Turhan Kitabevi’nin Ardından: Konur’un Sessizleşen Köşesi
Ankara’da bazı mekânlar vardır; sadece bir adres, bir dükkân, bir işletme değildir. Şehrin hafızasının bir bölümü, sesinin bir tonu, ruhunun bir parçasıdır. Turhan Kitabevi de böyleydi. Konur Sokak ile Yüksel Caddesi’nin birleştiği o köşe, Ankara’nın en çok ayak sesi duyulan, en çok sigara dumanı savrulan, en çok gençlik anısına tanıklık eden yerlerinden biriydi. Orada zaman başka akardı; insan sokaktan çıkıp içeri girince, bir anda şehrin soğuğu, gürültüsü, aceleciliği kapının dışında kalırdı.
2025’te kapanışı duyurulduğunda, birçok Ankaralı “böyle bir şey olabilir mi?” diye kendi kendine söylendi. Çünkü Turhan, sıradan bir ticarethane değil, 62 yıllık bir gelenekti. Üniversite öğrencilerinin ilk ders kitabını aldığı, hayatında ilk kez bir öykü kitabına dokunan gençlerin heyecanla sayfaları çevirdiği, düşünce dünyasının genişlediği bir mekândı.
Bir Kitabevinden Çok Daha Fazlası
Turhan’ın merdivenlerini çıkan herkes aynı şeyi fark ederdi: Orada kitaplar sadece ürün değil, nefes alan varlıklardı. Rafların arasında gezinen öğrenciler, memurlar, akademisyenler… Aynı kitabın farklı baskılarını inceleyen koleksiyonerler… Bir kitabın arka kapak yazısını okurken dakikalarca düşünceye dalanlar…
Hepsinin ortak yanı şuydu: Turhan’a giren, biraz daha zenginleşmiş çıkardı.
İçerideki o loş, hafif sarı ışık, eskimeye yüz tutmuş ahşap raflar, yılların yorgunluğunu şefkatle taşıyan merdivenler… Tüm bunlar, Ankara’nın bugün artık kolay bulamadığımız o ağırbaşlı kültür atmosferini oluştururdu.
Ve o koku…
Yeni basılmış kitap kokusuyla eski kitapların tozunun birleştiği o eşsiz koku, Ankara’da başka hiçbir yere benzemezdi. İnsan bazen sadece o kokuyu duymak için bile içeri girerdi.
Bir Kuşağın Buluşma Noktası
Turhan Kitabevi’nin kapanmasıyla birçok kişi aslında kendi geçmişinden bir parçayı kaybetti. Çünkü burası, özellikle 90’lar ve 2000’lerin başında, Ankara gençliğinin en sadık buluşma noktalarından biriydi.
“Konur’da Turhan’ın önünde buluşuruz” cümlesi, bir dönemin gündelik konuşmaları içerisinde sıkça duyulurdu.
İkinci el kitaplar karıştırılır, kasada iki kitap arasında uzun kararsızlıklar yaşanır, “bunu mutlaka okumalısın” diyerek dostlara kitap önerileri yapılırdı. Bazen sadece bir bardak çay söyleyip rafların arasında sessiz bir akşamüstü geçirilir, bazen çıkışta yağmurlu bir havaya karışılırdı.
Konur Sokak’ın Değişimi ve Eksilen Bir Ses
Son yıllarda Konur Sokak çok değişti. Eski kafelerin yerini daha ticari mekânlar aldı; sokak hem kalabalıklaştı hem de ruhundan bir şeyler kaybetti. Turhan Kitabevi’nin kapanışı, bu değişimin en belirgin işareti oldu. Çünkü o köşe, sadece bir işyerinin kapanışıyla değil, bir İstanbul pasajı kadar güçlü olan Ankara pasaj kültürünün bitişiyle sembolleşti.
Çoğu Ankaralı, o kapının kapanışından sonra Konur’un artık eskisi gibi olmadığı konusunda hemfikir. Sokaktan geçerken vitrine istemsizce bakıp, içeride hâlâ kalabalık bir raf düzeni varmış gibi hissetmek bile acı veriyor. Çünkü orada bir zamanlar yaşam vardı; insanlar kitaplarla, fikirlerle, umutlarla iç içeydi.
Bir Vedanın Bıraktığı Duygu
Turhan Kitabevi kapanmış olabilir ama bıraktığı etki hâlâ devam ediyor. Okurların hafızasında yer eden anılar, raflarda karşılaştıkları sürpriz kitaplar, yıllarca biriktirdikleri okuma deneyimleri… Bunların hepsi Ankara’nın kültür tarihinde silinmez bir iz olarak kalacak.
Bazı yerler kapanınca şehir sessizleşir. Turhan da Ankara’yı işte böyle sessizleştiren yerlerden oldu. Bazı hikâyeler artık o merdivenlerden çıkamayacak; bazı öğrenciler ilk kitabını oradan alamayacak; bazı dostluklar orada başlamayacak.
Ama Turhan’ın adı, Ankara’nın eski zamanlarını bilen herkesin hafızasında aynı sıcaklıkla duracak:
Bir kitabevinin raflarından çok daha fazlası, bir şehrin kalbi gibi…