Merhaba, çocukluğumun en güzel anılarından bazıları da, taso ve bilye oynamaktı. Ve yazılı olmayan kuralı vardı tasonun ‘dik atmak yasak’. Yaklaşık 20 yıldır bu cümleyi hiç duymadığım şimdi aklıma geldi, içim acıdı. Çocukken sokaklarda, okulun bahçelerinde hiç durmadan oynuyorduk. 

Okulda her teneffüste hem kendi hem diğer sınıftan arkadaşlarla buluşur oynardık. Sanırım bugünkü kilolarımı, sırf taso çıksın diye alıp yediğim cipslere borçluyum.

Taso oynamayı bilmeyenlere hemen anlatayım. Bir tane elcik seçilirdi ve arkadaşla belirlediğimiz sayıda tasoyu üst üste koyar kule yapardık. Bizim tasolarımız Pokemonluydu, Pokemon alta gelir taso yazısı üstte kalırdı. Sırayla o dizdiğimiz kuleye elimizdekini atardık. Pokemonlu tarafı ters çeviren, ne kadar çevirdiyse alırdı. Toplamda beş kere oynanırdı ve kim ne kadar kazandıysa taso kendisinde kalırdı. Yalnız Pikachu’lu tasolar herkes için özeldi, onun karşılığı iki tane farklı tasoydu. Sırf daha çok tasom olsun diye paket paket cips yerdim, tüm harçlıklarımı cips için harcardım.

Bilyeyi çok çok farklı şekillerde oynardık. Kuyu, şeytan, bir duvar dibine en yakına atma ve baş vurmak gibi çeşitleri vardı ama ben en çok kuyuyu seviyordum. Bir karenin köşelerine gelecekmiş gibi 4 tane ve tam merkeze gelecek şekilde de bir tane kuyu açılırdı. Herkes bir kuyu belirler ve seçtiği bilyeyi o kuyular arasında aktarırdı. Anlatması basit ama oynaması zordu çünkü kuyuların çapı küçük olduğu için tek atışta içine sokmak ustalık isterdi. Herkes sırayla atardı ve ilk kim tamamlarsa o eldeki tüm bilyeleri kazanırdı.
Bilye Hekimhan’daki tek oyuncakçı Kamber Amcada satılıyordu. Benim harçlıklar cips e gittiği için ya kız kardeşimden alıyordum ya da dedem bana harçlık veriyordu. Tabiki dedem bilye için harcadığımı bilmiyordu ya da ben öyle sanıyordum. Dedem emekli öğretmen, eğitim dışında harcanan parayı sevmezdi o zamanlar.

Oynadığımız bu oyunların kuralları oldukça basitti ve dostça rekabetin tadını çok güzeldi. Kazanan ya da kaybeden olmadığı, eğlendiğimiz ve arkadaşlarımızla sokakta vakit geçirdiğimiz güzel günlerdi.

Taso ve bilye oynamak, sadece bir çocukluk oyunu değil, aynı zamanda arkadaşlar arasında bağ kurmanın ve dostluğun sembolüydü. Bu oyunlar sayesinde, strateji geliştirmeyi, rekabeti düzgün bir şekilde deneyimleyebildik ve en önemlisi, eğlenmeyi öğrendik. O günlerdeki masum eğlence ve arkadaşlığın değerini bugün bile unutamam ve bu anılar beni her zaman gülümsetir.
Bugünlük bu kadar görüşmek üzere hoşça kalın.