Bugün Türk gazeteci ve yazar Ahmet Samim’in ölüm yıldönümü. Ben de bu vesileyle kendisinden bahsetmek istiyorum. 

Ahmet Samim 1884 yılında Prizren’de doğdu. Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ve Robert Kolej'inde eğitimini tamamladı. Mezuniyetinin ardından bir müddet Reji İdaresi'nde memur olarak çalıştı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik mesleğine yöneldi. İttihat ve Terakki Fırkası karşıtı olan Ahrar Fırkası'nın yayın organı durumundaki Osmanlı gazetesinde muhalif yazılar yazdı. Daha sonra Hilal, Cidal, İtilaf ve Sada-i Millet gazetelerinde çalıştı ve başyazarlık yaptı. Fecr-i Aticiler içerisinde gazeteciliği meslek edinen tek kişiydi.

Yeşilköy'deki Hareket Ordusu Karargâhına sığınmamış olsaydı, 31 Mart isyancıları tarafından parçalanacaktı. İsyan yatışınca Sada-i Millet gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğü'nü üstlendi (1909-1910). İttihat ve Terakki muhalifiydi ve yönetimi eleştiren yazılar yazmaya devam etti. Sahibi İstanbul mebusu Kozmid diye bir Rum olan Sada-i Millet gazetesinde başyazarlık yapması ve o dönemde Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasındaki Girit meselesi nedeniyle gündemde olan uyuşmazlığı, Ahmet Samim'in daha çok göze batmasına neden oldu.
9 Haziran 1910 Perşembe akşamı, gazeteden çıkıp arkadaşı Fazıl Ahmet'le Eminönü'ne doğru yürürken Bahçekapı'da silahlı saldırıya uğradı. Ensesinden girip burnunun yanından çıkan kurşunla olay yerinde hayatını kaybetti.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Hüküm Gecesi adlı eserinde belirttiğine göre, Ahmet Samim'i 26 yaşında ölüme götüren süreçte yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri konusundaki kararlı yazılarının önemli rolü olmuştu. Örfi İdare Harp Divanı'nın gizli işkence usullerine ait belgeleri yayımlamış, Soma-Bandırma demiryolu imtiyazının verilmesiyle ilgili perde arkası bilgilerini gündeme getirmişti. Ayrıca, iktidardaki İttihat Terakki yönetimi Almanlarla müttefik olmayı seçerken Ahmet Samim İngiliz politikalarını destekliyordu.

Yine Karaosmanoğlu'ndan öğrendiğimize göre, yazar ölümünden iki gün önce Dahiliye Nazırı tarafından makamına çağrılmış, mutasarrıflık teklif edilmişti. Nazıra, "Beyefendi böyle bir tevcihe mahzar olmak için ne yaptım" diye soran Samim şöyle devam etmişti: "Ben halimden memnunum. Gerçi beş parasızım. Fakat derin bir vicdan hazzı içinde yaşıyorum. Bu saadet bana kafidir."

Maaş karşılığı suskunluğu reddeden Ahmet Samim hayatının tehlikede olduğunu biliyordu. Prof. Tarık Zafer Tunaya'nın Hürriyet'in İlanı adlı eserinde yayımladığı mektupta Ahmet Samim ölümünden kısa süre önce çok yakın arkadaşı Kıbrıslı Şevket'e şunları yazmıştı: "İttihat ve Terakki Cemiyeti idamıma hükmetmiş. Bunu yarı resmi şekilde bana bildirdiler. Emin olun ki kalbimde hiçbir korku duymuyorum. Bana dindarane bir tevekkül geldi. Ölmeye razı, hazırım. Yalnız ne zaman olacağını bilmiyorum."

Kemal Tahir'in Kurt Kanunu isimli romanında, kendisinin İttihat ve Terakki Partisi üyelerinden eski Ankara Valisi Abdülkadir Bey tarafından vurulduğuna değinilmiştir.

Ahmet Samim'in "Bana Hasan Fehmi'ye yaptıkları gibi mükellef bir cenaze alayı tertip etmesinler. Demirci köyünde, bir bayır tepesinde küçük ve garip bir mezarlığı var. İstiyorum ki beni oraya gömsünler" vasiyetine rağmen, yüz bin kişilik galeyanlarla II. Mahmut Türbesi haziresine gömüldü.