Günümüz dünyasında çevre sorunlarının artık sadece belirli bölgeleri ya da belli toplum kesimlerini ilgilendiren bir mesele olmadığını görmekteyiz. Katı atıkların artışı, fosil yakıtların yoğun kullanımı, doğal kaynakların hızla tükenmesi ve ekosistemin giderek daha kötüye gitmesi, hepimizin ortak geleceğini ilgilendiren büyük bir soruna dönüşmüş durumda. Bugün insanlık olarak hepimiz bir yol ayrımındayız diyebiliriz. Ya tüketme hızımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirerek daha temiz bir gelecek kuracağız; ya da şu anda karşımıza doğal affet olarak çıkan ve ileride daha ne senaryolara maruz kalacağımızı bilemediğimiz olaylarla, hem biz hem de gelecek nesillerimiz karşılaşacak diye düşünüyorum. Bu nedenle çevreyi korumak yalnızca devletlerin görevi değil; bireylerin, toplumların ve tüm ülkelerin el ele vermesi gereken küresel bir sorumluluk haline gelmiş durumda.

Şu an önlem olarak dünyada birçok farklı yöntemler kullanılmakta. Örneğin İskandinav ülkeleri enerji ihtiyacının büyük bölümünü yenilenebilir kaynaklardan karşılamaktalar ve neredeyse atık yönetiminde sıfır atığa yaklaşmış durumdalar. Avrupa Birliği ülkeleri de plastik poşet kullanımını büyük ölçüde sınırlamalar getirerek, geri dönüşümü zorunlu hale getirmişlerdir. Japonya gibi ülkelerde ise halk, atıkları ayrıştırma konusunda son derece disiplinli hareket ederek, çeşitli uygulamalar yapmaktalar neredeyse her atık türünün kendine özel bir toplama günü bile var. Çin, ABD ve Hindistan gibi nüfusu yüksek ülkeler ise karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir enerji projelerine büyük bütçeler ayırmaktalar. Latin Amerika’da bazı ülkeler ormanları koruma ve yeniden ağaçlandırma projeleriyle ekosistemin dengesini korumaya çalışıyor. Ayrıca dünyanın birçok yerinde, sıfır karbon kent projeleri, birkaç önceki yazıma konu olan cittaslow şehirler, sürdürülebilir ulaşım sistemleri ve çevre dostu mimari tasarımlar giderek daha da yaygın bir hale geliyor.

Toplumsal düzeyde en önemli adım, bilindiği gibi çevre bilincini daha çok yayarak bir kültür haline getirmekten geçiyor. Okullarda öğrencilerin erken yaşta sürdürülebilir yaşamı öğrenmesi, mahallelerde ve şehirlerde geri dönüşüm noktalarının artırılması, sivil toplum kuruluşlarının bilgilendirici projeler üretmesi büyük önem ve gereklilik taşıyor. Ayrıca toplumun medya aracılığıyla da çevre konusunda daha çok bilgilendirilmesi, farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi ve yerel yönetimlerin halkı bilinçlendiren etkinlikler yapması da yine büyük önem taşıyor.

Aslında çözüm o kadar basit ve kolay ki sadece bir olmak ve birlikte hareket etmek gerekiyor. Bireysel anlamda bile alınabilecek önlemler küçük görünse de, geniş kitleler tarafından benimsendiğinde büyük değişimlere yol açabilir. Öncelikle tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek, gereksiz plastik kullanımından uzak durmak ve az önce bahsettiğim; Japon halkının edindiği disiplin gibi, atıkları kaynağında ayrıştırmak günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelirse bunun bile büyük kazançları olur. Evde enerji tasarrufu yapmak, kısa mesafelerde araç yerine yürümek, ya da toplu taşımı daha çok kullanmak, gereksiz su kullanımına dikkat etmek, elektronik cihazları gereksiz yere çalıştırmamak gibi günlük hayatta sıkça yaptığımız, basit görünen davranışların bile, uzmanlar tarafından karbondioksit salınımını azaltarak, doğaya aşırı yük bindirmememizi engellediğini söylemekteler. Ayrıca yine geri dönüşüme katkı sağlamak için tek kullanımlık ürünlerden uzak durmak ve yediğimiz gıdaları israf etmemek le dahi çevremize yapacağımız zararı büyük ölçüde engellemiş oluruz.

Çevreyi koruma mücadelesi, hem ülkemizde hem de dünyada giderek daha önemli ve ciddiye alınan bir konuya dönüşmüş durumda. Herkesin de öngördüğü gibi bu mücadelede başarıya ulaşmak için bireylerin, toplumların ve devletlerin kordineli olarak birlikte adımlar atması gerekiyor. Hepimizin yaşam alışkanlıklarını gözden geçirmesi, bilinçli tüketimi benimsemesi ve doğaya uyumlu bir kültür oluşturması büyük önem taşıyor. Çünkü artık başta da söylediğim gibi, doğanın sınırlarını zorlamaya başladığımız çok açık. Bu nedenle bu duruma engel olmak, hem kendimizin, hem de çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için zorunlu bir sorumluluk haline gelmiştir. Daha temiz, daha yeşil ve daha yaşanabilir bir dünya, ancak hep birlikte gösterdiğimiz çabayla mümkün olacaktır.