İnsanların hem sağlığına hem de günlük aktivitelerine zarar veren aşırı kilo ve migrenden kurtulmada akupunktur yöntemi büyük katkı sağlıyor. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan akupunktur yöntemi sinirler yoluyla beynin değişik bölgelerine uyarılar gönderiyor ve hormon ve hormon benzeri ajanlar salınarak, o bölgenin uyarılmasını sağlıyor. Akupunktur tedavisinde hastaya dışarıdan herhangi bir ilaç enjekte edilmiyor yalnızca vücudun kendi iç dinamiği uyarılarak doğal bir tedavi uygulanıyor diyen Dr. Erdener Güler, Akupunkturla alakalı bilinmeyenleri gazetemize anlattı. Hastalık tedavilerinde ve iştah kontrolünde oldukça başarılı olduğu kanıtlanan Akupunktur, tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor. Konuyla alakalı olarak yurt dışında eğitim alan Doktor Erdener Güler akupunktura başlama hikayesi hakkında şunları söyledi: ‘’1990 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum.  Kurum hekimi olarak birkaç yıl çalıştıktan sonra akupunktura ilgi duydum. O yıllarda Türkiye’de akupunktur eğitimi yoktu. Yurt dışında nerde akupunktur eğitimi alabilirim diye araştırdım. Çin’de Dünya Sağlık Örgütüne (WHO)  bağlı  uluslararası bir akupunktur okulu var. Oraya gidip bu işin eğitimini aldım daha sonra bir müddet Almanya’da çalışma fırsatım oldu. Sonrasında Türkiye’de 13 yıl  önce Sağlık Bakanlığı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi akupunktur eğitim verme yetkisi tanıdı. Bizler de Türk hekimleri olarak üç aylık eğitimlerle akupunktur eğitimlerini sertifikalandırdık. O yıldan bu yıla kadar da sertifikalı olarak akupunktur çalışmalarını yürütüyorum.’’ Akupunktur tedavisinde vücudun kendi iç dinamiğinin uyarıldığını belirten Güler ’’Akupunktur, vücudumuzdaki sinir ağlarını uyararak santral sinir sistemi diye nitelendirdiğimiz beyine çeşitli uyarılar gönderme metodudur. Bunu şöyle açıklıyorum, elinize, teninize hoşlanmadığınız birisi dokunduğunda sinir ağı yoluyla beyine gider, beyin algılar ve buna bir tepki verir. Dediğim gibi hoşlanmadığımız birisi dokunduğunda beyinden komutla adrenalin salgılanır, kalp atışımız hızlanır ve sinirleniriz ama elimizi sevdiğimiz birisi tutuyorsa aynı sinir yoluyla beyine gider, beyin algılar tanır ve buna bir tepki verir. Bu durumda da mutluluk hormonu salgılanır ve kendimizi iyi hissederiz.  Akupunktur iğneleri de böyledir. Aynı sinirler yoluyla beynin değişik bölgelerine uyarılarak gönderir.   Akupunktur, hormon ve hormon benzeri ajanlar salınarak, o bölgeyi uyararak bize tedavide destek olan tamamlayıcı bir tıp yöntemidir. Burada hastaya dışarıdan herhangi bir ilaç enjekte edilmiyor yalnızca vücudun kendi iç dinamiği uyarılarak doğal bir tedavi uygulanıyor dedi. ‘’AKUPUNTUR,  YAKLAŞIK 4- 5 BİN YILA KADAR DAYANAN BİR TEDAVİ YÖNTEMİDİR’’ Akupunktur tedavisinin çok eskiye dayandığını belirten Erdener Güler, ‘’Çin’de akupunktur yaklaşık 4- 5 bin yıla kadar dayanan bir tedavi yöntemidir. 1960’lı yıllarda Mao dönemine kadar hep kapalı bir kutu olarak kalmış. Mao, o dönemde büyük bir bilimsel bir kurul oluşturmuş ve ülkedeki tüm yazılı olan kaynakları toplatmış.Kurul bunun üzerinde yıllarca çalışmış, derlemiş, toplamış ve kapılarını batıya açmış. Batı, o yıllardan sonra Akupunktur’u biraz olsun tanımaya başlamış, bilimsel çalışmalar yapılmaya başlamış. Neticeleri de görülünce 1970’li yılların sonunda Dünya Sağlık Örgüt’ü (WHO) akupunkturu bir  tedavi yöntemi olarak kabul etmiş. Halen WHO, yaklaşık olarak 4- 5 yılda bir toplanarak akupunkturla tedavi edilebilen hastalıklar listesi yayınlar bunu her toplantısında da günceller. Yaklaşık 80- 90 hastalığı akupunkturla tedavi edilebildiğini bu çalışmalara dayanarak söyleyebiliyoruz. WHO, akupunkturla tedavi edilebilir hastalıklar listesine mide ülserini de alıyor ama ben kendi adıma ilaç sanayinde ki geçtiğimiz on yıl yirmi yılda yaşanan gelişmeleri de göz önünde bulundurarak bana bu şikayetle gelen hastaya, hastanın ekonomik boyutunu da düşünerek eğer ilaç kullanmasında bir sakınca yoksa hastaya ilaç tedavisini öneriyorum. Bunun dışında, tıbbın çaresiz kaldığı,yeterince destek olamadığı birçok hastalık var. Bunlardan ilk aklıma gelen,migren’’ diye konuştu. DOKTOR GÜLER: ‘’20 YILDIR ANNEM BANA ŞÜKREDER’’ Güler, açıklamalarına şöyle devam etti:’’ ‘’Ben de migrenli bir annenin çocuğu olarak büyüdüm. Annem, haftada 1- 2 atak birden geçirirdi. Normal ağrı kesicilere yanıt vermeyen, acillik olacak şekilde ağrıları vardı. O yüzden Çin’e gittiğimde konu migrene geldiğinde tüm alıcılarım açıktı. Türkiye’ye döner dönmez akupunkturu hemen anneme uyguladım. 20 yıldır annem bana şükreder. Migren tedavisinde akupunkturun katkısı dünya istatistiklerinde yüzde 65 oranında. Bu yüzde 65’in içerisinde annem gibi tam kür olan hastaların dışında 2- 3 yıl rahat dönem geçirip tekrar deneyen ya da ayda birkaç kez ağrıdan yılda birkaç kez ağrıya geçenlerin hepsi bu yüzde 65’lik grubun içerisindedir.  Batı tıbbı dediğimiz ilaç tedavisiyle migrende çok büyük bir katkımız olmuyor. Buna kronik sinüzit, cerrahi gerektiren durumlar  veya dışındaki hastalarımız da dahil. Hastalar tüm bunlardan muzdaripse akupunkturun çok ciddi bir katkısı var. Alerjide, stres tedavisinde  her türlü iskelet sistemini tutan ağrı tedavisinde WHO,  akupunktur tedavisini hastalara kullanabilirsiniz diyor’’ şeklinde konuştu. GÜLER:‘’AKUPUNKTUR, DİYETE UYUMU ARTTIRIYOR.’’ Türkiye’de akupunktur’un en sık kullanıldığı alanlardan biri de kilo vermeye yardımcı olmasıdır diye konuşan Güler’’ Zayıflamada akupunkturun en büyük katkısı, diyete uyumu arttırmasıdır. Biz yemek yiyerek, tatlı tüketerek, karbonhidrat alarak  beyinde mutluluk hormonunu salgılatıyoruz.  Akupunkturun ilk bilimsel çalışmalarında kanda en çok mutluluk hormonunu arttırdığı gözlemlenmiştir bu yüzden sigara tedavisinde ve zayıflama tedavisinde de akupunktur uygulamalarını kullanıyoruz. Hastaya kendisini önceden mutlu eden gıdaları almaması gerektiğini söyleyip, yasak dediğimizde ilk başlarda bocalıyor fakat biz akupunkturla mutluluk hormonunu salgılattırdığımız için hasta mutsuz olmadan uzun süre diyet yapabiliyor. Yapılan bu diyetlerde biraz ayrıntıya girmek istiyorum. Öncelikle diyetin kalıcı olması çok önemli.  Kişi, bir an evvel kilo versin diye hastanın diyetinde suni olduğuna inandığım şeylerin yer almamasına dikkat ediyorum .Bundan şunu kastediyorum: Ona özel yemekler pişirilsin, az yağlı yemekler yapılsın, peyniri, sütü, yoğurdu yağsız olsun. Hiç yaramazlık yapma, her gün çık 1 saat yürüyüş yap  gibi tavsiyelere ben biraz karşıyım. Nedenine gelince, yürüyüş, kişinin yaşam tarzı haline geliyorsa ne güzel ama sırf benim ya da doktorların zorlamasıyla çıkıp her gün 1 saat yürüyüş yapıyorsa işe yaramıyor. Çünkü tüm bunlar, içten gelmediği için devamlılık kazanmıyor. Hasta birinci ayda bırakıyor bu sefer verdiği kiloyu korumakta zorlanıyor’’ diyerek açıklamalarını sürdürdü.  GÜLER:‘’ÖNEMLİ OLAN DİYETİN KALICILIĞI’’ İdeal kilonun en az 1-2 yıl korunması gerektiğini dile getiren Dr. Erdener Güler,  ‘’Diyette de öyle, salataya yağ atılmaz, yağsız peynir ye, hiç yaramazlık yapma anlayışını doğru bulmuyorum. Böyle yaparak bir adım daha hızlı kilo verirsin ama 6 ay sonra herkesin yediği gibi yemeye başladığında kilo fazlasıyla geri gelir. İkinci haftadan sonra hastalarıma, mantı mı, İskender mi ne istersen yiyebilirsin diyorum. Yiyemeyeceği hiçbir şey olmuyor ama bunu söylerken her istediğinin, istediği sıklıkta olmamasına dikkat ediyorum. Haftada 1 öğün olsun deyip hastanın elinin altına bu lüksü veriyorum. Bu yüzden biraz doğal bir program olması lazım.  Bu kalıcılıkta çok önemli ve de karşımda mutlu bir hasta görmeme sebep oluyor. Bilim diyor ki, bu kalıcılıkta güzel ama kalıcılığı belirleyen en önemli faktör, ideal kilo en az 1- 2 yıl korunmalı ki beyin kendisi için normal yaşam ve beslenme tarzının bu olduğunu anlasın. Akupunkturun etkilerinin üç ay mı süreceği beş ay mı süreceği hastadan hastaya göre değişir.  Ben hastalarıma veda etmem, sonraki bir yıl boyunca en geç ayda bir gelmesini isterim. Başka da hiçbir tılsım yok. Akupunkturla verilen kilolar geri çabuk alınıyor mu diye soran çok oluyor bu işin tek püf noktası diyette uygulanan stratejidir. Bazı akupunkturcu arkadaşlar, hızlı kilo vermeyi ön planda tutuyorlar, hastaya ağır diyetler öneriyorlar. Böylece başlangıçta hızlı kilo veriyorlar ama vücudun da dengesini bozuyorsun. Hasta 6 ay sonra yine eski yediklerini yiyecekse o kilonun geri gelmesi kaçınılmazdır’’ şeklinde konuştu. Akupunktur tedavisinin, bazı durumlarda dikkatlice uygulanması gerektiğinin altını çizen Güler, ‘’Cilt üzerinde ülserasyon, kanser, gebelik gibi durumlarda çok dikkatli olunması lazım. Emzirme döneminde diyet yapan hastaların diyet yapmasını kesinlikle önermiyorum akupunkturun uygulanmasında bir sakınca yok ama özellikle ilk bir yıl anne sütü alacak bebeğin o sütün kalitesini düşürmemek için diyet uygulamamasını uygun görüyorum Bunun dışında epilepsi hastalarında da elektriksel akupunktur uygulanıyorsa o zaman mümkün olduğunca dikkat edilmelidir’’ dedi Erdener, Akupunktur tedavi sürecinin hastaya ve şikayetine göre değiştiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: ’’Ağrı tedavisini genellikle haftada iki sefer yapıyoruz ve 10-18 seans arasında değişiyor. Zayıflama tedavisinde aslında hiçbir kıstas yok 1 yıl da yapabilirsin iki yıl da yapabilirsin burda bizim ön planda tuttuğumuz uygulama hastaya mide küçülmesini sağlayacak bir beslenme alışkanlığını oturtmak .Bunun için benim 2.5- 3 ay süreye ihtiyacım var. 3 ay sürecinde hasta bana tabii olsun, sonrasında ekonomisi devam etmeye yetmiyorsa ben o hastayı artık kendi ayakları üstünde duran bir hale getirmişimdir. Hasta bana şunu der; ‘eskisi kadar yediğimde midem almıyor. ‘ bu benim için olumlu bir sinyaldir. O hastaya aktif akupunkturla devam etmeyeceksem onu kontrol altına alıyorum ve kontrolde de kilo verdirmeye devam ediyorum. Zayıflamada özellikle üç ay, ağrı tedavisinde de yaklaşık bir ila bir buçuk ay gibi bir süreye ihtiyacımız oluyor.’’ GÜLER: ’’BİR SEANS MİNUMUM 20 DAKİKA’DA BİTİYOR.’’ Okuyucularımızı işlemin yapılışı ve süresi hakkında da bilgilendiren Güler, ‘’Tedaviyi kliniğimizde hem vücut, hem kulak akupunkturu olarak  kombine bir biçimde yapıyoruz. Çeşitli dünya ülkelerinde Uzakdoğu’da Kore’de  akupunkturu avuç içine  ayak tabanına katan var ama tüm dünyada yaygın olarak vücut akupunkturu ve kulak akupunkturu beraber kombine olarak kullanılıyor. Hastayı minimum yirmi dakika yatırıp, çok acıtmayan ama özel bir hissin de hastanın hissedeceği iğneleme işlemi yapıyoruz. Bu kesinlikle dayanılmaz bir ağrı değil. Hastaların gözünde büyüteceği, korkacağı bir şey olmuyor. Özellikle, iğne korkusu olan hastalar çok  korkuyorlar ama sonrasında çoğu hasta bu korkuyu yeniyor. Yirminci dakikanın sonunda vücut iğneleri çıkartılıyor ve kalıcı kulak iğneleri yerleştirilerek hasta uğurlanıyor’’ diyerek konuşmasını sonlandırdı. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim