Merhaba, bugün size yolculuklardan bahsedeceğim. Üniversite yıllarımda tiyatro festivalleri ve satranç turnuvaları sayesinde çok fazla yer gezdim ama onlar başka bir yazının konusu. Ben şimdi çocukluk yıllarımdan bahsedeceğim. 
Çocukken yaz tatili benim için macera demekti. Malatya'da kayısıda çalışmak yerine dedemlerin yanına Almanya'ya giderdim. Hayal meyal hatırladıklarımı anlatacağım şimdi.

Uçağa binmek, benim için tam anlamıyla bir serüvendi. Havalimanında büyük uçaklara bakardım, heyecandan yerimde duramazdım. Babam beni uçağa bindirirken tanımadığım ama herkesin ilgi gösterdiği birine emanet etti, çok sonra öğrendim ki Bülent Kayabaş’mış o adam. Babaannem ve amcam gelip beni alana kadar elimi bırakmamıştı. Çoğu şeyi anımsamasam da heyecandan yerimde zıpladığımı hatırlıyorum. Uçağın içine girdiğimde, koltuğuma oturdum ve pencerem den aşağıya bakarken evlerin karınca kadar ufaldığını gördüm. Korksam da bulutların içinde gitmek, Almanya’ya gittiğimi bilmek beni çok mutlu ediyordu. Babaannem ve amcam beni havalimanında sıcacık bir gülümseme ile karşılıyorlardı. Hemen eve gidip patates kızartması yiyorduk.

Almanya'nın sokakları, binaları ve insanları Türkiye'den farklı geliyordu bana. Her şey daha büyük, daha düzenli gibiydi. Bu beni hem şaşırtıyor hem de korkutuyordu biraz. Almanya’da bu yüzden hep uslu bir çocuk oldum.
Amcamlar Bonn’da yaşıyordu. İlk kez hamburger’i orada yedim, önce yemek için korkmuştum ama yanında verdikleri oyuncak beni bir şekilde kandırmıştı. Hayatımda hiç öyle bir yer ve yemek görmemiştim bu şaşkınlık beni korkutmuştu ama iyi ki yemişim sanki cennetten gelen bir lezzetti. Acaba her gün hamburger yemek istesem amcam buna izin verir miydi ya da babaannem kızar mıydı diye düşünüyordum hep.

Lunapark adındaki eğlence parkına gittik ve ben orada ilk kez çarpışan arabalara bindim. Başlangıçta biraz korkmuştum ama sonra ne kadar eğlenceli olduğunu fark ettim. Diğer arabalara çarpmak adrenalin dolu bir deneyimdi.
Tatil boyunca birçok farklı yeri gezdirdi amcam bana ve Almanya’nın kendine özgü kurallarını anlattı. Alman disiplini o kadar korkuttu ki beni bir keresinde evin camını kırdığım için korkudan ağlamıştım, o günden kalma travmam, hala tenis topu sevmiyorum.

Beni devasa bir yeşil parka götürmüştü amcam, Türkiye'de böyle bir park görmemiştim. Çimlerin üzerinde koşup oynamak, ağaçlarının altında piknik yapmak ve her yerde dolaşmak çok keyifliydi. 
Ayrıca Almanya'da ilk kez Lego oyuncaklarıyla tanıştım. Dedem bana Lego aldı, birlikte harika şeyler inşa ettik. Uçaklar, arabalar, binalar... Hayal gücümüzün sınırlarını zorluyor ve çok eğlenceli zaman geçiriyorduk. Legolarla oynamak, yaratıcılığımı geliştirmeme yardımcı oldu ve sorun çözme becerimin o günlerden geldiğine inanıyorum.
Büyük amcalarım evliydi onların kendi aileleri ve düzenleri vardı ama küçük amcamın oradaki dünyası bendim. O yüzden amcamın yeri bende ayrıdır. Amca değil sanki süper kahramandı benim için. Her gün beni gezdiriyor daha önce görmediğim yaşamadığım şeyleri bana yaşatıyordu. Futbol maçına gidiyorduk başka bir gün havuza yüzmeye götürüyordu. Köyde dereye girmeye korkarken orada su kaydırağından kayıyordum. Bunları nasıl unutabilirim ki.
Tatilin sonunda Almanya'dan muhteşem anılarla geri döndüm. Bu tatil benim için sadece eğlence dolu bir zaman değil, aynı zamanda yeni şeyler öğrenme ve dünya hakkında daha fazla bilgi edinme fırsatıydı. Amcamın yanındaki bu tatil, hayatımın en muhteşem deneyimlerinden biri oldu ve beni dünyayı keşfetmeye daha da teşvik etti. Almanya'nın güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve eğlenceli aktiviteler sayesinde bu yaz tatili benim için bir rüya gibi geçti. Dedemle uğradığım hippi saldırısını, fıskiyenin başında geçirdiğimiz saatleri, 12 dil bilen halıcı komşularını ve beni takip eden kargayı bir başka yazıda anlatacağım.

Bugünlük bu kadar görüşmek üzere hoşçakalın.