Kahramanmaraş'ta 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremin üzerinden 9 gün geçti.

Kahramanmaraş'ta 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremin üzerinden 9 gün geçti. Bu yazıyı kaleme aldığımda AFAD, Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkıma yol açan depremlerde 31 bin 974 kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.

Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke. Bilim İnsanları Maraş depreminden önce nasıl ki uyarılarda bulundularsa, İstanbul depreminden önce de aynı uyarıları yapıyorlar. İstanbul depreminin yaklaşmakta olduğunu ve acilen tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiriyorlar. Bilim İnsanlarının bu çağrılarını duymayan yok, fakat bu çağrıların yeteri kadar önemsenmediğini biliyoruz.

514 yıl önce (1509 yılında) meydana gelen büyük Kostantinopolis depremi İstanbul’da birçok şeyi yok etmişti. Meydana gelen depremde 200 bin olan nüfusun yüzde onu hayatını kaybetmişti. O dönemlerde İstanbul’u tekrar inşa etmek için dışarıdan 80 bin kişinin getirildiği, meydana gelen bu depremin Viyana ve Kırım’dan bile hissedildiği söyleniliyor. Bilim insanları İstanbul için böyle büyük bir depremi bekliyorlar. Sadece tarih veremiyorlar. İstanbul bu depreme hazırlıklı mı? İşte orası tartışmalıdır. Ailemin çoğu İstanbul Esenyurt’ta oturuyor. Esenyurt, nüfusun 2 milyona yaklaştığı bir ilçe. 2022 yılında 36 bin konut satışıyla Türkiye’deki ilçeler arasında birinci sırada yer alıyor. 2023 yılında bu sayının 40 bin olması bekleniyor. Esenyurt, daracık sokaklarında park yerinin zor bulunduğu, kaldırımda başkasına çarpmadan yürümenin mümkün olmadığı ve en az 20 farklı ülkeden mülteciyi barındıran bir ilçedir. Deprem anında Esenyurt’ta bulunan 2 milyon nüfus için 60 tane toplanma alanı bulunuyor. Örneğin bu toplanma alanlarından birisi de annemin evinin bulunduğu Battalgazi Mahallesi’ndeki Kadir Topbaş Parkı’dır. Kadir Topbaş Parkı’nda hafta içi bile yer bulmak zorken, deprem anında bu kadar nüfus bu parkta nasıl toplanabilecek? Keza diğer mahalleler için de durum aynıdır. Salıncak için çocukların sıra beklediği bir Esenyurt’tan bahsediyorum. Dolayısıyla olası bir deprem durumunda birçok sorun yanı başımızda bekliyor. Bu sorunların acilen çözülmesi gerekir.

Genelde İstanbul’da özelde Esenyurt’ta yaşayan insanlarımızın acilen, oturdukları binaların depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirilmelidir ve dayanıklı olmayan binaları da derhal terk etmelidir. Kendilerini İstanbul’da tutacak bir zorunluluk yoksa memleketlerine bile dönebilirler. Deprem kader değildir. Kader diyerek bu işi önemsememeyi bırakın ve tedbirlerinizi alın. 99 depreminin üzerinden 23 yıl geçti. Toplum olarak bu depremden ne kadar ders aldık? 1999’dan beri kaç defa tatbikat yapıldı? Depremleri önemsemediğimiz için birçok canımızı en ufak bir sallantıda kaybediyoruz. İstanbullulara sesleniyorum; binalarınızın zemin etüt raporlarına güvenmiyorsanız zemin etütlerini tekrar yapınız. Bırakın deprem durumunda, normal bir vakitte bile bir yere gitmek istediğimizde saatlerce trafikte kaldığımız bir şehirden bahsediyorum. Böyle bir durumda olası bir İstanbul depreminde ilk yardımın kaç saat sonra size ulaşabileceğini sizin tahminlerinize bırakıyorum.

Kahramanmaraş depreminde birçok kişinin enkaz altından telefonla yerlerini bildirdiğini gördük. Bu da can kaybını az da olsa azalttı. Bu iletişimi sağlayan GSM operatörlerinin genel merkezlerinin çoğu İstanbul’da. Olası bir deprem bu iletişimi nasıl etkileyecek? Vatandaştan vergisini peşin alan bu şirketler böyle bir afete hazırlıklı mı? Sorularımızın cevaplarını tahmin edebiliyoruz. O zaman neden harekete geçmiyoruz?

Olası deprem durumunda su, elektrik, doğalgaz, ulaşım kullanılmaz hale gelecek. Bunu Kahramanmaraş merkezli son depremde gördük. İstanbul geçen sene yağan kardan dolayı felç oldu. İnsanlar suya ulaşamadı, ekmeği geç aldı. Yaşadıklarımızdan ders alarak hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. İstanbul demek Türkiye ekonomisinin yüzde 50’si demektir. Bu işin hafife alınacak bir yanı ya da tarafı yok. Sadece bu gerçeği konuşarak bir yere varamayız. Acilen çözüm için bir şeyler yapmaya başlamalıyız. Yoksa yarın çok geç olacak.