Televizyon toplumun her kesimine, her eve girmiş ve ister kabul edelim ister etmeyelim hepimizin hayatında şu ya da bu oranda yer kaplayan önemli bir etken. Televizyonun hayatımızda nasıl bir yer kapladığından değil de televizyon programlarının içeriği ve toplumun yapısı arasındaki ilişkiden bahsetmek istiyorum. 

Televizyon programlarının içeriği derken, saçma sapan gösterileri, gündüz kadın programlarını, enteresan yarışma programlarını kastediyorum. Biraz daha açacak olursam, hangi ünlü hangi ünlüyle nereye gitmiş? Nerede yakalanmış? Kim kimin gelini ya da damadı olur? Bizi kim gözetliyor? Bu haftanın en iyi yeteneği kim? Kocası tarafından terk edilen bilmem kimin başına neler gelmiş? Ne zorluklar yaşamış? Yaşadığı tecavüzden sonra neler söyleyecek? Yıllardır görmediği annesi görünce ne yapacak? Bu soru işaretleri artırılabilir elbette. 
Zaten bu birkaç örnek mevcut durumun oldukça küçük bir kısmı. Hatta üzülerek eklemeliyim ki bu tür reyting canavarı duygusal sömürüler ana haber bültenlerini bile süsleyebiliyor zaman zaman.
Televizyon toplumun aynasıdır. Orada gördüklerimiz, muhatap olduklarımız bizim ne olduğumuzla, nasıl olduğumuzla doğrudan ilişkilidir. Şu an içinde bulunduğumuz toplumu şöyle bir gözden geçirin. Eliniz vicdanınızda, objektif olarak değerlendirin. İzlediklerimizin, kendimizden çok da farklı olmadığını göreceksiniz. 
Sonuç olarak siz siz olun saatlerce televizyonun önünde vakit geçirmekten ise çocuklarınızla oturup kitap okuyun. Başka yararlı şeylere vakit harcayın. Yoksa bu karşısında saatlerce vakit geçirdiğiniz ‘şeytan icadı’ sizi ve çocuklarınızı birer bağımlı kılarak aptallaştırmaya devam edecektir. Tavsiyelerin kulak ardı edilmemesi dileğiyle..