Geçtiğimiz günlerde ATO Congresium’da ‘Yılbaşı Orta Asya El Sanatları ve Yöresel Ürünler Hediyelik Eşya Fuarı’ açılışını yaptı. Fuarda birçok yöresel ürün yer alıyorken birçok firmada stant açarak Ankaralılarla buluştu. Bu firmalardan birisi ise Malatya’nın ve civar şehirlerin ürünlerinin satışının yapıldığı Yeşil Malatya firmasının standı. 31 Aralık’a kadar ATO Congresium’da Ankaralılarla buluşmaya devam edecek olan fuar, renkli görüntülere sahne oluyor. Yöresel ürünlerin tanıtıldığı fuarda yerini alan Yeşil Malatya, Malatya’nın doğal ürünlerini Ankaralılarla tanıştırmaya devam ediyor. Gazetemize Malatya’yı ve Malatya’nın ürünlerini anlatan Yeşil Malatya Satış Pazarlama Koordinatörü İhsan Üvez piyasada daha çok kar elde etmek için sağlıksız ve doğal olmayan ürünlerin olduğunu belirterek, “Eğer ki bizler doğayı korursak doğa da bizi koruyacaktır. İnsanlarımız hileye kaçmaz ve denetleme mekanizması çok çalışırsa kaliteli üretim de sağlanacaktır” dedi. Yeşil Malatya’yı ve sizi tanıyabilir miyiz? Yeşil Malatya Satış Pazarlama Koordinatörü’yüm, sosyoloji üzerine yüksek lisans yaptım. Aynı zamanda Türkiye’nin peynirleri üzerine araştırmalara yapıyorum. Yeşil Malatya ise Ankara’da 2 tane perakende dükkânı olan bir firma. Ben esasında Malatyalı değilim ama Malatya’ya merakım var. Bu merak ise Malatya’nın doğal ürünlerine yakınlık kurmamdan kaynaklanıyor. Çünkü ülkemizde birçok alanda farklı boyutta gelişmeler oldu, özellikle de tarım alanında, dışa bağımlılık gibi. Bundan dolayı da doğal ürünlerin korunması ve geliştirilmesi de son derece önem kazandı. Ülkenin belli başlı bölgelerinde ürünler elde ediliyor. Malatya ise bu özelliğini bozmamıştır ve bu özelliğini hala korumaktadır. Firmanın sahibinin işletmecisinin de zaten Malatya’da kendi atölyeleri bulunuyor. Stantta gördüğünüz ürünlerin hepsi Malatya’da işlenip gelmektedir ve yörenin doğal özelliklerini muhafaza etmektedir. Hiçbir katkı maddesi bulundurmaz. Peynirlerimiz salamura peynirdir. Yağlar yayık yağıdır, kremadan yapılan ya da içerisine margarin katılan yağlar gibi değillerdir. Bunun dışında Malatya’da yetişmeyen ürünler de firmamızda bulunmaktadır. Bunlar ise Bitlis Hizan’da yetiştirilen bal ve Erzincan’da elde edilen tulum peyniridir. Bunun haricinde diğer ürünlerin hepsi Malatya’nın ürünleridir. Malatya’nın aynı zamanda cevizi de çok meşhurdur, özellikle Hekimhan’ın. Bu tür ürünlerden başka birde tarhanamız bulunmaktadır. Diğer yerlerde tarhana çorbasının içine başka maddeler katılır. Malatya’da sadece yarma, yoğurt, güneş katılır, Malatyalılar da bunu böyle tarif ederler. MALATYA KAYISISI KENDİSİNİ BELLİ EDER” Malatya kayısının gerçekten Malatya kayısısı olduğunu nasıl anlayacağız? Malatya’nın haricinde 2 şehirde daha kayısı yetiştirilmektedir. Biri Mersin, diğeri ise Iğdır’dır. Yalnız kaysının anavatanı Malatya’dır. Ürünün bulunduğu coğrafyanın temel özellikleri ile aldığı temel yapı bariz belli olur. Iğdır’daki kayısı daha iri, daha açık renkli olmakla birlikte lezzeti Malatya kayısısı gibi değildir. Mersin’in ise biraz daha ekşidir. Dolayısıyla Malatya kayısısı her zaman kendisini gösterme özelliğine sahiptir. Bu da boylarına, cinslerin ve kurutma şekillerine göre değişir. Biz iki şekilde kayısı işliyoruz. Birincisi gün kurusu dediğimiz, sadece güneşte kurutulan kayısıdır, ikincisi ise kaysının rengini bozmaması için fırınlarda kükürtle kurutulan kayısıdır. Bana göre doğal olanı gün kurusudur. ÜRÜNÜN KATKISIZ OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN… Süt ürünleri de bulunuyor sizin firmanızda. Aldığımız ürünün katkısız olduğunu nasıl anlarız? Süt ürünleri en çok hile yapılan ürünlerdir. Diğer ürünlerde üzerini süslediğiniz ya da GDO’lu tohum kullandığınız zaman gösterişi son derece güzel olan, belki lezzeti de güzel olan ama besin değeri olarak insana zarar veren ürünlerdir. Dolayısıyla bu ürünlerde örneğin balı üreten arı değildir, fabrikadır. Zaten insanlar arıya karışmasalar, müdahale etmeseler arı en güzelini üretecektir. Ama daha çok ürün elde edilmek için balmumu koyulursa 1 kilo petek yaparken arı, 13 kilo bal yapmaktadır. Dolayısıyla fiyatı, kalitesi ve besin değeri de düşmektedir. Örneğin İsrail’den bir maya gelmiş. 2 buçuk kilo sütü kaynattıktan sonra bir kaşık mayayı atıyorsunuz ve 1 saat sonra peynir olarak meydana çıkıyor ama 3 güne kalmadan da o peynir çürüyor, bozuluyor. Bizde satılan ürünler ise 7 kilo sütten yoğrulmuş ve 6 ay kadar toprağın altında beklemiş, 20 gün zahmet çekilerek yapılmış tulum peynirleridir. Bu peynir ile GDO’lu ürünler bir tutulamaz. Bazı ürünlerin sahte olup olmadığı ayırt edilebiliyor. Mesela balın ya da peynirin sahte ya da GDO’lu olduğunu anlamak için bir bardak kaynar suyun içerisine peynir ya da bal konulup karıştırıldığı zaman bulamaç gibi bir renk alır. Üzerine eğer tabaka çıkıyorsa içerisinde baldan ya da peynirin özünden başka ürünler de var demektir. Zaten gerçek peynir küflenir. Mesela salamura peyniri tuzlu su ile yapılır. Keçi ve inek sütünün karışımından yapılmıştır. Yapılıp saklanması ise son derece doğal yöntemlerle yapılır. Suyun içerisinden peynir çıkarıldığında, ayrı bir kapta suda biraz bekletildiğinde peynir tuzunu verir ve taze peynir gibi olur. Türkiye’de binden fazla peynir çeşidi bulunmaktadır. Ama tescilli olan peynir sayısı ise 5 tanedir. Elde olan doğal ürünler de zamanla korunmaz hal geliyor bu yüzden. Tarım toplumu olmaktan çıkmaya başladık, sanayi toplumu olmaya başlayınca da onu farklı boyutlarda kullanmaya başladık. Ülkemizde cehalet üst boyutlarda olduğundan insanlar çabuk kar etmeye yönleniyor. Kişi kısa sürede çok kar elde etmek için sağlıklı olmayan koşullarda üretim yapıyor. Bir ürünün nasıl yapıldığını bilmeyen kentli kesim gerçek ürün yemekten uzak kalıyor. Bir ürünün nasıl yapıldığını bilenlerde ise bundan dolayı ne üreticiye ne de esnafa güven kalıyor. “HES’LER VERİMİ DÜŞÜRDÜ” İnsanlarda pahalı ürünlerin kaliteli ya da katkısız olduğuna ilişkin bir yargı var. Sizce bu doğru mu? Doğal olan bir ürünün pahalıya mal olması son derece doğal. Bu da haliyle ürünün fiyatına yansıyor. Arı kolonisine hiçbir destekte bulunulmadığı zaman, eğer coğrafi koşullar da uygunsa, bal üretmeyi bilen kişi kurallara uygun üretiyorsa bal üretme süresi olan 55 gün içerisinde üreticinin en fazla üreteceği bal 4 kilodur. Bunu hangi tür kovanda yaparsa yapsın sonuç bu olacaktır. Ama bal yaparken buna katkıda bulunursa, örneğin balmumu katarsa ya da şeker verip balın niteliğini değiştirirse arı iyi bal üretmez hale gelir. Ya da süt ürünlerine bakalım. İneğin verdiği süt ota bağlıdır. HES’ler yapıldıkça suyun girdaptan geçmesinden sonra besin değeri düşüyor. Bütün HES’lerin olduğu yerlerde birkaç sene içerisinde birkaç kilometre boyunca o suyun kenarında yaşayan bitkiler ve hayvanlar ölüyor. Bu şartlarda hayvandan tam gıdalı bir süt beklemek hata olur. Yani her şey esasında insanda bitiyor. Eğer ki bizler doğayı korursak doğa da bizi koruyacaktır. İnsanlarımız hileye kaçmaz ve denetleme mekanizması çok çalışırsa kaliteli üretim de sağlanacaktır. Bizde satılan bal benim imalat yerini bizzat gördüğüm yerdir ve hiçbir şekilde katkı yoktur. Emek çoktur, zahmetlidir. Bundan dolayı da kilosu 200 TL’dir. Şavak Aşireti tulum peynirleri ile meşhurdur. 800-900 senedir Anadolu’da peynir üretirler. En zor yapılan peynirlerden biridir tulum peyniri. Dökme tavada peynirleri yıkayıp yoğururlar. Çok zahmetlidir ama bir o kadar besin değeri yüksektir ve çok lezzetlidir. Orijinal peynir de budur zaten. Ama birçok isim Şavak Tulum diye satar tulum peynirini ama o tulum değildir. Yani piyasada 30-40 TL’ye satılan tulum peynirleri tulum peynirleri değildir, fabrika ürünleridir. Çünkü tulum yapılırken 6 ay boyunca toprağın altında bekletilir. Eğer biraz fazla bekletilirse bozulur. Yani bir dengesi vardır, onu tutturmak gerekir. Bunun da maliyeti haliyle yüksek olacaktır. Özetle zahmetli ve doğal ürünler pahalı olur. Gıda maddesi alırken dediklerime dikkat edilirse kaliteli ürün alınmış olunur. Çünkü insan sağlığı kıymetli, insanlar da sağlıklarının kıymetini bilmeliler. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim