Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız Pandeminin ve ekonomik koşulların kadınları nasıl etkilediğini, kadın cinayetlerinde nasıl bir artış yaşandığını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tuana Gençer ile konuştuk. Gençer şüpheli kadın ölümlerinin her geçen gün arttığına değinerek, sadece 2022 yılının ilk üç ayında 68 kadın ölümünün şüpheli olduğuna dikkat çekti. Şüpheli kadın ölümlerinin tesadüf olmadığını ve bazı aylarda şüpheli kadın ölümü sayısının kadın cinayetleri sayısını aştığını ifade eden Gençer, “Artık failler sadece öldürmekle kalmıyor, kadın cinayetlerini gizleyebileceklerini de zannediyor” dedi.  Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tuana Gençer, “Kadın cinayetlerini durdurmak mümkün. Öncelikle bütün toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği var edilmeli. Sonrasında ise bir kadın karakola gidip şiddetten dolayı şikayette bulunduğu zaman kolluk kuvvetinin oradaki ilgisiyle başlamalı her şey. Şiddete uğrayan kadın o eve tekrar gönderilmemeli mesela. Hukuki süreçte etkin bir kovuşturma süreci yürütülmeli. İşte İstanbul Sözleşmesi tam da bunları söylüyordu” dedi.  Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının kadınlara nasıl bir etkisi oldu?  İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi hem kadın hareketine hem de kadınların haklarına bir saldırıydı. İstanbul Sözleşmesi feshedildikten sonra failler bu karardan güç aldı. Aynı zamanda pandemi de ev içi şiddeti arttırdı.  İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra devlet yeni reform paketlerini devreye soktu, fakat bu paketlerin hiçbiri kadınların aklındaki soru işaretlerinin yok olmasını sağlamadı. Reform paketlerinden birisi de KADES uygulamasının devreye sokulmasıydı. KADES uygulamasına bakıldığında şiddete uğrayıp bunu kimseyle paylaşamayan kadınların telefonlarına KADES uygulamasını indirerek, güvenlik güçlerinden yardım istenmesi için yapılan bir uygulama. Aslında çok işlevsel bir uygulama fakat uygulama noktasında çeşitli sıkıntılar var. Bunlardan en önemlisi ise uygulama üzerinden tek tuşla yardım isteyen kadınların kolluk kuvvetlerince aranarak şiddete uğrayıp uğramadıklarının teyit edilmesi. Zaten şiddete uğrayan kişi bunu sesli olarak ifade edemediğinden böyle bir uygulamaya ihtiyaç duyuyor, kadın tekrar arandığında kadının yardım istediği de teşhir etmiş olunuyor. Bundan dolayı fail durumu anladığında yardım istediğinde bulunan kadının hayatı da tehlikeye atılıyor. İstanbul Sözleşmesi aslında kadınların kazanmış olduğu bir haktı. Sözleşme feshedildikten sonra faillerin de cesareti artmış oldu. Konuyla ilgili vermiş olduğumuz hukuki mücadele de devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin dilekçeler vermiştik ve ilk duruşması da görülecek. Verdiğimiz hukuki mücadele devam edecek.  “PANDEMİ SÜRECİNDE EV İÇİ ŞİDDET ARTTI” Pandemi süreci kadınları nasıl etkiledi? Kadınlar zaten hayatın her alanında eşitsizliğe maruz kalıyor. Raporladığımız verilere baktığımız zaman kadınların en çok en yakınlarındaki erkekler tarafından dört duvarın arasında şiddete uğradığını görüyoruz. Pandemi kadınları eve daha çok kapattı ve failler de evde olduğundan pandemi sürecinde ev içi şiddettin arttığını görüyoruz. Bunu bize gelen başvurulardan da fark ettik ve bu süreçte kurumsal hattımız daha çok çalmaya başlamıştı. Bunun birde ekonomi boyutu var. Ekonomik eşitsizlik hüküm sürdüğünden kadınların boşanmaları da güç, öte yandan pandemide işten ilk çıkarılanların da kadınlar olduğunu düşünürsek ekonomik eşitsizlik epey arttı. Bu ise kadınların şiddet gördüğü dört duvar arasından çıkmasına engel oldu diyebiliriz.  “HİÇBİR KADININ ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ KALMAYANA KADAR DEVAM EDECEĞİZ” Son yıllarda şüpheli kadın ölüm sayısının arttığına tanık oluyoruz. Bu sayı artıyor mu ve önlenebilir mi? Bir süredir şüpheli kadın ölümlerinin arttığını görüyoruz. Bu yıl 1 Ocak’tan 31 Mart’a kadar yani üç aylık bir süreç içerisinde 68 şüpheli kadın ölüm oldu. Şüpheli kadın ölümlerinin tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Artık failler sadece öldürmekle kalmıyorlar, kadın cinayetlerini gizleyebileceklerini zannediyorlar. Şüpheli kadın ölümleri de daha çok kadınların yüksek katlardan atılması ile ya da kadınların evlerinde şüpheli şekilde ölü bulunması ile oluyor. Ne hikmetse kadınlar bir plazada bir erkekle iken intihar etmeye karar veriyor. Şüpheli ölümlerde de fail kendisini şakalaşıyorduk, kendisi atladı gibi komik kelimelerle savunuyor. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak şüpheli kadın cinayetlerinin artmasının İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararından bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Failler bu gibi konulardan cesaret alarak cinayetleri gizleyebileceklerini zannediyorlar. Fakat yıllar önce Siirt’te şüpheli olarak öldürülen Esin Güneş davası vardı. Esin’in avukatlarının ODTÜ Fizik Bölümü’ne yaptıkları başvuru sonucu alınan rapor ile “fizik kanunlarına göre Esin Güneş’in, herhangi bir dış etken olmadan düşme ihtimalinin yüzde 0 olduğu” ortaya çıktı, cinayet ispatlandı ve fail müebbet hapis cezası aldı. Bu karar ve dava süreci, diğer şüpheli ölümlerin yargılanma süreci için emsal oluşturarak hukuk literatürüne girdi. Aynı şekilde Şule Çat davasında da Çet’in intihar etmediği, plazadan atılarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Şüpheli ölümlerde süreç her ne kadar etkin yürütülmese de artık kadınlar da bu davaların peşini bırakmıyor. Bizler hiçbir kadının ölümü şüpheli kalmayana kadar devam edeceğiz.  2021 yılında kaç kadın öldürüldü? 2022 yılı için neler diyebilirsiniz? 2021 yılında 280 kadın cinayeti yaşandı. Bununla birlikte aynı yıl 217 kadın evinde ya şüpheli şekilde ölü bulundu ya da yüksekten düşerek hayatını kaybetti. 2022 yılının İlk 3 ayında ise 73 kadın cinayeti yaşandı ve 68 kadın şüpheli şekilde öldü. Gördüğünüz üzere kadın cinayetleri artıyor ve eskiden kadın cinayeti ile şüpheli ölüm arasında daha çok fark olurdu. Kimi zaman ise şüpheli kadın ölümlerinin kadın cinayetlerini sayı olarak geçtiğine şahit oluyoruz. Görevini yapması gerekenler de artık şüpheli kadın ölüm sayısının hızla arttığını bilmelidir. Nasıl ki yıllar önce kadın cinayeti kavramını reddederek eş cinayeti, kıskançlık cinayeti gibi kavramların arkasına saklanılıyorken artık herkes o cinayetlerin kadın cinayetleri olduğunu kabul ettiyse aynı şekilde şüpheli kadın ölümleri ile ilgili de çalışmalar yapılmalıdır.  Az önce verdiğim sayılar sadece basına yansıyan ya da ailelerin bize ulaşması ile elde ettiğimiz sayılar. Örneğin hala Gülistan Doku’ya ne olduğunu bilmiyoruz. Basına yansımayan, henüz başına ne geldiğini bilmediğimiz birçok kadının olduğunu da düşünüyoruz. Biz sadece elimizde olan verileri raporluyoruz.  “KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURMAK MÜMKÜN” Kadın cinayetlerini durdurmak için neler yapılabilir? Kadın cinayetlerini durdurmak mümkün. Öncelikle bütün toplumda toplumsal cinsiyet eşitliği var edilmeli. Sonrasında ise bir kadın karakola gidip şiddetten dolayı şikayette bulunduğu zaman kolluk kuvvetinin oradaki ilgisiyle başlamalı her şey. Şiddete uğrayan kadın o eve tekrar gönderilmemeli mesela. Hukuki süreçte etkin bir kovuşturma süreci yürütülmeli. İşte İstanbul Sözleşmesi tam da bunları söylüyordu.  Bir kadın güvenlik güçlerine şiddete uğradığını söylüyorsa güvenlik güçleri görevlerini yerine getirerek kadınları korumalıdır. Görevini yerine getirmeyen kişiler hakkında da soruşturma başlatılmalıdır.  Tüm bunlara rağmen kadın korunamayıp şiddete uğradıysa da faillere iyi hal indirimi vermekten vazgeçilmelidir. Geçtiğimiz günlerde Hatice Kaçmaz davasında tutku indirimi verildi. Bu tür ceza indirimleri faillerin önünü açıyor, onlara cesaret veriyor. Çünkü kadınları öldürmeden önce ne kadar ceza alacağını internetten aratan failler görüyoruz. Şu da var ki kadınlar şikayet dilekçeleri çantalarında iken öldürülüyorlar. Bunların hepsi önlenebilir. Bunun için İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden dönülmeli ve etkin kullanılmalı.  Son olarak eklemek istedikleriniz var mı? Söylediklerime ek olarak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak tüm bunların peşine düştüğümüz için bize sık sık kapatma davası açılıyor. Yakın zamanda da bizler il il kadınların davasını takip ederken yine bir kapatma davasıyla karşı karşıya kaldık. Sözde kendilerini nafaka mağduru olarak tanıtan kişiler tarafından açılmış dava. Onlara çağrım bizi çeşitli mecralara şikayet etmek yerine öncelikle nafaka borçlarını ödesinler. Dosyaya bakıldığı zaman zaten içi boş bir şikayet olduğu fark edilecektir. Bu sadece bizim derneğimize yapılan bir saldırı değil, bütün kadınlara ve kadın örgütlerine bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Bu bizim ilk kez karşılaştığımız bir engel değil ve hukuki sürecinin sonuna kadar takipçisi olacağız. Asla hiçbir kadın yalnız yürümeyene kadar mücadelemize devam edeceğiz.