2006 yapımı "A Good Year " Türkçe adı ile "İyi Bir Yıl" filmi, usta yönetmen Ridley Scott’ın alışık olduğumuz tarihi ve destansı filmlerinden farklı olarak, oldukça sade, sıcak ve huzurlu bir hikayeyle karşımıza çıktığı, özel filmlerden biridir. Peter Mayle’in aynı adlı romanından uyarlanan film, hayatın hızıyla yarışırken kendini kaybeden bir adamın, Fransa’nın Provence bölgesinde, huzur veren üzüm bağlarında yeniden kendini bulma hikayesini anlatıyor.
Filmin genel olarak konusu ise şöyledir; film, Londra’nın hırslı, kibirli ve son derece başarılı finansçılarından, Max Skinner’ın, yıllar önce çocukluğunu geçirdiği Fransa’nın Provence bölgesindeki bağ evini miras almasıyla başlar. Amcası Henry’nin vefatı üzerine Fransa’ya giden Max’in ilk niyeti, evi hemen satmak ve şehre geri dönmektir. Ancak zamanla bu eski bağ evinde geçirdiği yazların hatıraları, Provence’in doğası, sıcak insanları ve yeni tanıştığı gizemli kadın Fanny, Max’in hayatında beklenmedik etkiler bırakır. Bu süreçte Max, yalnızca kendi içindeki benliğiyle değil, aynı zamanda amcasının geçmişiyle ve ansızın ortaya çıkan, Amerikalı bir genç kız olan Christie Roberts ile de yüzleşmek zorunda kalır. Christie, Henry’nin gayrimeşru kızı olduğunu iddia etmektedir ve bu mirasın aslında ona ait olduğunu söyler. Film böylece daha karmaşık bir hal alır.
Filmdeki karakterlere gelirsek, Russell Crowe'un canlandırdığı, Max Skinner karakteri filmin ilk başındaki sahnelerinde, kendine hayran, kibirli bir borsa yöneticisiyken, zamanla duygusal, hayatı yeniden değerlendiren ve doğaya bağlanan bir adama dönüşür. Russell Crowe burada, hem duygusal hem de yer yer komik ve sakar bir kişiliği canlandırmıştır. Marion Cotillard'ın canlandırdığı Fanny Chenal karakteri ise Max’in dönüşümünde büyük rol oynayan, Provence’in yerel restoranında çalışan özgür ruhlu ve çalışkan bir kadındır. Bir önceki yaşadığı ilişkiden dolayı temkinli yaklaşımları vardır. Bölgede de sevilen bir karakterdir. Bir diğer önemli karakter olan Albert Finney'in canlandırdığı, Henry amca'da Max’in çocukluk kahramanıdır. Hikayeye geçmişten gelen anılar ve flashback’lerle dahil olur. Bağcılık sevgisini Max’e aşılamaya çalışan, yaşam hakkında da, ahlaki bilgiler, dersler vermeye çalışan, aynı zamanda yaşamı dolu dolu da yaşayan bir karakterdir. Son önemli karakterimiz olan Abbie Cornish'in canlandırdığı, Christie Roberts karakteri ise, Kaliforniyalı bir genç kadındır. Henry'nin kızı olduğunu iddia ederek miras üzerinde hak iddia eder. Filmin ikinci yarısında olayları şekillendiren kişidir. Şarap üretimi konusunda da oldukça bilgilidir.
Film özellikle son yıllarda da birçok filmde de işlenen, şehirde hızla akan kariyer odaklı bir yaşamdan, doğayla ve anı yaşamakla örülü bir yaşama geçiş teması üzerinden şekillenmiştir. Max’in bağ evine ve geçmişine olan bağı, kendisinin aslında kim olduğunu hatırlamasını sağlar. Bu yönüyle filmdeki önemli temalardan birisi de, aslında kişinin kendi kendini bulmasıyla da ilgilidir. Film genel olarak, modern hayatın dayattığı başarı ve para kavramlarını da yer yer sorgulamıştır. İzleyenlere, hayatta her zaman yeni bir başlangıç mümkündür. Aşk da bu yeni başlangıcın nedenleri olabilir gibi bir mesaj bırakmıştır.
Filmin temposu bazı seyirciler için yavaş bulunabilir ancak bunun, bilerek tercih edilmiş bir şey olduğu açıktır. Filmin en dikkat çeken özelliklerinden birisi de şüphesiz detaylıca düşünülmüş olan görüntü yönetimidir. Philippe Le Sourd’un üstlendiği bu görev, Provence bölgesinin doğasını, üzüm bağlarını, taş evlerle örülmüş dar sokaklarını güzel şekilde yansıtmıştır.
Filmde, büyük olaylar anlatılmasa da genel olarak izleyicinin kalbinde yumuşak bir iz bırakmıştır. Hayatın anlamını kariyer merdivenlerinde değil, çocukluk anılarında ya da, bir samimi gülümsemede olduğunu gösteren başarılı bir film olmuştur. Ridley Scott’ın diğer filmlerine göre, bu alışılmadık, ama içten ve samimi filmini izlemenizi mutlaka tavsiye ederim iyi seyirler...