Yazılarımda son iki yılın çok zor geçtiğinden bahsediyorum çoğunlukla. Geçen yıl ne kadar zor geçtiyse bu sene onun neredeyse iki katı kadar zor geçiyor. Bitmek bilmeyen pandemi, ölümler, savaş, dünyayı tehdit eden kıtlık riski, ekonomik bunalım ve bitmek bilmeyen soğuklar… Tüm bunlar insanların yaşam sevincini de azaltıyor, insanları hiçbir şeyden keyif alamaz hale getiriyor. Her şeye rağmen yine de insanlık yaşam kırıntısının peşinde.
Biz yine de her şeye rağmen iyiyi, güzelliği aramaya devam edelim. Çünkü iç huzuru insanın dışındakilerle veya yaptıklarıyla değil en derinlerinde, içindeki kendiyle baş başa kaldığı yerdedir. İyiyi arayıp kötüyü bulana rastlamadım aksine her olayda kötüyü arayıp olumsuzu, negatifi üstüne çekeni gördüm. Hayat, biraz da hangi pencereden baktığınla alakalı değil midir?
Senin hayata baktığın pencere istediği kadar temiz istediğin kadar pırıl pırıl olsun içinde ki niyet ve bakış açın olumsuz olduğu sürece kötü manzarayı görürsün.
Bir söz şöyle diyor:
''Pozitif insanlar mutluluğun dışarıda değil kendi içlerinde olduğunu anlamışlardır. Çünkü mutluluğunuzu herhangi bir şeye bağlarsanız, onu kaybettiğinizde derin bir mutsuzluğa sürüklenirsiniz. Bu nedenle mutluluğun sadece başka insanlara, eşyalara ya da olaylara bağlı olduğunu düşünmeyin. Mutluluğu bulmak için önce kendi içinize bakın.''
Birde şu hikayeyi okuyun beni daha iyi anlayacaksınız:

''Akıllı iki kız kardeş varmış, bilgiye açlarmış ve okullarındaki, etraflarından aldıkları bilgi yetersiz olmuş.
Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler.
Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar.
Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi.
Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım.
Kızlardan biri avucu kapalı bilgeye uzatmış ve sormuş:
Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü?
Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş:
– Senin elinde kızım senin elinde…
Hayat akarken; iyi veya kötü, güzel veya çirkin, doğru veya yanlış, mutluluk veya hüzün, avucunuzdaki kelebek gibi senin elinde…''

Editör: TE Bilisim