Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ağaç kampanyası başlatıldı ve 22. 000 fidan toprakla buluştu. Yeryüzündeki bütün dinler ve inanışlarda olduğu gibi İslam inancında da ağaç kutsal bir varlık olarak görülüştür. İslamiyet'ten önce Araplar arasında yaygın olan ağaçlara tapma geleneği kesinlikle men edilmiş ancak ağaç, mübarek bir canlı olarak kutsallığını sürdürmüştür.  Bunun  Kur'an-ı  Kerim'de ve Hadis-i Şeriflerde örneklerini görmek mümkündür. Nur Suresi'nde mübarek bir ağaçtan bahsedilmekte ve bu ağaçla  İslamiyet  şöyle somutlaştırılmaktadır: "Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir camfanfls için­ de. Fanus sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır.. " Burada bahsedilen ağaç zeytin ağacıdır ve zeytin İslamiyet'in sembolü olarak görülmüştür. Aynı şekilde hurma ağacı da İslamiyet'te özel bir yere sahiptir. Nahl Suresi'nde şöyle bah­ sedilmektedir: "O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlan­ nızı atlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçlan, üzümler ve her türlü meyvelerden bi­ tirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır." İnsana dersler verilmeye çalışılırken, iyi kavramı, "iyi söz", "iyi insan" hep ağaçla ifade  edilmektedir: "Görmedin mi, Allah güzel bir s nasıl misal getirdi. Güzel bir söz kökü sağlam, dallan göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rab­ binin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözan durumu da yerden ko­ panlmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir." (İbrahim Süresi, ayet 24-25) Yine Enam Suresi 99. ayette "O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının to­murcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- azam bahçeleri, zeytin ve nar çıkarınız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirin­ den farklı. Bunlara meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah'ın varlığını gösteren) ibretler vardır." denmektedir. Kuran'da geçen Cennet'in üç tane meşhur ağacı vardır: Şecere-i Memnaa (Yasak Ağaç), Şecere-i Huld (Çürümez saltanat Ağacı Ebedilik Ağacı), Şecere-i Taba (Tuba Ağacı). Şecere-i Memnua'dan Araf Suresi'nde şöyle bahsedilir: "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fa­ kat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmalı için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbiniz size bu ağacı an­cak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olma­ yasınız diye yasakladı. Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim' diye de onlara yemin etti. Bu suretle anlan kandırarak yasağa sürükle­ di. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar.  Rab'leri onlara, ' 'Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düş­ mandır, demedim mi?' diye seslendi. Dediler ki: 'Rabbimiz! Biz ken­ dimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz Vf size acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.' Allah, dedi ki: 'Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.' Allah, dedi ki: 'Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkanlacaksınız."'