27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup subay tarafından gerçekleştirilen darbe, dönemin iktidar partisi Demokrat Parti'yi devirmek amacıyla yapıldı. Darbe sonucunda Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve birçok hükümet yetkilisi tutuklandı.

Darbenin Nedenleri
27 Mayıs Darbesi'nin arka planında çeşitli siyasi, ekonomik ve toplumsal gerilimler bulunuyordu. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti, özellikle ilk yıllarında büyük bir halk desteğiyle reformlara imza atmıştı. Ancak 1954 sonrası dönemde baskıcı yönetim anlayışı, muhalefete yönelik sert tutumlar ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar toplumsal tansiyonu artırdı.
Demokrat Parti'nin ekonomik politikaları da ciddi eleştiriler aldı. Artan enflasyon, dış borçlar ve kırsal kesimde yaşanan ekonomik sıkıntılar, halkın hükümete olan güvenini sarstı. Aynı dönemde hükümetin üniversiteler ve orduyla yaşadığı gerilimler de tırmandı.
1959-1960 yıllarında ordu içindeki rahatsızlık açıkça görünür hale geldi. Hükümetin "Tahkikat Komisyonu" kurarak meclis denetimini sınırlamaya çalışması ise bardağı taşıran son damla oldu. Demokrat Parti'nin otoriterleşen yapısı karşısında kendini anayasa ve rejimin koruyucusu olarak gören askerî kadro, yönetime el koyma kararı aldı.
Darbe Nasıl Gerçekleşti?
27 Mayıs 1960 sabahı ordu yönetime el koyduğunu radyodan duyurdu. Kurmay Albay Alparslan Türkeş’in okuduğu bildiriyle, Millî Birlik Komitesi (MBK) yönetime el koyduğunu ilan etti. Başbakan Adnan Menderes, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve pek çok Demokrat Partili isim tutuklandı. Ardından Yassıada yargılamaları başladı.
Yargılamalar sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Bu idamlar, Türkiye'de uzun yıllar tartışılacak ve toplumsal hafızada derin yaralar açacak bir dönemin sembolü haline geldi.
Darbeye Tepkiler ve Sonuçları
27 Mayıs Darbesi, farklı kesimlerden farklı tepkiler aldı. Bazı aydın ve gençler darbeyi desteklerken, zamanla bu desteğin yerini eleştiriler aldı. Ordu, yönetimi geçici süreyle elinde tuttuktan sonra 1961 Anayasası ile birlikte sivil yönetime geçişi sağladı.
Yeni anayasa, temel hak ve özgürlükleri genişletmiş, anayasa mahkemesi ve üniversite özerkliği gibi ilkleri içermiştir. Ancak bir yandan da askerî vesayet anlayışının yerleşmesine zemin hazırlamıştır.





