7 Ekim 2023 sabahı dünya gündemine ve tarihe not düşülecek, aynı zamanda da tarih sayfalarının tekrar karıştırılıp bilgilerin tazelendiği bir olay yaşandı. 

Hamas ( kimilerine göre direniş kimilerine göre terör örgütü) yani bir saldırı taktiği kullanarak, ikibuçuk milyon insanın yaşamak zorunda bırakıldığı, bir nevi açık hapishane olan Gazze’yi çevreleyen yüksek beton duvarları paramotor adı verilen motorlu yamaç paraşütleri yardımıyla aşarak, bir grup silahlı üyesini İsrail tarafına geçirdi ve bir baskın saldırı başlattı. Sabah erken saatlerde gerçekleşen bu saldırıda çok sayıda sivil de katledildi. 
Neredeyse o gün boyunca uluslararası basında, sosyal medyada bu vahşet ile ilgili görüntüler paylaşıldı. Uluslararası çapta bir kamuoyu oluşturuldu.

Filistin-İsrail sorununun tarihsel gelişimi bir kenara bırakılarak Hamas üzerinden tüm Filistin halkının terörist ilan edildiği, hepsinin yok edilmesi gerektiğine özellikle de Gazze’de yaşayan Filistinlilere yönelik büyük, ağız dolusu, faşizanca sözler de bu görüntülerin hemen arkasından söylenmeye başladı. 

İntikam duyguları ile hareket eden İsrail yönetimi de bu saldırıdan sonra Filistin’e savaş ilan etti. İsrail hükümeti askerlerine savaş sırasında yapacaklarından sorumlu tutulmayacakları, uluslararası yasalara göre savaş suçu sayılacak eylemler nedeniyle yargılanmayacaklarının da garantisini vermesiyle kan bulaşan çöl tozu yerden kalkmaya başladı. Gazze bölgesi İsrail tarafından da bombalanmaya başlayınca kanlı çöl tozu Gazze’nin üzerini kapladı. 2014 yılındaki İsrail’in Gazze bombardımanı sırasında yaşanan görüntüler tekrar yaşanmaya başladı. Acı dolu fotoğraflar bu sefer Gazze bölgesinden gelmeye başladı. Kendi halkının yaşadığı acıyı haberleştirmeye, görüntülemeye, fotoğraflamaya çalışan iki Filistinli gazeteci Said et-Tavil ve Muhammed Subh, İsrail’in sivil ayrımı yapmadan ve dünyanın da sadece izlemekle yetindiği hava saldırılarında hayatlarını kaybetti. 

Bu köşede, iki ulusun da yaşamak zorunda kaldığı acı dolu zamanları kıyasalayacak değilim. Yaşam hakkı en değerli, kutsal şeydir. Hele ki bu sivil, savunmasız insaların yaşamları ise çok daha değerlidir.
Saldırılardan sonra vahşet içeri görüntüler gördük. Öldürüşmüş bir genç kadının, bir aracın kasasında gezdirilirken zafer çığlıklarının atıldığına tanık olduk. Çatışmada öldürülmüş insanların üzerine idrarını yapan o da yetmezmiş gibi yine aynı cesetleri tekmeleyen insanları gördük. Benzer başka görüntüleri de gördük. Silahlı oldukları iddası ile öldürdükleri insanların başında poz veren  askerlerin aslında kurmaca yaparak öldürdükleri insanların ellerine silah tutuşturduğuna tanıklık etti kameralar. Araçtan indirilen cesetlerin de tekmelendiğine şahit olduk, elimizdeki o küçücük ekrandan olup biteni izlerken bir yandan da o küçücük ekrandan aslından çok büyük vahşetlere tanıklık ediyoruz. İzlediğimiz ekranların küçüklüğü yaşanan vahşetin büyüklüğünü gizleyemiyor.

Deprem mi yaşamış bombalanmış mı ayrımını zor yapacağımız görüntüler çekildi halen de çekilmekte. Enkazlarda yakınlarını arayan insanlar, eli yüzü, üstü başı toz ve kan olmuş çocuklar, üstleri örtülmüş ya da ceset torbalarında yan yana sıralanmış bir çok bedenin görüntülerini yürek acısıyla izledik, izliyoruz.

Yukardaki iki satırlarda özellikle hangi tarafın hangi vahşeti yaptığından bahsetmedim. Özellikle de bahsetmedim. Anlatmak istediğim acının bir milleti de tarafı da yok. Bu görüntüler tekrar tekrar çekiliyor maalesef. Vahşetin tetiklenmesine, körüklenmesine yönelik kullanıldıkça üzülerek söylüyorum ki bu görüntülerin sonu gelmeyecek.

Sadece İsrail’den ya da Filistinden değil her an dünyanın bir köşesinden çekilmiş vahşet dolu, acı dolu fotoğraflar önümüze bir şekilde düşüyor. Bir süre sonra baktığımız bu görüntüler (bilenler dışında) milliyetsizleşiyor aslında. O fotoğrafları, görüntüleri gören insanlar kimin ne yaptığını bilmeden bakıyorlar o görüntülere, fotoğraflara. 

Acıyı paylaşıyor gazeteciler hem çekerlerken o görüntüleri hem de çektiklerini sizlere iletirken. 
Hangi taraftan olursanız olun hatta gazeteciler de hangi milletten veya taraftam olursa olsun, paylaşılan şeyin ortak adıdır acı.