TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Dünya Çevre Günü raporunu açıkladı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Baran Bozoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda çevre sorunlarından güncel mahkeme kararlarına kadar birçok konu konuşuldu. İklim değişikliği sorunu ile birlikte ülkemizde kuraklığın artığını vurgulayan Bozoğlu ‘’ 2030 yılında İç Anadolu Bölgemizde kuraklığın geri dönülemez hale gelme riski bulunmaktadır. Bu risk birçok ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmada belirtilmekte, Bakanlıkların raporlarında da yer almaktadır’’ İfadesini kullandı.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Baran Bozoğlu’nun aktarmış olduğu raporda şunlara değinildi:
‘’5 Haziran 1972 yılında BM Stockholm Konferansı’nda insan ve çevre arasındaki ilişki üzerinde durulmuş ve bugün Birleşmiş Milletler tarafında Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir. 2019 yılı Dünya Çevre Günü’nün teması ise “Hava Kirliliği ile Mücadele” olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre artan nüfus, fosil yakıt tüketimi kaynaklı ve temiz yakıt ve teknolojilerinin kullanılmaması ile kirlenen hava nedeniyle her 10 kişiden 9’u kirli hava solumaktadır. Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı yılda yaklaşık 30.000’dir. Fosil yakıt kullanımı kaynaklı olan bu sağlık sorunu ülkemizde yoğunlaşarak artmaktadır. Türkiye’nin havası AB’ye göre en az %33.4 daha kirlidir. Hava kirliliği kaynağı olan fosil yakıt kullanım oranı ülkemizde %88’dir. Özetle, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen tema, ülkemiz için yaşanan en önemli çevre sorununa karşı dikkat çekmek amacıyla oldukça değerlidir. 2017 yılında yaklaşık 34,4 milyar TL çevre koruma harcaması yapılmıştır. Bu harcamaların %49’u atık yönetimi ve %35’i atıksu yönetimi konularında olmuştur. Dış ortam hava kirliliğini engelleme ve azaltma ve iklime yönelik olarak ise sadece %2 oranında harcama yapılmıştır. Hava kirliliği ülkemizin en önemli sorunudur bu sorunun çözümüne yönelik daha fazla bütçe ayrılması ivedi bir ihtiyaçtır. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, Genel Kurulumuzda alınan karar doğrultusunda, Dünya Çevre Günü, Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak ele alınmakta, ekolojik yıkımın etkileri ve bu yıkıma karşı çözüm önerileri topluma aktarılmaktadır. Kuşkusuz, ülkemizde çevre yönetimi alanında güzel gelişmeler de yaşanmakta, düzenli depolama sahalarının, atıksu arıtma tesislerinin sayısı artmakta, alt yapı güçlendirilmekte, ağaçlandırma faaliyetleri de yapılmaktadır. Maalesef, bu gelişmelerin yanında, çevre kirliliği halen artmakta, mevcut orman dokusu yok edilmekte, çalışmayan atıksu arıtma ve içme suyu arıtma tesisleri de bulunmakta, derelerimiz, havamız ve toprağımız kirlenmeye devam etmektedir. Örneğin, Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19’a gerilemiştir. Bizlere düşen görev, sorunları dile getirerek çözüme katkı vermek, toplumda ve kamu yönetiminde farkındalık yaratmaktır. Bu kapsamda, sorun alanlarına yönelik mevcut duruma dair görüşlerimiz ve önerilerimizin bir kısmı bu rapor ile derlenmiştir.’’
‘’ÜLKEMİZ YÜZEY SULARININ YAKLAŞIK %74’Ü KİRLENMİŞTİR’’
‘’Dünya çapında su kullanımı 1980’lerden bu yana yılda yaklaşık %1 oranında artmaktadır. Küresel su ihtiyacı, 2050 yılına kadar bu oranda artması beklenmekte olup, bu da endüstriyel ve yerel sektörlerin artan talebine bağlı olarak mevcut su kullanım seviyesini %20 ile %30’un üzerinde bir artışa neden olacağı düşünülmektedir. 2 milyarı aşkın kişi, su stresi olan ülkelerde yaşamaktadır. Bunlara ek olarak, yaklaşık 4 milyar kişi yılın en az bir ayında şiddetli su kıtlığı yaşamaktadır. 2016 yılı için ülkemiz yüzey sularının kalite sınıflarına göre sınıflandırmaları gösterilmektedir. Bu verilere göre 158 yüzey suyumuzun %33’ü 4.sınıf , %21’i 3.sınıf ve %20’si 2.sınıf kalitededir. Başka bir değişle, ülkemiz yüzey sularının yaklaşık %74’ü kirlenmiştir. 2015 yılında 141 yüzey suyumuzun 111 tanesi içme suyu kalitesinde değilken; 2016 yılında 158 yüzey suyumuzun 116 tanesi içme suyu kalitesinde değildir. Ülkemizde termik santral kaynaklı atıksu oluşumu 2014’de %50 iken 2016 yılında %57’ye çıkmıştır. 1397 belediyenin 1338’inde kanalizasyon şebekesi vardır, 59 tane belediyede kanalizasyon şebekesi bulunmamaktadır. Ülke nüfusunun %89,7’sine kanalizasyon hizmeti verilmektedir. Ayrıca, TÜİK 2017 verilerine göre 816 belediyede atıksular arıtılmadan doğaya verilmektedir. DSİ verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.350 m3 ‘tür ve Türkiye su azlığı yaşayan bir ülkedir. 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyonu bulması öngörülmektedir. ‘’
‘’ANKARA’DA ŞU AN %36 ORANINDA SU KAYBI YAŞANMAKTADIR’’
‘’Bu durumda kişi başına düşen su miktarı 1100 m3 ‘e düşecek ve su kıtlığı yaşanabilecektir. Kentlerimizde içme ve kullanma suyu olarak evlerimize iletilen sular iletim hatlarında kayboluyor. İletim hatlarında kaybolan su miktarı 2019 yılı hedefi %30 ve 2023 hedefi %25 olarak belirlenmişti. Ancak şuanda, Ankara’da %36, İstanbul’da %24, İzmir’de %30, Antalya’da %35, Adana’da %33, Balıkesir’de %49, Aydın’da %53, Kahramanmaraşta %59, Gaziantep’te %40, Diyarbakır’da %53, Van’da %64, Şanlıurfa’da %67, Muğla’da %53, Kocaeli’nde %32 su kaybı yaşanmaktadır. Hakkari %82 ve Mardin %77 ile su kaybının en çok olduğu illerdir. Doğu ve Güneydoğu illerimizde su kaybının daha fazla olduğu görülmektedir. İçme ve kullanma suyu olarak büyük maliyetlerle temin edilen suyun iletim sürecinde sızıntı v.b. nedenlerle kaybolması gereksiz daha fazla su çekilmesini sağlamakta, maliyetleri arttırmakta ve dolayısıyla çevresel ve ekonomik bir sorun yaratmaktadır. 8 su havzasında (Susurluk, Meriç - Ergene, Konya Kapalı, Büyük ve Küçük Menderes, Gediz, Kuzey Ege ve Burdur) toplam 750 dere ve gölün sadece 6 tanesi kirlenmemiş durumdadır. Yani bu havzalardaki suların %99’u kirlenmiştir. Ülkemizde evsel ve endüstriyel atıksuların yeniden kullanım oranı %1‘in altındadır. İklim değişikliğine uyum ve su kıtlığı riski göz önünde bulundurularak arıtılan atıksuların kentlerde tekrar kullanım oranı %1‘de yukarılara çekilmeli, kent içerisindeki park bahçe sulama faaliyetlerinde değerlendirilmelidir. Meriç - Ergene havzasında bulunan yeraltı sularının yarısının tükenmeye başladığı ve tamamının kirlenmiş olduğu görülmektedir. Aydın ve Denizli illerini de kapsayan Büyük Menderes havzasında yer altı sularının yarısı, İzmir‘in de bulunduğu Küçük Menderes havzasında yer altı sularının yaklaşık üçte ikisi, Manisa‘yı da kapsayan Gediz havzasının yer altı sularının yaklaşık dörtte biri, Bursa‘yı kapsayan Susurluk havzasının yer altı sularının üçte ikisi yoğun miktarda kirlenmiştir. Adapazarı, Eskişehir, Ankara illerini de kapsayan Sakarya, Afyonkarahisar‘ı kapsayan Akarçay, Manisa ve İzmir‘i kapsayan Gediz havzalarında çok hızlı bir şekilde yer altı suyu seviyesi azalmaktadır. 25 nehir havza planının sadece 5’i tamamlanmıştır. Plansızlık nedeniyle havzalarımızda koruyucu ve çevre sorunlarını önleyici bir yaklaşım hayata geçirilememektedir. Vakit kaybetmeden bu planların tamamlanması gerekmektedir.’’
Bozoğlu: Konya’da Topraklarımız Yok Oluyor!
‘’İklim değişikliği sorunu ile birlikte ülkemizde kuraklık artmakta, 2030 yılında İç Anadolu Bölgemizde kuraklığın geri dönülemez hale gelme riski bulunmaktadır. Bu risk birçok ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmada belirtilmekte, Bakanlıkların raporlarında da yer almaktadır. Ancak buna rağmen, kuraklığı yaşayan, yer altı suyu rezervleri yetersiz olan Konya Karapınar Bölgesi’nde 2000 yılından itibaren sulu tarıma geçilmiş, hali hazırda 100.000’i aşkın kaçak, kontrolsüz yer altı suyu kuyusu olduğu bilinen bölgede bir de su tüketimi fazla olan büyük baş hayvancılık, yonca, mısır gibi üretim yöntemleri teşvik edilmiştir. Gelinen noktada yer altı suyunun çekilmesi ile birlikte bölgede obruklar oluşmaya başlamıştır. Obrukların 2000 li yıllardan sonra arttığı görülmektedir.
TÜKETİMDE EN TASARRUFLU KENTLER
‘’TÜİK tarafından paylaşılan en son verilere göre kentlerin su, atıksu ve atık konusundaki durumu değerlendirilmiştir. Türkiye genelinde belediyelerden kişi başı çekilen günlük ortalama su miktarı 217 litredir. Türkiye genelinde belediyelerden kişi başı deşarj edilen günlük atıksu miktarı ise 183 litredir. Buna göre, Türkiye’de kişi başına en çok su tüketen ilk 5 il; Sakarya, Trabzon, Gaziantep, Kahramanmaraş, Erzurum’dur. Kişi başına en az su tüketen yani tasarruflu ilk 5 il ise; Diyarbakır, Bursa, Şanlıurfa, İzmir ve Manisa’dır. Kişi başına en çok atıksu çıkan ilk 5 il; Trabzon, Antalya, Muğla, Aydın, İstanbul’dur. Kişi başına en az atıksu çıkan ilk 5 il ise; Mardin, Diyarbakır, Tekirdağ, Erzurum ve Bursa’dır. Ülkemizde günlük kişi başına toplanan ortalama atık miktarı 1,17 kg’dır; üç büyük ile bakıldığında ise İstanbul, Ankara ve İzmir için bu sayı sırasıyla 1,30 kg, 1,14 kg ve 1,32 kg’dır. Kişi başına günde oluşan en çok atık sırasıyla Muğla, Balıkesir, Aydın, Antalya, Tekirdağ’da oluşmaktadır. Kişi başına günde en az atık oluşturan iller ise Kahramanmaraş, Trabzon, Mardin, Erzurum, Kayseri Gürültü kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu iller Adana, Antalya ve Eskişehir illeridir. Gürültü kirliliğinin ikinci öncelikli sorun olduğu iller Sivas ve Tunceli illerken, üçüncü öncelikli sorun olduğu iller Çorum, Iğdır, Kahramanmaraş, Karaman ve Sakarya’dır’’
Basın toplantısının sonlarına doğru 2020 Dünya Çevre Gününe kadar olan önerilerini sunan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Baran Bozoğlu şunları dile getirdi:
ÖNERİLERİMİZ;
- ‘’İzmir Gaziemir’deki radyoaktif ve tehlikeli atıklar temizlenmesi ve bölgenin rehabilite edilmesi,
- Hava kirliliğini azaltmaya yönelik sanayi tesislerinin, yakıtların ve araçların denetimlerinin arttırılması,
- Doğalgaz imkanı olan ve hava kirliliği yaşayan bütün belediyelerde kömür yardımı yerine doğalgaz yardımına geçilmesi ya da alternatif ısınma yöntemlerinin tercih edilmesi,
- Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesine yönelik mevzuatın ertelenmemesi,
- Kamu yararı gözeten, ekolojik denge ve iklim değişikliğini ön gören bir Su Kanunu TBMM’de yasalaşması,
- Çevre Bakanlığı kurulması,
- Bütün kurumların verilerini bildireceği ve kamuoyu ile paylaşılacak bir su bilgi sistemi kurulması,
- İklim Değişikliğine Uyum amacıyla belediyelerin uygulayacağı iklim değişikliğine uyum planlarının zorunlu hale getirilmesi ve sistematik oluşturulması adına yönetmelik yayımlanması,
- Belediyelerin su kayıplarını engelleyici alt yapı çalışmalarını yaparak %20 seviyelerine çekmeleri,
- Sıfır Atık kapsamında Kanun’da yer bulan Geri Kazanım Katılım Payına yönelik mevzuat çalışmasının tamamlanması,
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çevresel denetimlerini arttırması ve bunun için kamuya çevre mühendisi istihdamı sağlanması,
- Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de görüşülerek onaylanması, İvedi ihtiyaçlar arasında yer almaktadır. Hükümete, belediye yönetimlerine ve özel sektöre bu alanda önemli sorumluluklar düşmektedir.’’
(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)
Editör: TE Bilisim