Bir Ressamın Evinde: Muhammed Yalçınkaya

Ankara’nın dar ve sessiz sokaklarında, sıradan bir apartman dairesi gibi görünen bir ev var. Ama kapıdan içeri adımınızı attığınız anda bu evin bir evden fazlası olduğunu anlıyorsunuz. Burası, ressam Muhammed Yalçınkaya’nın yaşadığı, düşündüğü, ürettiği ve sonunda galerileştirdiği bir yer: hem yaşam alanı, hem atölyesi, hem de kendi tabiriyle “sokağa açık bir sergi”.

Muhammed’in evi, sanatın resmiyetinden uzak; beyaz duvarlara hapsolmamış, açılış saatlerine bağlı olmayan bir galeri. Sokaktan geçen herkesin uğrayabileceği, kapının çalınabileceği, çayla birlikte sanat konuşulabilecek bir alan. Bu yönüyle klasik sergi anlayışının çok dışında bir öneri sunuyor. Sanat burada bir tüketim nesnesi değil, gündelik hayatın bir parçası.

Evin duvarlarında yağlı boya tablolar, eskizler, küçük heykeller yer alıyor. Kimi zaman yemek masasının üstünde, kimi zaman salonun köşesinde beliren eserler, izleyicisini konfor alanının içinde karşılıyor. “Eser ile izleyici arasında mesafe kalmasın,” diyor Muhammed. Bu yüzden çoğu zaman ziyaretçilerle birlikte oturup bir çay içiyor, sohbet ediyor, gerekirse fırçasını bırakıp sizi dinliyor.

Muhammed Yalçınkaya’nın bu yaşam biçimi sadece bir sanat pratiği değil, aynı zamanda bir sosyal deney. Mahalleliyle, ziyaretçilerle, öğrencilerle kurduğu ilişki, bir sanatçının kentle kurduğu ilişkiye dair güçlü ipuçları barındırıyor. Bu evdeki samimiyet, Ankara’nın gri sokaklarında parlayan bir renk gibi; içine giren herkes için hem şaşırtıcı hem de ilham verici.

Ziyaretçiler bazen eser satın almaya geliyor, bazen sadece bir kahve içip konuşmaya. Bu da evin hem yaşayan hem yaşatan bir galeriye dönüştüğünü gösteriyor. Üstelik kapısı her zaman açık değil, ama arandığında çoğu zaman açılıyor. Çünkü burası hâlâ bir ev – sadece içi sanatla dolu.

Muhammed’in evi, “sanat galerisi” kavramını yeniden düşündürüyor. Sergi salonlarından uzak, gündelik hayatın içinde, herkesin erişebileceği bir form öneriyor. Ve Ankara gibi bir şehirde, böyle alternatif bir alanın varlığı, sanatla kurduğumuz mesafeyi bir nebze olsun azaltıyor.