Bugün günlerden dünya edebiyatının önemli isimlerinden Emile Zola’nın ölüm yıldönümü. Ben de bu vesileyle kendisinin sanatla olduğu kadar dünyanın başka zorluluklarıyla da geçen hayatından bahsetmek istiyorum.
Emile Zola, 2 Nisan 1840 tarihinde Paris'te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Venedik göçmeni mühendis François Zola, annesi Fransız Émilie Aubert idi. Babasının bir kanal ve baraj inşa ettiği Aix-en-Provence'ta büyüdü. Babasını küçük yaşta kaybetti. Collège Bourbon adlı okulda yatılı olarak okudu.
Edebiyata olan ilgisi okul çağındayken drama, şiir ve tiyatroya olan ilgisi ile başladı. Dumas, Eugène Sue, Paul Feval gibi birçok popüler yazarın ulaşabildiği bütün kitaplarını okudu. Okul yıllarında Paul Cezanne ve onun yakın arkadaşı Jean Baptistin Baille ile tanıştı. Bu üçlü Victor Hugo'nun eserlerini tanıdıktan sonra onun kişiliğinden çok etkilenerek bir yıl kadar onu kendilerine üstat edindi. Musset'i tanımalarının ardından onu ağabeyleri olarak gördüler ve yeni üstatları Musset oldu. Zola bu yıllarda Cezanne ve Baille'ye atfederek birkaç şiir kaleme almış; Haçlılar hakkında bir roman yazmış, kız arkadaşını en yakın arkadaşının kollarında bulan bir genci anlatan Rodopho adlı şiiri yazmıştır. Çiçek gibi açan iki sevgiliyi anlatan La Provence'yi 1859'da yayınladı; ardından işçi sınıfı kızlarını anlatan gerçekçi bir hikâye olan Les Grisettes de Provenceyi yazdı; 1860'ta "Perrette'yi tamamladı.
Ailesinin tanıdıkları sayesinde öğrenimine Paris'teki Lycée Saint-Louis'de devam eden Zola, bu okulu bitirdi ancak bakaloryasını vermekte iki kere başarısız oldu. Bakolaryasını veremediği için öğrenimine devam edemedi ve iş aradı. İki yıl işsiz kalan Emile Zola, 1862’de yeni kurulan Hachette yayınevinde memur olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da gazetelerde sanat ve edebiyat eleştirileri yayımlamaktaydı. Bu işyerinde yükselerek yayınevinin tanıtımlarından sorumlu kişi haline geldi; 1866 yılında sadece yazarlık yapmaya karar verip ayrılana kadar aynı yerde çalıştı.
Edebiyata yeni giren bir akım olan natüralizm akımına mensup bir grup Fransa'da 1880'de Zola'nın öncülüğünde oluştu. Aynı edebiyat görüşüne ortak olan yazarlar Zola'nın evinde toplanarak 1870 yılındaki Fransa-Prusya Savaşı'nı konu alan öykülerden oluşan Medan Geceleri isimli bir derleme çıkardılar. Savaş karşıtı altı öykü içeren bu derleme, edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı.
Emile Zola'nın Rougon Macquart serisinin beşinci romanı "Toprak" (La Terre) 1887'de yayımlandı. Fransa-Prusya Savaşı'ndan hemen sonra tarım işçisi bir ailenin dağılışını anlatan roman tartışmalara yol açtı. Zola'nın modern toplumun görünmeyen nahoş yüzünü ortaya koyma çabası bu romanda zirvesine ulaşmıştı. 1888'de yayımlanan İngilizce çevirisi, yayıncısının müstehcenlikten tutuklanmasına neden oldu. Natüralist grubun bazı önemli üyeleri Zola'nın aşırı gittiğini düşünerek ondan ayrıldılar.
Fransız hükûmeti ile ordusunun Fransız-Alman Savaşı sırasındaki politika ve eylemlerini eleştiren 1892 tarihli romanı Çöküş (La Debâcle) adlı romanı hem Fransızların hem de Almanların yoğun tepkileriyle karşılaştı. Savaştaki yenilgi ile küçük düşmüş olan Fransız ordusunun başlıca düşmanlarından biri Fransız yaşamındaki "Yahudi etkisi" idi. Ordudaki bu Yahudi-düşmanı anlayış, Avrupa tarihinde Dreyfus olayı olarak bilinen olayın yaşanmasına neden oldu. Fransa'yı ikiye bölen Dreyfus davası, Zola'nın Gerçek Yürüyor (La Verite en marche) adlı belgesel yapıtının temelini oluşturdu.
Yazar, Dreyfus tartışmasında aldığı tavırla 19. yüzyılın son ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki uluslararası edebiyat gündemine oturmuştur. Fransız ordusunda haksız yere casuslukla suçlanıp askeri mahkemede yargılanan Yahudi asıllı yüzbaşı Dreyfus’u 1897'deki davada hükûmetin bütün baskılarına rağmen savunan Zola, Fransa devlet başkanına hitaben "İtham Ediyorum" makalesini yayınladıktan sonra baskılardan dolayı Fransa'yı terk edip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Ulusal kahraman haline gelen Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü.