Amerika ve Avrupa’da güvenlik, siyaset gibi alanlarda zorunluluk haline gelen mikro ifadeler eğitimi, Türkiye’de de son dönemde yaygınlaşmaya başladı. Oğuz Benlioğlu, üniversite eğitimini Almanya’ da Yönetim Bilimleri alanında tamamladı. Ayrıca sözlü ve sözsüz iletişimin Liderlik ve Yönetimde kullanımı, insan psikolojisinin beden davranışlarına yansıması alanlarında çalışmalarda bulundu. Yalan Radarı ve Mikro İfadeler kitaplarının yazarı Oğuz Benlioğlu ile duyguları okumak ve mimikleri anlamak konularını konuştuk. Benlioğlu, mikro ifadeler konusunda eğitim almış bir gözün, iletişim, satış, liderlik gibi görevlerde bir adım önde olacağını söyledi.

ANGELA MERKEL İLE ÇALIŞTI

Üniversite eğitimini Almanya’da tamamlayan Oğuz Benlioğlu, Angela Merkel’in partisinde de çalıştığını belirterek, ‘’Ben üniversite eğitimimi iletişim bilimleri üzerine Almanya’da tamamladım. Ardından, sözlü ve sözsüz iletişim, liderlik ve siyasette kullanım alanında uzmanlaştım. Ardından Merkel’in partisinde çalıştım, 2012 yılında da Türkiye'ye döndüm. Almanya’da 10 yıl civarı kaldım ve hala da gidip geliyorum. Türkiye’de sözsüz iletişim, müzakere bilimi ana konu başlığım olarak belirledim. Müzakere denilince, devletlerarası müzakere konuları algılanıyor. Ama siz de mesela gün içerisinde sürekli olarak müzakere halindesiniz. Örneğin bir t-shirt alırken, biriyle görüşürken müzakere halindesiniz. Örneğin bizler haftada 40 kere müzakere yapıyoruz. Bu alan denilince, sözsüz iletişim daha çok beden dili olarak biliniyor. Ama mimikler ve mikro ifadeler kısmı Türkiye’de çok bilinmeyen bir konu. Ben geldiğimde vardır diye düşünmüştüm ama yokmuş’’ ifadelerini kullandı.

BERLİN’DEN SONRA TÜRKİYE’DE DE EĞİTİMLER BAŞLADI

Mikro ifadeler eğitiminin, Türkiye’de yeni bir şekilde yaygınlaşmaya başladığını hatırlatan Benlioğlu, ‘’Mikro ifadeler eğitimini Berlin’de yapıyorduk daha sonra Türkiye’ye de getirdik ve bu konu üzerine ‘Mikro İfadeler’ isimli bir kitap yazdım. Bu konu baya sevildi ve insanların hoşuna gitti. Eğitimler genellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde veriliyor ve ben daha çok kamu kurumlarıyla çalışıyorum. Bunu eğitime açmaktan ziyade, kamu ya da özel sektör ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Oralarda, satış temsilcileri, insan kaynakları yöneticileri, liderler, güvenlik görevlileri gibi görevlerde bulunanlar eğitim alıyorlar. Bazen de genele açık eğitimler veriyorum. Yani buraya gelip de kişisel olarak ben de öğrenmek istiyorum diyenlere de İstanbul ve Ankara’da aralıklarla kurslar açıyoruz’’ dedi.  

EĞİTİM ALMADAN MİKRO İFADELERİ GÖRMEK İMKANSIZ

Mikro ifadelerin tanımına kısaca değinen eğitmen Benlioğlu, tepkilerin saniyenin 10’da biri oranında gerçekleştiğini ve görülmesinin eğitim olmadan olanaksız olduğuna değinerek, ‘’Peki, mikro ifade nedir? Hissettiğimiz anlık duygular çok hızlı bir şekilde yüzümüze yansıyor. Biz bu ifadeleri kontrol edemiyoruz ve bu ifadelerin özelliği bu. Beden dili makro bir ifadedir. Yani mesela oturuşunuz, elinizi masaya koyuş şekliniz bunların hepsi makro ifadelerdir. Mikro ifadeler ise çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor ve neredeyse saniyenin 10’da biri kadar bir sürede görülüyor. Fotoğraf makinesinin flaş patlama hızı ya da göz açıp kapama hızı kadar düşünebilirsiniz. Bu kadar hızlı bir süre içerisinde gerçekleşiyor ve kontrol edilemiyor bu da güçlü bir avantaj. Bunu yakalayabilmek için gözlerinizin eğitiliyor olmasına ihtiyaç var. Eğitilmemiş bir gözle bu mimikleri yakalamanız neredeyse imkânsız’’ şeklinde konuştu.

DOĞUŞTAN YETENEKLİ İNSAN SAYISI ÇOK AZ

Mimikleri anlamlandırma konusunda, nüfusun çok küçük bir oranının doğuştan yetenekli olduğunu söyleyen Benlioğlu, ‘’Şu da önemli bir bilgi nüfusun yüzde 0,01’i doğuştan mimikleri okuyabilme yeteneğine sahip yani doğuştan bu beceri ile dünyaya geliyorlar. Bir de küçük yaşlarda, anne ve babasından ya da bulunduğu ortamda, şiddetin olduğu bir ortamda büyüyorsa, savunma mekanizması olarak mimikleri okuma yeteneği gelişiyor. Çocuk annesinin babasının yüzüne bakıyor ve öfkeyi gördüğü zaman saklanma ihtiyacı duyuyor. Bunun gibi öğrenilebilir ve geliştirilebilir bilgiler. Bu bilgileri biz nerelerde kullanabiliriz? Örneğin müşteri ilişkilerinde kullanabiliriz. İnsanların duygularını anladığınız andan itibaren hem satışları artırabilirsiniz, hem müşteri memnuniyetini sağlayabilirsiniz. Bunun dışından insan kaynaklarında kullanabilirsiniz. Türkiye’deki her 3 özgeçmişten 1 tanesinde yalan bilgi var. Sizin böyle bir ortamda, doğru personelin işe alınmasında mikro ifadelerden faydalanmanız önemli’’ diye konuştu.

‘’11 EYLÜL’DEN SONRA MİKRO İFADE UZMANLARI ARTTI’’

Amerika’da özellikle 11 Eylül saldırısının ardından, mimik okuma ve duygu tespiti konusunda uzman kişilerin kalabalıkların bulunduğu yerlerde görevlendirildiğini ifade eden eğitmen Benlioğlu, ‘’Güvenlik alanında da kullanabilirsiniz. Özellikle 11 Eylül sonrasında, mikro ifade uzmanları havalimanlarında görev yapmaya başladılar. New York havalimanına günlük giriş çıkış sayısı 2 milyon kişi ve bu 2 milyon kişinin herhangi bir suçla alakası yok. Suçluların bulunduğu aralık sadece yüzde 3 ve bu samanlıkta iğne aramaya benziyor. Bu iğneyi kaçırsanız başınıza büyük işler açılabilir. Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya mikro ifade uzmanlarını havalimanlarında çalıştırıyor. Türkiye’de henüz bu konuda yapılmış bir çalışma yok. Gümrük Bakanlığı ile daha çok yeni birkaç çalışma yaptık. Türkiye’de bu konunun kabul edilmesi biraz zaman alıyor. Biz her şeyi biliriz mantığı bizim toplumumuzda fazlasıyla yaygın’’ şeklinde konuştu.  

YALAN YAKALAMA KONUSUNDA TÜRKİYE 1.SIRADA

Yalan yakalama konusunun dünyanın da gündeminde olduğuna değinen Benlioğlu, yapılan bir araştırmaya göre Türkiye insanının yalan yakalama konusunda kendisine güvendiği sonucunun çıktığını söyleyerek, ‘’Yalan yakalama konusunda bir araştırma yapıldı ve ülkelerin insanlarına ‘yalan yakalama konusunda ne kadar iyisiniz?’ sorusu soruldu. 1 numarada yüzde 73 ile Türkler ve Ermeniler çıktı. Ermenistan ve Türkiye’de yaşayanlar yüzde 73 oranında biz yalanı yakalarız diyorlar. En son sıralarda, biz iyi değiliz, yalanı yakalayamayız diyen ülkeler ise, Norveç, İsveç ve Danimarka çıktı. Bu aslında bize çok ilginç bir şeyi de gösteriyor. Yani ben çok bilirim dediğinde aslında hiçbir şey bilmiyor da olabilirsin. Burada biraz ego konusu var. Bunu Türkiye’de kabul ettirmek o anlamda biraz zaman alıyor. Bu konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığı ile görüştük. Örneğin öğretmenlerin bu eğitimi alması ile öğrencilerini anlama oranları kolaylaşacak çünkü her öğrenci aktif değil, her öğrenci duygusunu anlatamıyor. Orada öğretmen bu verilere sahip olursa, daha iyi olur gibi bir açıklama yaptık ama bizim öğretmenler her şeyi biliyor dediler. Böyle olunca biz de çok fazla bir şey yapamıyoruz. Ama Batı’da ve Amerika’da, mikro ifadeler iş alanında son 3-4 yıldır ciddi anlamda kullanılıyor’’ ifadelerini kaydetti.  

MİKRO İFADELER İLETİŞİM KALİTESİNİ GELİŞTİRİYOR

Duyguları ve mimikleri okuma konusunun, dünya vatandaşı olma standartları arasında yer aldığının altını çizen Benlioğlu, ‘’Avrupa Birliği, 2014 yılında dünya vatandaşı olmak için ihtiyaç duyulan 10 tane sosyal beceri sıraladı. Yani ben sizi buradan alıp, Norveç’e yerleştirdiğimde siz bu işi orada da yapabiliyorsanız, siz dünya vatandaşısınız demektir. Dilin dışında bunun için birinci sırada iyi iletişime, ikinci sırada müzakerede iyi olma ve üçüncü sırada duyguları okuyabilme geliyor. Duyguları okumadan kasıt, duygusal zekânın yüksek olması, karşı tarafın hislerine anlamak gibi aslında mimiklerin ve sözsüz iletişimin kullanılması ve okunmasından bahsediliyor. Mikro ifadeleri sadece yalan yakalamada kullanmamız belki biraz yanlış olabilir. Yani mimikleri okumak eşittir yalan yakalamak değil, insanlarla iletişim kalitemizi geliştirmemiz demektir. Örneğin biriyle ‘naber, nasılsın’ diyaloğunda karşı tarafın yüz ifadesinde üzüntüyü görüyorsanız, yardımcı olabileceğim bir şey var mı diye sorarsınız bu da iletişim kalitenizi artırır. Ya da bir müşteriye bir ürün gösteriyorsunuz çok iyi diyor ama mimiklerinden beğenmediğini anlıyorsunuz. Bu tip şeylerin eğitim görmüş bir gözle yakalanmaması neredeyse imkânsız’’ dedi.

7 ANA DUYGU VAR

İnsanda 7 ana duygunun bulunduğunu ve bu duyguların ortaya çıkış şekillerini anlatan Benlioğlu, ‘’Mikro ifadelerin altında 7 tane ana başlık var bunlar 7 ana duygumuzdan oluşuyor. Bizler gün içerisinde bu duyguları yüzlerce kere kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi şaşkınlık duygusudur. Örneğin, şaşkınlık tepkisinde kaşlarımız yukarıya kalkıyor, alt çene aşağıya düşüyor. Örneğin, biriyle Kızılay’da karşılaştınız ‘aa sizi gördüğüme çok şaşırdım’’ dediğinizde bu aslında yalan ve sahte bir tepki oluyor. Şaşkınlık çok anlık gelişir, yani saniyenin 10’da biri zamanında tamamlanır. Örneğin önünüze aniden bir şey düştüğünde verdiğiniz ilk tepkidir. Yani kendi kendimize ‘çok şaşırdım’ gibi söylemler biraz daha kurguya giriyor ve doğal bir şaşkınlık olmuyor. Şaşkınlıkta, kaşlar yukarıya kalkıyor, gözler hafifçe açılıyor ve bu tipik bir şaşkınlık tepkisi oluyor. Şaşkınlık tepkisinin 1 saniyeden daha az sürmesi gerekiyor’’ şeklinde konuştu.  

KORKU, ÜZÜNTÜ VE MUTLULUK YALANCILARIN EN ÇOK KULLANDIĞI İFADELER

Mimiklerden, şaşkınlık tepkisinin oluşma şeklini de anlatan Benlioğlu, ‘’Şaşkınlık, yalancıların çok fazla kullanmadığı bir tepkidir. 7 ana ifadeden 3 tanesini yalancılar sıklıkla kullanıyorlar. Bunlardan bir tanesi korku, diğeri üzüntü ve üçüncüsü ise mutluluk tepkisidir. Korku tepkisi ile şaşkınlık tepkisi birbirine çok karıştırılır. Korkuda, kaşlar yukarıya kalkıyor, ağız açılıyor ama alt çene geriye doğru çekildiği için yüzde bir gerilim oluşuyor ve gözün 3 beyazı da ortaya çıkıyor. Bu çok önemli bir ayrım, şaşkınlıkta gözün 3 beyazının ortaya çıktığını göremezsiniz. Yalancıların en sık kullandığı bir numaralı tepki korkudur. Çünkü yakalanmaktan ve hikâyenin inanılmamasından korkuyor. Bir örnek vereyim, bir çocuğunuz var, çocuk okuldan geldiğinde öğretmenin bana notlarını e-postayla gönderdi dediğinizde, çocuğun yüzünde şaşkınlık görürseniz bu çocuğun sakladığı bir şey olmadığı anlamına gelir. Ama eğer bir korku ifadesi oluşuyorsa bu tipik bir yalan tepkisidir’’ ifadelerini kullandı.

BU İFADE GÖRÜLÜYORSA, İLİŞKİ YÜZDE 94 ORANINDA BİTİYOR

Benlioğlu sözlerine şöyle devam etti, ‘’Yakalanması en kolay ifade küçümseme ifadesidir. Sağ ya da sol dudak kenarı tek taraflı kayıyor. Küçümseme ve tiksinme ifadesi partnerler ve eşler arasında çok yoğun bir şekilde görülüyorsa o ilişki ya da o evlilik 10 yıl içerisinde yüzde 94 oranında son buluyor. Yani ilişkilerde, küçümseme ve tiksinme varsa o ilişki çok da sağlıklı bir ilişki değil demektir. 7 ana duygumuz arasında duygusal anlamda en güçlü duygu tiksinme duygusudur. Kadınların en sık kullandığı ifade budur. Bu duyguyu birisi gösterdiğinde, bu reddetme ihtiyacının çok açık bir göstergesi oluyor. Siz tiksinme ifadesi göstermiş birine eğer konuda ısrar ederseniz ikinci duygu küçümsemeye dönüyor. Siz eğer karşı tarafı küçümsüyorsanız o aranızdaki ilişki biter. Çünkü küçümseme statü olarak beni kendinizde daha aşağıda görüyorsunuz demektir. Böyle bir durumda da kaliteli bir ilişkinin olması mümkün değildir.’’

KADINLAR EN ÇOK TİKSİNME İFADESİNİ KULLANIYORLAR

Yakalanması en kolay ifadenin küçümseme ifadesi olduğunu hatırlatan Benlioğlu, ‘’Küçümseme yakalaması çok kolay bir ifade, bazı erkekler tek kaşını kaldırıyorlar. Tek kaşı kaldırma konusunu çok fazla evrensel olarak alamıyoruz çünkü erkekler bu ifadeyi flört ederken de kullanıyorlar. Tiksinme ifadesi 2’ye ayrılıyor. Bunlardan ilki, kötü koku, iğrenç ortam, tarihi geçmiş bir ürün gibi durumlarda hemen tiksinme ifadesini kullanıyoruz. Tiksinme, kadınların çok sık kullandığı bir duygu. Bu nedenle bu duygu kadınlarda daha belirgin ortaya çıkar, erkekler çok fazla kullanmadığı için daha az belirti gösterir. Mimikleri ne kadar sık kullanırsanız, o kadar iletişime açık olarak algılanıyorsunuz. Yani halkın gözünde, iyi bir politikacı ile kötü bir politikacıyı, iyi lider ile kötü lideri, iyi iletişimci ile kötü iletişimciyi birbirinden ayıran ana konu duygulara hitap ederek konuşma ve bunu yaparken de mimikleri belirgin olarak kullanmak’’ diye konuştu.

(Rozita Merve HAMİDİ)

Editör: TE Bilisim