12 YAŞ SINIRI
Çocuk istismarı ile ilgili ceza konusunda istismara uğrayan 12 yaşın altındaki ve üstündeki çocuklarla ilgili bir ceza ayrımı son zamanlarda konuşulan konular arasında yer alıyor. Çocuklar arasında böyle bir ayrımın konuşuluyor olmasına nasıl bakıyorsunuz?
Bu tür cezalar tek başına caydırıcılık sağlamaz, sadece caydırıcı olmasını sağlayacak konulardan bir tanesi. Çocuklarla ilgili bir yaş ayrımına gidilmesi de bir tür şiddettir. Burada çocuğun hangi yaşta olduğunu geçin, çocuğun yaşı ne olursa olsun insan düşününce bile çok kötü oluyor ve hatta midesi bulanıyor. Bu nedenle yaş ayrımı kesinlikle olmamalı artık dünya hukuku 18 yaşının altındaki herkesi çocuk olarak sayıyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme de aynı şekilde 18 yaşının altındaki herkesi çocuk olarak kabul ediyor. Bundan dolayı bu ayrım doğru değil. Eğer ki ortada hangi yaş olursa olsun bir tecavüz vakası varsa o kişi en ağır cezayı almalı. Bu anlamda çocuklar arasında yaş ayrımına gidilmesini de insan haklarına aykırı buluyorum.
Türkiye tarihi boyunca uluslararası hukukun getirdiği kurallara ya uymamıştır ya da direnmiştir. Biz tüm dünyanın kabul ettiği 18 yaşının altındaki herkesin çocuk olarak kabul edilmesine de riayet etmiyoruz. Bu anlamda yapılacak şeylerden birisi de getirilecek cezalarda yaş ayrımına karşı olan herkesin devlet yetkililerine fax, mektup, mail gibi yollarla bunu desteklemediklerini belirterek, bu konuda bir kamuoyu oluşturmaları gerektiğidir.
EBEVEYNLERE ÖNERİLER
Ebeveynlere ya da toplumun geneline çocuklarını nasıl korunmaları gerektiği ile ilgili ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Devletin tek başına bütün çocukları koruması mümkün değil, bu konuda da yetersiz kalması kadar doğal bir şey yok. Çünkü kişi başına bir polis bile verseniz gene mümkün değil. Örnek vermek gerekirse Gaffar Okkan cinayetinden önce Diyarbakır’da çok iyi önlemler alınmıştı, ama Okkan’ın öldürülmemesine bunlar yetmedi. Kötüler az, etkili ve güçlüler. Dolayısıyla polisin, askerin son teknolojik gelişmeler dahilinde olsa da güvenliği son noktasına kadar sağlamaları mümkün değil. Yargı da caydırıcılık görevini son noktasına kadar yapamaz.
“DERNEKLER KURUP İNSANLAR BİR ARAYA GELMELİ”
Bu konunun uzmanı olmasam da devletin son noktaya kadar güvenliği sağlayamayacağını biliyoruz. Bu noktada ebeveynler, kadınlar, çocuklar dernekler kurmalılar. Ama bunlar bildiğimiz hemşeri derneklerinden olmamalılar. Köylerden illere kadar dernekler kurulmalı ya da şuan var olan dernekler bu olayı gündemlerine alıp, şiddetin engellenmesi için çalışmalar yürütmeliler. İnsanlar şiddetten, tecavüzden, tacizden kendilerini, çocuklarını nasıl koruyacaklarını az çok bilmeliler. Bunu ise kurulan dernekler aracılığıyla yapmalılar. Güvenlik güçleri, belediyeler, sivil toplum kuruluşları gibi kuruluşlar ile bir araya gelerek şiddetten korunmanın yöntemlerini öğrenip, sürekli iletişim halinde olmalılar. Şiddetsiz ve silahsız tepki yöntemi Türkiye’yi mutlaka kucaklamalıdır. Aksi halde silahsız ve şiddetsiz tepki yöntemlerini öğrenmiş, örgütlü bir toplum şeklinde yaşamazsak her gün canımızı sıkan olayların yaşanmasını da engelleyemeyiz.
(Türkan ÇATAL YILDIZ)
Muhabir: TE Bilisim