Mustafa Kemal, “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyeli 96 yıl geçti. Peki, Cumhuriyet’in ilanına gele kadar bu ulus ne acılardan geçti, ne ateşler içinde yandı. Bugün sizlere Halide Edib Adıvar'ın Türk’ün Ateşle İmtihanı romanından söz edeceğim. Bunu sadece bir kurtuluş Savaşı romanı olarak algılamamak gerekiyor. Halide Onbaşı, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için İstanbul’dan kaçtıktan sonra uzun süre Ankara’da konakladı. Bu kitapta da özellikle o zamanlar köy olan Kalaba ve Ankara’nın diğer yerleri kitabından oldukça ayrıntılı yer alıyor. Kitabı okuyup bir ulusun kurtuluş mücadelesine tanıklık ederken bir yandan da 98 yıl önceki (1921) Ankara’yı, sokaklarını geziyor olacaksınız. Şimdi aslında Halide Edip’in anılarından oluşan romanı biraz anlatayım: Roman, 30 Ekim 1918'de, İngilizlerin İstanbul’u işgaliyle başlıyor. 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz’la da sona eriyor. Halide Edip, 600 yıllık bir imparatorluğun son dönemlerinin yaşadığının farkındadır. Ona göre Osmanlı, özellikle İngilizler karşısında otoritesini yitirmişti. Halide Edip, 30 Ekim 1918'de İstanbul'un işgal edilmesiyle haklılığına tanıklık etti. Halkı uyandırmak için propaganda faaliyetlerine başladı. Fatih ve Sultanahmet Mitingleri onun için dönüm noktası oldu. Çünkü bu mitingden sonra padişah, Mustafa Kemal ve 6 arkadaşı için “idam fermanı” çıkardı. Halide Edip de idam listesindeydi. O ve eşi Dr. Adnan Adıvar için tek yol, Ankara’ya ulaşmak, milli mücadeleye katılmaktı. Bir grup aydının yer aldığı kafile İstanbul'dan çeteler ve Kuvayı Milliye himayesinde Ankara'ya ulaştı. Ankara’daki mücadelenin sesinin dünya özellikli de Anadolu’daki en küçük köye kadar duyurulması gerekiyordu. İlk işi olarak Yunus Nadi ile Anadolu Ajansı'nın örgütlenmesi için çalışmaya başladı. Mustafa Kemal’in karargâhının bir odası yerleri oldu. Aynı zamanda Mustafa Kemal’e, her gün Batı basınında çıkan haber ve yorumları aktardı. Bununla da yetinmedi. Ankara'da Kızılay'ın ve kadınların örgütlenmesi için çalıştı. Öyle ki Milli Mücadele için Ankaralı kadınlarla para topladı. Kimse, kadınların para vereceğini beklemiyordu. Aksine etkinliklerle erkeklerin iki katı para toplandı. 1921 yazı başı Ankara'nın en zor ayları oldu. Yunanlar cepheyi yarıp Ankara'yı güneyden kuşatma harekâtına başladı. Ankara'da birçok kişi evini Kayseri'ye nakletmeyi planlıyordu. Ankaralı köylü kadınlar da endişe içinde Halide Edip'e, Ankara’yı “ne zaman terk edip kaçmaları gerektiğini” soruyorlardı. Ancak ne o ne de Ankaralı kadınlar kaçmadı. Aksine kadınlarla birlikte şehre daha da bir kök saldı. İşte tam bu günlerde Mustafa Kemal’e mektup yazarak orduya 'asker' olarak gönüllü katılmak istediğini bildirdi. Sakarya'da savaşmakta olan orduya katıldı. Yazıcı 'er' rütbesiyle cephede silah, asker ve nakil faaliyetlerinin raporlarını hazırladı. Bazı raporları bizzat Mustafa Kemal'e veriyordu. Halide Edip bir yıl sonra 30 Ağustos zaferine de yine cephede katıldı. Cephe hatlarını ve yakılan yıkılan köyleri gezdi. Gördüklerini dehşetle anlattı. Hatta bir ara bu köylerden birinde gördükleri yüzünden konakladığı bir bölgede intihar etmeyi bile düşündü. Sonra gelecek güzel günleri düşündü ve bu kararından vazgeçti. Beklediği de oldu. Mustafa Kemal ile birlikte İzmir'e girdi. Esir düşen Trikopis ile Mustafa Kemal'in konuşmasının da tarihi tanığı oldu. İşte, tüm bu anlattıklarım ve daha anlatmadığım bir sürü şey var bu kitapta.