Pandemi hayatlarımız ve alışkanlıklarınızda da köklü değişikliklere sebep oldu çoğumuz hiç dizi izlemez televizyona dahi bakmazken ekranın başından ayrılamaz olduk. Televizyonlarda bir nebze eskiye dönüş oldu arşivler tarandı eski yayınlanan diziler gündüz kuşağında izleyiciyle buluştu. Aşk ı Memnu dizisine denk geldim, Yaprak Dökümüne denk geldim ve sanki önceden hiç izlememişçesine kendimi kaptırıverdim.
Aşk ı memnu dizisine baktıktan sonra Halit Ziya Uşaklıgil’ in hayatını araştırdım. İnternetten edindiğim bilgileri sizinle de paylaşmak isterim
‘’ Halit Ziya Uşaklıgil, İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Uşşâkizâdeler diye anılan ve bir kolu İzmir’e yerleşerek halı ticaretiyle uğraşan Uşaklı Helvacızâdeler ailesine mensuptur. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşak'tan İzmir’e göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halid Ziya, o sırada İstanbul'a yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.

Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi'ne devam etti. 93 Harbi’nin başlaması ile Halil Efendi’nin işleri bozulunca aile, İzmir’e yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesi’nde sürdürdü tanıdı.

1886'da idadide birlikte çalıştığı arkadaşı Tevfik Nevzat ile birlikte “Hizmet” adlı bir gazete çıkararak yapıtlarını burada yayımladı. Hizmet, vali Halil Rıfat Paşa ve hukuk dairesi reisi himayesinde yayımlanmış ve şehrin kültür sanat hayatına canlılık getirmiş, Halit Ziya'ya ise geniş bir yazı alanı açmıştı. İlk eserlerinden “Nemide” (1889), “Bir Ölünün Defteri” (1889), “Ferdi ve Şürekâsı” (1894) Hizmet’te tefrika edilmiş duygusal, kısa romanlardır.

Halit Ziya, 1888'de annesi Bediye Hanım'ı kaybetti. 1889'da amcası ile iki aylık seyahate çıkarak Uluslararası Paris Sergisi'ni gördü. Gezi izlenimlerini Hizmet ve Tarîk’e gönderdiği mektuplarda anlattı. Aynı yılın sonunda Meclis-i Ayan Reisi Emin Ali Efendi'nin kızı Fatma Memnune Hanım'la evlendi. Halit Ziya'nın bu evlilikten 6 çocuğu dünyaya gelmiştir: Vedide, Bihin, Sadun, Güzin, Vedad ve Bülend. İlk çocuğu Vedide'yi geçirdiği bir hastalık sonucu kaybetti. Aynı şekilde Sadun ve Güzin'i de küçük yaşta kaybedecek, oğlu Vedat ise 33 yaşında trajik bir intiharla hayatına son verecektir. Halit Ziya, Sadun için Kırık Oyuncak, Güzin için Kırık Hayatlar ve Vedad için "Bir Acı Hikaye” adlı kitapları yazmıştır.

Servet-i Fünun
Bankadaki işinden ayrılıp İzmir'de vali kâtipliğine başlayan Halid Ziya, bu görevde uzun süre kalmadı. 1893’te, İstanbul’da Reji Genel Müdürlüğü’nden gelen başkâtiplik teklifi üzerine İstanbul’a gitti. Bu görevi on altı yıl sürdürdü. Bu işinde, vaktinin çoğunu okuma ve yazmaya ayırma fırsatı buldu. Reji’deki çalışma günlerinde Recaizade Mahmut Ekrem aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide adlı edebiyat topluluğuna katıldı. Bu topluluğun en önemli isimlerinden birisi oldu. 1901’de kapatılıncaya kadar topluluğun çıkardığı Servet-i Fünun Dergisi’nde yazılar, hikâyeler, romanlar yayımladı. Kendisini Türk edebiyat tarihine mal eden büyük romanlarını bu topluluk içinde verdi.

Servet-i Fünun’da 1897’de tefrika ettiği Mai ve Siyah onu Edebiyât-ı Cedîde’nin tartışmasız en önemli romancı ve hikâyecisi yaptı. Romanda acıklı aşk serüveni konusunu geri plana alıp dönemin basın dünyasını, Edebiyat-ı Cedide kuşağının bu dünyaya bakış açısını yansıttı. Bu roman, topluluğun beyannamesi vazifesini gördü.

İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu'yu 1898-1900 yılları arasında yazdı. Bu eserde zengin bir adamın genç ve güzel karısının yasak bir aşka sürüklenişini gerçekçi bir biçimde, olayın psikolojik nedenleri üzerinde durarak anlattı. Dönemin İstanbul alt kültürleriyle son derece içli dışlı olması, yazarın bu eserini yazmak amacıyla gerekli malzemeyi toplamak için gösterdiği çabanın ürünüdür.
Cumhuriyet dönemi
Milli mücadele döneminde genellikle Ahmet Cevdet’in İkdam Gazetesi’ne yazılar gönderdi. Çoğunlukla dil ve edebiyatla ilgili yazılar yazdı.Cumhuriyet döneminde kendisini tamamen edebiyata verdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin şekillenmesini uzaktan izledi ve fazla eser vermedi.

1930’larda yazı hayatına büyük bir canlılıkla döndü. Cumhuriyet ve Son Posta gazetelerinde yazıları yayımlandı. Özellikle hatıra tarzında yazılarıyla edebiyat dünyasında aktüel bir isim haline geldi.Dil devrimi’ne gönülden inanan yazarın I. Türk Dili Kurultayı’nda (26 Eylül 1932) sunduğu, Türkçe’nin geçirdiği evreleri ve dil sevgisini sanatkârane bir üslûpla dile getiren bildiri çok ses getirdi.Bazı eserlerini sadeleştirdi ve Latin harfleriyle yeniden yayımladı.

1937’de Tiran elçiliğinde görevli oğlu Halil Vedat'ın 33 yaşında intihar etmesi üzerine büyük bir yasa girdi. Acısını, yazmakla hafifletmeyi seçti. Her türlü tedaviyi reddettiği uzun bir hastalığın ardından 27 Mart 1945’te hayatını kaybetti. Bakırköy mezarlığında oğlu Halil Vedat’ın yanına gömüldü.

Editör: TE Bilisim