçer. Başkarakterimiz, Fransız bir demirci olan Balian of Ibelin, karısının intiharından ve çocuklarının ölümünden sonra derin bir manevi çöküş yaşar. Kendisini işi olan demirciliğe verir. Yıllar sonra, bir gün karşısına çıkan ve aslında biyolojik babası olduğunu öğrendiği, Kudüs Lordu Godfrey of Ibelin, onu kutsal topraklara, Kudüs'e götürür. Kudüs, o dönemde Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında gidip gelen kırılgan bir barış dönemindedir. Balian, Kudüs’e vardığında kendini karmaşık bir politik denge, derin ahlaki çelişkiler ve yaklaşmakta olan büyük bir savaşın tam ortasında bulur. Film boyunca Balian, Kudüs’ü ve halkını korumak için hem savaş meydanında hem de vicdanında büyük mücadeleler verir. Bu süreçte kraliyet içindeki entrikalarla, aşklarla ve ideallerle de yüzleşir.
Filmdeki karakterlere gelirsek; Orlando Bloom'un canlandırdığı ve başrolde olduğu, İbelinli Balian karakteri, film boyunca karakter değişimi en çok hissedilen isimdir. Çünkü basit bir demirciden, halkın ve inancın yanında duran bir lider haline gelir. Savaşın ortasında insanlığı, adaleti ve barışı arayan bir kişi olarak hikayenin büyük bir kısmı onun üzerinden anlatılır. Sibylla karakteri ise Kudüs Kralı IV. Baldwin’in kız kardeşidir ve bir şövalye olan Guy de Lusignan ile evlidir. Güç, aşk ve sorumluluk arasında sıkışmış bir kadın olarak trajik bir roldedir. Karakteri Eva Green canlandırmıştır. Bir diğer önemli karakter, Edward Norton'ın canlandırdığı Kudüs'ün kralı IV. Baldwin’dir. Cüzzam hastalığına yakalanmış, yüzü maskeyle kapalı bir kraldır. Barışı korumak için elinden geleni yapan idealist ve bilge bir hükümdardır. Edward Norton’ın performansı, yüzü hiç görünmese de son derece etkileyicidir. Ayrıca kendisi bu role gizem katmak için adının jenerik de görünmesini istemese de yine de ismi yazılmıştır. Balian'ın babası olan Godfrey of Ibelin karakterini ise Liam Neeson canlandırmıştır. Cesur, dürüst ve onurlu bir şövalye olan Godfrey, filmde kısa bir süre yer alsa da Balian’ın karakteri üzerinde belirleyici bir etkisi vardır. Şehirde ismi bilinen ve sözü geçen bir başka şövalye olan Guy de Lusignan (Marton Csokas)'da Kudüs’teki Hristiyan aşırılıkçı grupların lideridir. Güç ve savaş hırsı ile, şehrin felaketine zemin hazırlayan birisidir. Son ve en önemli karakterlerden birisi olan, Ghassan Massoud'ın canlandırdığı Selahaddin Eyyubi karakteri de Müslüman orduların lideridir. Düşmanına bile saygı gösteren, adaletli, vicdanlı ve askeri ve stratejik yetenekleri güçlü olan bir komutandır.
Barış ve savaş İkilemi film de ana tema olarak işlenmiştir. Hatta bu ikilem içinde, savaşın kaçınılmaz göründüğü dönemlerde bile barışı korumaya çalışanların çabaları, daha çok gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Gerek Selahaddin Eyyubi'nin genel tutumu, gerek Balian’ın savunma savaşı ve gerekse IV. Baldwin’in diplomatik çabaları bu temanın temel yapı taşlarıdır. İnanç ve ahlak kavramları da bu filmde oldukça irdelenmeye çalışılmıştır. Gerçek dindarlıkla, dini siyasete alet edenlerin arasındaki fark güçlü bir şekilde işlenmiştir. Filmde geçen “Kudüs bir yerdir, ama asıl olan insanın içindeki Kudüs’tür” fikri, inancın mekanlardan çok insanın kalbinde yaşadığını vurgulamak için söylenmiştir denilebilir.
Yönetmen Ridley Scott'ın, destansı hikayeleri büyük bir ustalıkla perdeye taşıyan bir yönetmen olduğu bilinmektedir. Gladiator, Blade Runner, The Last Duel film örneklerinde olduğu gibi, bu filmde de tarihsel detaylara olan özeni, savaş sahnelerindeki gerçekçilik ve karakter odaklı anlatımı ile yine dikkat çekicidir.
Görüntü Yönetmeni olan John Mathieson’unda sinematografik tecrübesiyle, özellikle Kudüs’ün güneşle yıkanmış taş sokakları, geniş savaş sahneleri ve çöl atmosferi ile büyüleyici bir görsellik ekrana taşınmıştır. Kudüs'ün farklı inançlardan olan halkları ve mimarisi oldukça detaylı olarak sanatsal anlamda iyi işlenmiştir. Kıyafetler, zırhlar ve dekorlar dönemin havasını son derece başarılı şekilde yansıtmıştır.
Filmin belki de en önemli yönlerinden biri, karşı tarafı "öteki" olarak göstermemesidir. Hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar içinde, onurlu liderler ve zalimler vardır. Selahaddin Eyyubi’nin asaletle Kudüs’ü fethetmesi, Balian’ın sivilleri koruma kararlılığı, IV. Baldwin’in maskesinin ardındaki kırılgan barış arayışı… Tüm bunlar, insan olmanın evrensel değerlerini ön plana çıkartan şeylerdir. Film, dinler ve kültürler arasındaki ayrımı değil, bu ayrımların ötesinde bizi birleştiren ortak değerleri anlatmak istemiştir. Daha da genelleme yaparsak, özetle film de, doğruyla yanlışı, inançla kibiri, barışla intikamı iç içe geçirerek izleyiciye sade ama etkileyici bir mesaj iletilmek istenmiştir. Bu da gerçek krallığın, insanın içinde kurduğu adalet ve vicdanın krallığı fikridir. İyi seyirler...
KİNGDOM OF HEAVEN (CENNETİN KRALLIĞI)
Koray Çetin
Yorumlar