İstirahat halindeyken veya uyku sırasında bacaklarda ağrı, karıncalanma, kramp, kaşıntı ve yanma hissiyle kendini gösteren huzursuz bacak sendromu, kişinin uyku düzenini bozarak yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, bu sendromun nedenlerinden belirtilerine, tanısından tedavi yöntemlerine kadar merak edilenleri anlattı.

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir?

Doç. Dr. İnanır, huzursuz bacak sendromunun yalnızca bacaklarla sınırlı kalmayıp vücudun farklı bölgelerinde de görülebileceğini belirtiyor. Hastaların çoğu, önleyemedikleri bir hareket etme mecburiyetinden şikâyetçi oluyor. Bu durum, uzun süreli seyahatler gibi istirahat gerektiren anlarda daha belirgin hale gelebiliyor.

Diyare nedir, neden olur? Nasıl geçer?
Diyare nedir, neden olur? Nasıl geçer?
İçeriği Görüntüle

Belirtiler Uyku Kalitesini Düşürüyor

Bacak ağrısı, kramp, uyuşma, karıncalanma, kaşıntı ve yanma hissi huzursuz bacak sendromunun en sık rastlanan belirtileri arasında yer alıyor. Şikayetlerin artması uyku kalitesini düşürürken, depresyon, panik bozukluk ve sinirlilik hali gibi psikolojik sorunlara da yol açabiliyor. Bulgular genellikle günün ilerleyen saatlerinde, uzun istirahat dönemlerinde ve gece yarısında artış gösteriyor.

Kimlerde Daha Sık Görülür?

Huzursuz bacak sendromu kadınlarda daha yaygın olsa da erkeklerde ve gebelik döneminde de ortaya çıkabiliyor. Genetik yatkınlık, diyabet, tiroit bozuklukları, romatizmal hastalıklar, kansızlık, böbrek yetmezliği, sigara, alkol ve kafein tüketimi risk faktörleri arasında.

Tanı Hastanın Anlattıklarıyla Konuyor

Bu sendrom, kan tahlili ya da görüntüleme yöntemleriyle tespit edilemiyor. Tanıda en önemli kriter, hastanın bacaklarını hareket ettirme ihtiyacı hissetmesi. Bazı hastalar, bacaklarında karınca yürümesi, mengene gibi sıkışma veya ağrı makinesi çalışıyormuş hissi yaşadıklarını ifade ediyor. Şikâyetlerin hareketle azalması tanı açısından önemli bir bulgu.

Tedavi Yöntemleri

Tedavide öncelikle altta yatan nedenin saptanması gerekiyor. Demir eksikliği, diyabet veya hormonal dengesizlikler gibi sebepler ortadan kaldırıldığında şikâyetler azalabiliyor. Hafif vakalarda egzersiz, masaj, sıcak-soğuk uygulamalar, kafein ve alkol tüketiminin sonlandırılması öneriliyor. İleri vakalarda dopamin düzeyini artırıcı ilaçlar kullanılabiliyor.
Doç. Dr. İnanır ayrıca B12, D vitamini ve magnezyum eksikliklerinin giderilmesi gerektiğini vurguluyor. Rejeneratif tedavi, nöralterapi, manuel terapi, proloterapi, kupa terapisi, kinezyolojik bantlama ve ozon terapi gibi yöntemler de tedavi seçenekleri arasında yer alıyor.

Doç. Dr. Ahmet İnanır, “Hastalar tedaviye şikayetleri tamamen ortadan kalkana kadar devam etmelidir” diyerek erken teşhisin yaşam kalitesini artırmadaki önemine dikkat çekti.

Doç.dr.ahmet İnanir-6

Muhabir: Buse Sarı