Geçtiğimiz hafta kadına karşı şiddette verilen cezaların arttırılmasına ilişkin bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öneren kanun teklifi, TBMM’de kabul edildi. Gelin 12 Mayıs 2022 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen değişikliklere bakalım beraberce. 

Kadına karşı işlenen suçlarda takdiri indirim nedenleri sınırlandırıldı. Artık faillerin indirim almalarına sebep olarak sunulan kılık kıyafetlerine özen göstermeleri, kravat takmaları, duruşmadaki hal ve hareketleri takdiri indirime sebep olmayacak. 

Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinde kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence, eziyet etme gibi, kadına karşı ve hekimlere karşı işlenen suçların, daha ağır ceza verilmesi gereken katalog suçlar olarak kabulünü sağlayarak, tutuklamaların katalog suçlardan kaynaklı olarak kolaylaştırılması ve cezaların da nitelikli hale gelmesi yönünde, takdiri indirim nedenlerinin sınırlandırıldığı kanun teklifi 12 Mayıs 2022’de TBMM’de kabul edildi.

İşkence suçunun kadına karşı işlenmesi durumunda eskiden alt sınırı 3 yıl olan cezanın yeni alt sınırı 5 yıl olarak değiştirildi.

Bununla beraber yine TCK’da ısrarlı takip olarak nitelendirilen fiiller, sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. 

Yine TCK’da yapılan değişikliklerle kamu veya özel sağlık kurumlarında ve vakıf üniversitelerinde görevlerini icra eden hekim, diş hekimi ile diğer sağlık meslek mensuplarının, mesleklerini icra ederlerken yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin olan uygulamalardan dolayı yapılan soruşturmalarda, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmalarında uygulanan kanun hükümlerinin, sağlık personelleri için de uygulanması yönündeki düzenleme kanunlaştı.

Ceza yargılamasının ve cezalandırmanın temel işlevi toplumu daha yaşanabilir kılmaktır. Kanun koyucu tarafından hayata geçirilen düzenlemelerin ikincil olan işlevleri ise, öncesinde şüpheli, sonrasında suçun faili olan kimseleri, ıslah etmek ve topluma yeniden kazandırılmalarını sağlamaktır. Suçların cezalarının yükseltilmesinin bir amacı da, caydırıcı olmalarını sağlamaktır.

Peki cezaların ağırlıklarının görülüp, faillerin bu suçları işlemekten imtina etmelerini sağlamanın dışında, devlet tarafından nasıl önlemler alınmalı, nasıl bir yol haritası çizilmeli? Bu doğrultuda nasıl bir bakış açısı sergilemeli? 

Hiç şüphesiz, ataerkil toplumlarda kadın figürünün güçlenmesi gerektiği, kadınların sosyal hayatta daha çok varolmasının ne kadar önemli olduğu, kadınların kendi bedenleri, kendi ruhlarıyla ilgili tek söz hakkının yine kendilerinde olması gerektiği, kadının söz hakkına sahip çıkılıyor ve destekleniyor olmasının önemi konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz toplumda da mutlak suretle, kadınlara, çocuklara daha rahat edecekleri, daha özgür yaşayabilecekleri bir toplumsal düzen için hep beraber, dayanışarak yol almamız gerekiyor. Kadınlar için neredeyse bir varoluş savaşı haline dönüşen kadın cinayetlerinin önlenmesi, failleri caydırma amaçlı olarak TCK’da yapılan suçun niteliğine yönelik değişikliklerin amaçlarına ulaşıp ulaşamayacağını değerlendirebilmek için sosyolojik tabanlı, ceza yargısı tabanlı değerlendirmelerin ortaya konması gerekmekte.

Sadece cezaların arttırılmasıyla, işlenen suçların önlenebileceğini düşünmüyorum.