Canım doğa yine yangın kurbanı oldu. İzmir ve Bodrum 2 gündür cayır cayır yanıyor. Doğanın gördüğü bu zararı telafi etmemiz gerekiyor. Tabii bütün bunlar yaşanmadan önce önlem de almamız gerekiyor. Yeşillendirme çalışmaları bu yüzden önemli. Ufacık bir ateş bir sürü cana mal oluyor. Hem de hiç paylarının olmadığı, tamamen insanoğlu icadı olan bir şeyle canlarından oluyorlar. Yangın söndürülmek için uğraşılıyor ama zarar çok büyük. Oradaki ağaçlar, hayvanlar ateşin içinde kalıyor. En kötü ölümlerden birisi yanarak ölmek… Suçun günahın yokken yanmak kötülerin kötüsü. Doğaya sahip çıkamadık. O bize nimetlerini sunarken biz onu korumayı beceremiyoruz. Yeşili sevmiyoruz. Seviyoruz ama lafta. Ona faydalı olacak bir şey yapmıyoruz. Hayvanı sevmiyoruz. Yaşama kastımız var. Hadi yardımcı olmuyoruz bari zarar vermeyelim değil mi? İş işten geçtikten sonra hayıflanmanın da bir anlamı yok. İnsanda sıkıntı çıktığında sonuç bir şekilde bağlanıyor da doğa zarar gördüğünde işte böyle durdurulamıyor. Bu nedenle bilinçlerimize ilk olarak çevreciliği eklememiz gerekiyor. Dünyanın sonunun nereye gittiği belli değil. Yarın bu enerji kaynaklarının, bu rahat yaşamın yerini avcılık ve toplayıcılığın almama gibi bir garantisi yok. Bu nedenle doğadaki her varlığa cömert ve merhametli olalım ki doğa da gün geldiğinde bize kucağına açsın. Yangın, yanmak... İnsan, insanı bundan 24 sene önce canlı canlı yaktı. Uykusunda yaktı. Çıkmaz kapıların ardında yaktı. Bundan gurur duydu. Bunu hak ettiler dedi. Adına 'Sivas Katliamı' denildi... Unutulmuyor, unutulmaz da… İnsan böyle işte… Kendinden başka bir fikre tahammülü yok. Yakabilirsin. Ama fikirler tutuşmaz. Bütün bunlara rağmen içimizde hala umut var...

Editör: TE Bilisim