Evinde televizyon olmayan kişi sayısı azdır. Evinde televizyon olup da tartışma programı izlemeyen kişi sayısı da azdır. Çünkü gündemi takip etmek, gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgi almak için her TV kanalına bir göz atarız.
İşte bu gezinme esnasında dikkatimi çeken ve artık rahatsızlık vermeye başlayan bir konuya değinmek isterim. Tartışma programlarındaki ‘kadrolu’ yorumcular...
Elimize kumandayı alıp tuşlarına basmaya başladığımız anda aynı suratları farklı TV kanallarında görüyoruz. Hem de aynı düşünce tarzlarını evirip çevirip anlatırlarken izliyoruz onları.
Gündem değişiyor ama onlar hep aynı.
Konular değişiyor ama onlar hep aynı...
Sistemler değişiyor ama onlar hep aynı...
Evet hep aynı yerdeler. Çünkü her konuya hakimler. Siyaset, dış politika, ekonomi, tarih, dünyadaki gelişmeler, psikoloji, sosyolojik okumalar, hukuk, eğitim, sağlık ...
Konu ne olursa olsun bir fikirleri var. Kendilerine öyle bir alan yaratılmış ki bilsinler bilmesinler yapacakları bir yorumları var.
Mesela eğitim sistemi değişiyor, sanki ülkede bunlardan başka kimse yokmuş gibi bunlar ekranda. İşin uzmanı o kadar insan varken bu grup yarım yamalak bilgileriyle başlıyorlar anlatmaya.
Tabi bu anlatımları yaparlarken konuya objektif bir bakış açısıyla yaklaşmıyorlar. Yani doğruya doğru eğriye eğri diyemiyorlar. Çünkü çoğu belli bir siyasi iradeyi temsil ediyor. Resmen parti savunuculuğu yapıyorlar.
Öyle ki kraldan çok kralcı olan bu yorumcular, siyasilerin kendileriyle ilgili yaptıkları özeleştirileri bile kabullenmeyip körü körüne savunma telaşından ne dediklerinin farkında bile olmuyorlar.
İşin en kötü tarafı ise böyle bir yaklaşımın doğuracağı sonuçları umursamıyorlar. Vatandaşa yanlış ya da eksik bilgi veriyorlar. Bir nevi haber alma özgürlüğünü kısıtlıyorlar. Vatandaşa aptal muamelesi yapıyorlar.
Sadece bu kadar da değil. Gazetecilik mesleğine zarar veriyorlar. Mesleği itibarsızlaştırıp işini düzgün yapan kişilerin haklarını gasp ediyorlar.
Her açıdan sorunlu olan bu durum daha ne kadar böyle sürdürülebilir bekleyip göreceğiz.
