Cumhuriyeti’in ilanı sonrasında Osmanlı hukuk düzeninden farklı bir  hukuk düzeni kabul edildi. Toplumun dünyevi ve beşeri  ihtiyaçları ön plana alınarak, hukukun laikleştirilmesi sağlandı. 17  Şubat 1926'da kabul edilen Türk Medeni Kanunu, çağın gereklerine uygun olarak kadının toplumdaki değerini tanıdı, özel hayata ilişkin işlerde kadınla  erkek  arasındaki  eşitsizliği sağladı. Boşanmanın yalnızca erkeğe tanınması, miras konusundaki eşitsizlik ve şahitlikt iki kadın bir erkeğe denk sayılması gibi insan haklarına  aykırı  olan Şer’i hukuk sisteminden laik ve medeni hukuk sistemine geçilmesi önemli inkılaplardandı.

Atatürk, 1925'te Kastamonu'da yaptığı konuşmada: “Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı,  yardımcısı ve  koruyucusu  yapma  yoludur.” sözleri ile kadın-erkek   eşitliğini vurguluyordu. 3 Mart 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimin Birleştirilmesi) ile ilkokul, kız-erkek ayrımı yapılmaksızın herkes için zorunlu hâle getirildi ve millî eğitim dönemi başladı. Eğitim alanındaki bu büyük atılım, kadına  eğitimde fırsat  eşitliğini  getirdi. Kadınlardaki  okuma-yazma oranı 1935'te % 9.81 iken, 1990'da % 71.95'e; erkeklerde  ise  1935'te 29.35  iken 1990'da  % 88.78’e yükseldi. 

Atatürk'ün  önderliğinde  Malatya  Milletvekili  İsmet  İnönü  ve  191 arkadaşının  girişimiyle Türk kadını bu siyasal haklarını, gelişmiş birçok ülkeden çok önce elde etti. Medeni Kanun'un verdiği yasal haklarla kadınlar, 1933’te yerel yönetimlere seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. 5 Aralık  1934  tarihinde  TBMM'de  kabul  edilen, 11 Aralık  1934 tarihli 2877 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2598 Sayılı Kanun’la da milletvekili  seçme  ve seçilme  hakkına kavuştu.

Türk toplumunda çağdaşlaşmayı her şeyden  önce  bir  yaşam  davası,  bir  var  olma mücadelesi olarak kabul eden Atatürk, 5 Aralık 1934 tarihli  yasa  için  şunları  söyler:  “Bu  karar Türk kadınına içtimai ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını evdeki medeni mevkiini seldhiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvciffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatta, Belediye Seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretile haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatla kullanacaktır. Bu notla en mühim inkılaplardan birini anmış oluyoruz.”

1934'te yasama ve yürütme organlarına seçme  ve  seçilme  haklarını kazanan kadınlar,  1935'te yapılan ilk seçimlerde Meclis’te 18 kadın milletvekili ile temsil edildi. Bu milletvekilleri :  Mebrure  Gönenç  (Afyonkarahisar),  Hatı  (Satı)  Çırpan  (Ankara), Şükran Örs-Baştuğ (Antalya), Sabiha  Gökçül-Erbay  (Balıkesir),  Şekibe  İnsel  (Bursa),  Huriye Öniz (Diyarbakır), Dr. Fatma Memik (Edirne), Nakiye  Elgün  (Erzurunm),  Fakihe  Öymen (İstanbul), Benal Nevzat Iştar-Arıman (İzmir), Ferruh Gürgüp (Kayseri), Bahire Bediz Morova (Konya),   Mihri   Pektaş   (Malatya),   Meliha   Ulaş   (Samsun),   Esma   Nayman   (Seyhan), Sabiha Görkey (Sivas), Seniha Hızal (Trabzon), Hatice Özgener (Çankırı). 1935'teki kadın milletvekillerinin  sayısı,  o günkü  Meclis  yüzdesinin  % 4.6'sı kadardı. 

1935'ten 2015  seçimlerine kadar parlamentodaki kadın milletvekillerinin oranları şöyle: 1935’te 18 kadın milletvekilinin toplam içindeki payı % 4.6, 1939’da 15 kadın milletvekili payı %  3.8; 1943’te 16 kadın milletvekili payı % 3. 7; 1946’ da 9 kadın milletvekili payı % 2.0; 1950’de 3 kadın milletvekili payı % 0.6; 1954’te 4 kadın milletvekili payı % 0.7; 1957’de 7 kadın milletvekili payı % 1.1; 196’de 3 kadın milletvekili payı % 0.7; 1965’te 8 kadın milletvekili payı % 1.8; 196’da 5 kadın milletvekili payı % 1.1, 1973’te 4 kadın milletvekili payı % 0.9, 1977’de 4 kadın milletvekili payı % 0.9; 1983’te 12 kadın milletvekili payı % 3.0; 1987’de 6 kadın milletvekili payı % 1.3; 1991’de 8 kadın milletvekili payı %  1.8, 1999’da 22 kadın milletvekili payı % 4; 2002’de 24 kadın milletvekili payı % 4.4,; 2007 50 kadın milletvekili payı % 9.1; 2011 79 kadın milletvekili payı % 14.4; 2015’te 76 kadın milletvekili payı % 13’tür.

21 Temmuz 1946’dan itibaren yapılan milletvekili seçimleri göz önüne alındığında 1935-2011 yıllarında kadın milletvekillerinin Meclis’te temsil oranı, 2011 yılında % 14,4 ile 79’a; Kasım 2015 genel seçiminde, 26. Dönem’de kadın milletvekili sayısı % 14,9 oranı ile 82'ye yükseldi. 24 Haziran 2018 tarihinde, 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde Meclis’e giren 600 vekilin 103’ü kadınlar ve 497’si erkeklerden oluşuyor. 33 ilden hiç kadın aday çıkmadı. 26. Dönem’de yüzde 14,9 olan kadın oranı, 27. Dönem’de yüzde 17'ye çıktı. 27. Dönem’de AKP, 49 kadın milletvekili, CHP, 18 kadın milletvekili, MHP, 4 kadın milletvekili, HDP, 23 kadın milletvekili, İP, 2 kadın milletvekili sayısına ulaştı. Kadın vekil oranının en yüksek olduğu parti ise HDP. 

İlk yazılı Anayasa “Kanuni Esasi”nin 23 Aralık 1876 yılında yürürlüğe girmesi ile başlayan 142 yıllık demokrasi tarihimize baktığımızda 1876 Anayasası’ndaki hükümlere göre yapılan seçimlerle ilk Türk Parlamentosu, 20 Mart 1877 tarihinde açıldı. İlk Anayasa’dan bugüne kadar yaklaşık 150 yıllık siyasal hayatımızın, 1920’den 2018’e kadar geçen 98 yıllık döneminde yapılmış olan milletvekili seçimlerindeki kadın milletvekili sayılarına bakıldığında özellikle Cumhuriyet sonrasındaki seçimlerde bu açıdan büyük bir başarı kaydedildiği gözleniyor. Haziran 2018 seçimleri sonrası 103 kadın milletvekili Meclis’teki yerini aldı. 

Milletvekili seçimlerine katılma hakkı kazanan kadınlarımızın bu hakkının başlama tarihi, aynı zamanda kadının sosyal yaşamda ve iş yaşamında daha etkin olmaya başlamasının da tarihidir. Kadın vekillerin sayısının daha da artması dileğiyle.

Editör: TE Bilisim