Seçimlere sayılı günler kaldı ve gündemimiz birkaç gün sonra yapılacak seçimler… 14 Mayıs’ta Türkiye seçime gidecek hem siyasiler hem de halk için seçim heyecanı tavan yapmış durumda.

Fakat bu seçimi diğer seçimlerden farklı kılmasını umut ettiğim bir durum vardı ve ben biraz da onun üzerine konuşmak istiyorum.

Türkiye’de yapılan geçmiş seçimlerde ne kadar gürültülü bir ortam vardı. Her yerde hoparlörlü ve son ses gezen araçlar…
Açıkçası benim için çok rahatsız ediciydi. Zaten her birimiz gün içerisinde sayısız gürültüye maruz kalıyoruz. İşlerimiz stresli olabiliyor. Birde üstüne bir arabadan çıkan sesi bangır bangır dinlemek de üstüne cabası oluyordu.

Umarım bu seçimde de böyle olmaz derken seçime sayılı günler kala Kızılay sokaklarında bangır bangır bağıran otobüsler gezmeye başladı. 
Hem bu yöntem artık birçok ülkede uygulanmıyor. Öyle ki bazı ülkelerde insanlar yakın zamanda seçim yapılacağını bile hissetmiyor.
Zaten seçmen oyunu vereceği kişiyi yolda sesli bir şekilde gezen seçim arabalarından tanımak yerine medya yoluyla tanımaya çalışıyor. Adaylar da -özellikle Avrupa’da- kendilerini zaten o şekilde tanıtıyor.

Bu seçimlerde de olmasını istediğim diğer şey ise seçimin gürültü kirliliğinin yanında çevre kirliliğine de önem verecek olmasıydı. YSK’nin yayımladığı karara göre, “Miting günü, miting alanı çevresindeki güzergâhlarda, toplantı süresinin bitimine kadar bu malzemelerin yine serbestçe kullanılabileceğine” ifadeleri yer aldı. 
Miting sonrası nasıl bir çevre bırakıldığını aşağı yukarı hayal ediyorsunuzdur. Önceki seçimlerde de etraf kağıt artıklarından geçilmiyordu. Bu seçim çalışmalarında da aynısı oldu.

Birde tabi seçimden birkaç gün önce YSK kararı gereği o afişlerin sokaklardan toplanması gerekiyor. Bu da haliyle ayrı bir iş yükü olarak karşımıza çıkıyor.
Seçimler bir şekilde gelir geçer. Her il, ilçe yeni başkanını da seçer, yönetimler de değişir. Önemli olan yaşanılabilir bir alan yaratabilmek ve ona sahip çıkabilmek. Artık bu yöntemlerin değişmesi, değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.