Bu Cumartesi gününde iki konudan bahsedeceğim sizlere. Bunlardan ilki şu. Serbest gazetecilerin finans, mesleklerini sürdürebilecek bir gelirden mahrum olmalarından bahsettiğim bir yazı yaşmıştım geçtiğimiz hafta içinde Perşembe günü yayımlanan yazımda. Reklamın bir parçası, öznesi durumunda da olmamaları gazetecilik etiği açısından da önemli bir konu. O yazıyıdan sonra aklıma geldi aslında. PR ile ilgili bir habere gittiği, gönderildiği için bir gazetecinin işine son verilme örneği vardı. Ergin Konuksever’i bu köşeyi düzenli takip edenler hatırlayacaktır. 

Kıbrıs’da silahla yaralanarak esir düşen ve ölümden dönen Ergin Konuksever o olayı şöyle anlatıyor: Kıbrıs’dan yeni dönmüştüm ve yaram hala tam olarak kapanmamıştı. O zaman ki genel yayın müdürüm Necati Zincirkıran beni çağırdı. Engin dedi, British Petrol (BP)’ min Alaska seyahati var. Kutuplarda yeni açılana petrol kuyularına götürüyorlarmış, ben seni oraya tayin ettim dedi. Sen git bir röportaj çıkarırsın, bir şeyler yazarsın dedi. Her gazeteden de bir kişi gidiyor zaten dedi. Ergin ağabey müdürüne ben Alaska’da ziyade Almanya’da güreş turnuvası var oraya gitmek istiyorum demiş. Müdür Zincirkıran oradan da oradaya geçersin ama sen Alaska’ya git demiş. Bir sabah petrol şirketi organizasyonu ile ilk önce Londra’ya oradan da heyete eklenen başka gazetecilerle birlikte Alaska’daki petrol kuyularına götürmüşler. Eskimoların yaşam alanları, petrol kuyuları gibi yerleri fotoğraflamış. O gezide Türk basınının Milliyet Gazetesi’nin duayen ismi rahmetli Hasan Pulur’da varmış. Hasan Pulur Konuksever’e “Benim burada foto muhabirim yok. Buradan bir şeyler yazacağım ama fotoğrafa ihtiyacım var. Sen çeker misin benim fotoğrafları mı?” diye sormuş. Konuksever aynı zamanda ustası olan Pulur’un ricasını geri çevirmemiş. Buradaki en büyük sorun Egin Konuksever’in Alaska’daki görevden sonra Almanya’daki güreş turnuvasına katılacak olması imiş. Hasan Pulur’un kendi fotoğraflarına zamanında ulaşamayacağını düşünmüş olacak ki  Konuksever’e sen bana fotoğrafları zamanında ulaştıramazsın demiş. Ergin Konuksever söz vermiş. Ergin Konuksever Almanya’ya iner inmez filmlerini bir yerde yıkatmış Hasan Pulur’un da negatiflerini kesip Kendisine postalamış. Hasan Pulur Konuksever’e çok delikanlı çıktın, sayende yazım kurtuldu demiş bu olay üzerine. 

Ergin Konuksever’in  Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran Konuksever’e 20 bin lira prim yazmış, hem Kıbrıs Harbi hem de Alaska gezisi için. O prim Ergin Konuksever’in güne kadar aldığı en yüksek primmiş. Aradan 8-10 gün sonra Haldun Simavi gelmiş. Haldun Simavi yabancı şirketlerin gezilerine gidilmesini istemezmiş. Gelince bu adamı ( Ergin Konuksever) kim Alaska’ya yolladı diye sormuş. Kimseden ses soluk çıkmamış. Simavi, kovun bu adamı kendi kendine seyahat etmiş. Ergin Konuksever Genel Yayın Yönetmeni gitmiş durumu anlatmış ama d da dur bakalım bir yanlışlık olmuştur dese de Konuksever gazeteden kovulmuş. 

Ergin Konuksever’in yaşadığı bu gerekçe ile bir gazeteciyi  işten çıkarmada sanırım ilk veya tektir. Ben meslek hayatım boyunca böyle bir işten çıkarma gerekçesi duymadım da şahit de olmadım. 

Bu hafta ele alacağım konu da yine sizlere bazı yazılarımda bahsettiğim World Press Photo (WPP) ödülleri ile ilgili. Bu ödül dünya basın fotoğrafçılığının en prestijli ödüllerinden birisidir. Onbinlerce fotoğraf arasından seçilen bir fotoğrafa ödül verilir. Hemen hemen her foto muhabirinin de hayallerini süsler bu ödül. Türkiye’den de İlk olarak 1983 yılında Mustafa Bozdemir’in kazandığı bu ödülün 2024 yılı sahibi de belli oldu.

Geçen sene 6 Şubat’ta yaşadığımız ve 55 binden fazla insanımızı yitirdiğimiz bir deprem yaşadık. Ülkemizde de dünyada da günlerce gazetelerin, televizyonların, haber sitelerinin, ajansların ilk gündem maddesi oldu. Bu yaşanan felaketi aktarmak için de dünyanın dört bir yanından binlerce foto muhabiri depremin yaşandığı şehirlerde görev yaptı. Deprem felaketini anlatacak en güçlü fotoğrafları çekmek için  tüm gayretleri sergilediler. 

Türk foto muhabirliği dünya da hak ettiği yerde değil maalesef ancak yetenekli çok fazla foto muhabirimizin olduğu da bir gerçek. Depremi duyar duymaz Ankara’da bölgeye giden deneyimli AFP foto muhabiri Adem Altan Kahramanmaraş’da görev yaptı. Kızını depremde uykusunda, yattığı yatağında kaybeden bir babanın ondan ayrılamayarak enkaz dışına çıkan elini tutttuğu yani ölen kızını yalnız bırakmayan, onunla vedalaşamayan bir babayı fotoğrafladı ve dünyaya servis ettiler. Çok ilgili çekti bu fotoğraf. Türkiye’de yaşanan acının boyutlarını dünyaya aktarabildi. Adem Altan çektiği bu fotoğrafla dünyada bir çok yarışmaya da katıldı. WPP’de bunlardan birisi idi. WPP Europa bölgesel  ödülü Adem Altan’ın oldu. Kutluyorum Adem Altan’ı. Adem ağabeyimizi.

Çok gurur verici bir gelişme.

I M G 1475