Ankaralılar bilmeyebilir ama Altındağ’ın Çin Çin ya da Aktaş bölgesinde oturan vatandaşlar iyi biliyor ki son on 15 yılda bu bölgede yer alan gecekonduların yüzde 80’i kentsel dönüşüm kapsamında yıkılmış durumda. Geride kalan yüzde 20’lik bir kısım ise ranta karşı direndiği için evini ya da gecekondusunu terk edip gitmek istemiyor. TOKİ konutlarının yapıldığı bu bölgede 2008’den beri kalıyorum. Evet, Ankara’ya öğrenci olarak ayak bastığım günden beri bu semtte yaşıyorum. İlk günden bugüne kadar hiç yabancılık çekmediğim bu bölge, mekan ve aidiyet duygusunu en iyi hissettiğim yerdir. Ankara’nın Aktaş, Örnek ve Çin Çin gibi yoksul semtlerini medyanın ‘şafak operasyonları’, ‘temiz eller operasyonu’ gibi sansasyonel haberleriyle değil, Yılmaz Güney’in kitaplarından öğrenmiştim. Güney, ‘Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz’ romanında bölgenin yoksul kaderini kendi kaderi olarak yaşayan esmer, yüzü kirli çocukların yaşam ve cezaevi arasında nasıl işlediğini anlatıyor.  

Roman, gerçeğin rengini görmeyi, tadına bakmayı, sesini duymayı vaat ediyor. Her fırsatta “Hırsızın hiç mi suçu yok?” diye soranlara; suçu, suçluyu ve suç psikolojisini anlatıyor. Yoksul mahallelerin, çaresiz insanların, tacizi ve uyuşturucuyu daha el kadarken öğrenen çocukların romanı. Romanın anlattıklarını bir tarafa bırakarak yazının ana konusuna dönelim. Bahsettiğim bölgelerde 2012’yılına kadar da gecekonduların çoğu duruyordu. Zamanla çoğu kentsel dönüşüm kapsamında yıkılınca her bir gecekondunun kapısında, bahçesinde bulunan köpek ve kediler de doğal olarak sahipsiz kaldı. Ve bunu çok net söyleyebilirim ki; Ankara’nın sahipsiz kedi ve köpeğinin en çok yaşadığı bölge yıkımın yapıldığı bu bölgelerdir. Bu hayvanların çaresizliğini, terk edilmişliklerini ve sevgiye muhtaçlıklarını o derin bakışlarında görmek mümkün. Karıncasından kelebeğine, kuşundan köpeğine kadar evlerini başlarına yıktığımız bu hayvanlara bırak sahip çıkmayı, onları beslemeyi bile çok görüyoruz. Besleyen kişilere şiddet bile uyguluyoruz.(birçok defa şiddet olayı yaşandı)

Aktaş’ta da sahipsiz kalan bu hayvanları besleyen birkaç hayvan sever bulunuyor. Çok kutsal bir iş yaptıkları kesin. Fakat birkaç gündür besleme yaptıkları alana Ankara Büyükşehir Belediyesi logosunun yer aldığı ve üzerinde ‘Bu alana çöp, hayvanlara mama, yemek artığı lütfen atmayınız’ yazılı bir tabela asılmış durumda. Yıllardır orada yaşayan ve o alanın yanından geçen biri olarak besleme yapılan alana çöp atıldığını görmedim. Gördüğüm şeyler; birkaç kap su, ekmek ve çok sık da olmasa hayvan maması. Beslenme için bırakılan ekmek ve sudan sadece köpek ve kediler değil, birçok kuşun ve güvercinin de beslendiğini oradan geçen herkes biliyor. Duyarlı olan hayvan severler ise tabelanın ‘hayvanlara mama, yemek atığı’ yazılan yerin üzerini çizerek ‘yaşatmak sanattır’ yazısını yazmışlar. Dikkatinizi çekiyorum çöp atmayınız kısmını değil bahsettiğim kısmı çizmişler. Yaşatmak sanattır! 

Ankara Büyükşehir Belediyesinin ya da Altındağ İlçe Belediyesinin görevlerinden birisi de bu hayvanları beslemek, aşılarını yapmak ve sahiplendirmek değil mi? Bunu yapacak imkanınız olur ya da olmaz orası tartışmalı bir konu fakat birçok hayvanın beslendiği alana yasaklı levhaları asmanın tartışılacak hiçbir yanı yok. Canlı dostu ve yaşamdan yana duruş gösteren hiç kimse bunu kabul etmiyor, etmez de. Belediyelerin barınak meselesine ise hiç değinmek bile istemiyorum. Bana kalsa doğal yaşamlarına hiç karışılmamalı. Hayvanların bir barınakta kapalı kalmalarından yana olan bir düşüncem de yok zaten. Çünkü bu yöntemi bir cezalandırma olarak görüyorum. 

Canlıya olan şiddet her geçen gün artarken insana olan şiddetten dolayı hayvana olan şiddeti göremez hale geldik. Örneğin iki hafta önce yanan ormanları, ağaçları ve ekonomik hasarı konuştuğumuz kadar ölen hayvanları konuşabildik mi? Birçoğumuzun bu yangınlarda yaklaşık 33 bin hayvanın öldüğünden haberi bile yoktur. Bunca veri ortadayken sıcaklıklar her geçen gün artarken besleme yapılan alana yasaklı bir tabela koymak kimin aklına geldi? Bu yasaklı tabelanın konulması için ne tür bir şikayet alındı? Sahipsiz kalan onca canlıya sıcaklıkların artığı bu dönemde su ve ekmek verilmediğini düşünün. 

Sonuç olarak şu şüphede de olduğumu belirtmek istiyorum. Asılan tabela çok amatörce duruyor. Bu tabelanın Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından asılmadığını düşünüyorum. Varsayalım ki tabelayı Ankara Büyükşehir Belediye’si asmış olsun. Aynı belediye aynı tabelayı Çin Çin veya Aktaş yerine Tunalı, Umitköy veya Anıttepe’ye asabilir mi?

Editör: TE Bilisim