Meslek icabı olma olasılığı çok yüksek olsa da gazetecilik ile ilgili filmlere ayrı bir düşkünlüğüm var. Bu film de onlardan birisi. “Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı”. Life dergisinin fotoğraf arşivi sorumlusu Walter Mitty’nin hikayesini anlatıyor. Film Life dergisinin sloganı üzerine kurulu gibi de denebilir.

“Dünyayı, zor gelen şeyleri görmek, duvarların arkasını görmek, yakınlaşmak, birbirini bulmak ve hissetmek. Bu hayatın amacı.”

2013 İngiltere ve ABD  ortak yapımı film 2014 yılı başında vizyona girmiş. Drama, fantastik, komedi ve macera türünde bir film. Filmin senaristleri Steve Conrad ve James Thurber. Filmde aynı zamanda yönetmeni olan Ben Stiller, Kristen Wiig, Patton Oswalt, Shirley MacLaine, Adam Scott , Kathryn Hahn, Sean Penn, Terence Bernie Hines, Gurdeep Singh, Alex Anfanger yer alıyor.

Filmin konusu ise dünyaca ünlü Life dergisi satılmış ve yayın hayatına internet üzerinde davam etme kararı almış. Çıkacak olan o son sayı ile ile de okurlarına basılı olarak veda edecek. Fotoğrafçı Sean O’Connell’ın bu son sayı için çektiği fotoğraf, son sayının kapak fotoğrafı olacak.

Sean O’Connell derginin son kapağı için çektiği fotoğrafının da yer aldığı negatifleri, filmin kahramanı olan Walter Mitty’e göndermiş. 25 numaralı negatif kapak fotoğrafı için kullanılacak. İş hayatı boyunca hiçbir sorun yaşamayan hiçbir filmi kaybetmeyen, filmleri düzgün yıkayan, baskılarını en iyi şekilde gerçekleştiren Mitty, O’Connell’ın gönderdiği negatifler içinde 25 numaralı negatifi bulamaz ve macera başlar.

İş sorumluluğu gereği derginin en ışık almayan bölgesinde çalışmak zorundadır. Belli bir tempoda monoton sayılabilecek bir yoğunlukta, gri bir fotoğraf gibidir.  Binlerce on binlerce fotoğraf ve negatiflerle çevrelenmiş bir hayatı vardır. Bu negatiflere, fotoğraflara sadece birer nesne gözüyle de bakmamak gerekir. Bu fotoğraflar ve negatifleri bir fotoğrafçının, foto muhabirinin peşinden gittiği hayallerinin somutlaşmış, fotoğraf karelerinde ışıkla yazılmış birer özetidir Walter Mitty’nin yaşamının aksine. Gerçekleştirilmiş, peşinden cesaretle gidilmiş, yaşanmış hayallerden bahsediyorum ibarettir negatifler ve fotoğraflar. Binlerce gerçekleştirilmiş hayal, birlerce anı.

Walter kendi hayallerinin peşinden gitmeye cesaret bulamadıkça, her gün hikayelerini izlediği fotoğrafçılar onun kahramanı oluyor özellikle de Sean O’Connell. Zaman zaman dalıp uzaklaştığı kendi dünyasında da bir “kahraman olma” istediğini yaşatıyor. Yani kendi hikayesinin peşinden koşma cesaretini sadece hayallerinde bulabiliyor. Sevdiği kadına açılma cesaretini dahi gösteremiyor.

Walter bulamadığı o negatif parçası için fotoğrafçı Sean O’Connell ulaşmaya çalışır lakin ulaşamaz. Zaman daralmakta son sayının basımı yaklaşmakta. Acele etmeli ve o negatifi bulmalı. Sevdiği kadının da cesaretlendirmesi ile fotoğrafçı Sean O’Connell’a ulaşmak için onun bulunduğu yere ulaşma isteğiyle zincirlerini kırmış ve kendi macerasını başlatmış olur.

Büyük üstad Ara Güler’in dediği “Yaşam size verilmiş boş bir film; her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.”

Filmin hikayesi böyle.

Filmin bir sahnesinde fotoğrafçı Sean O’Connell şöyle diyor. “Anın içinde kalmak için bazen fotoğraf çekmiyorum.” Fotoğraf çekmeme kısmında değilim ama “Anın içinde kalma” kısmı beni çok ilgilendiriyor. Uzun uzun düşünmeme neden oldu diyebilirim o söz için. Ben neden fotoğraf çekiyorum? Fotoğraf çekince kendini o anın dışına mı atmış oluyorum yoksa o anın içinde bir yere mi yerleştiriyorum?

Bu soruların cevabı sanırım benim için şu oldu: An sadece bir tane değil. Yaşamın içinde birçok an var. Ben bu anların çevrelediği bir zaman diliminde yaşıyorum. O anları fark edip görünür kılmak çabası beni anın içinde tutuyor. O sürecin dışında kalmak çok rahatsız edici. Benim hikayem o sürecin tümü. Elimde bir film var, belki her karesi mükemmel fotoğraflarla dolu olmuyor ama o mükemmel fotoğrafı çekebilmek için hayallerimin peşinden gidiyorum.

Nasreddin Hoca fıkrasında olduğu gibi sadece bir perdeye basıp sazın tellerine boş boş vurmak değil amacım.