Halk dilinde şeker hastalığı olarak bilinen diyabetes mellitus dünya nüfusunun %9’unu etkilemekte 2015 değerlerine göre. 2030’da ise bu oranının daha da artıp, dünya genelinde 366 milyon kişiyi etkileyeceği Dünya Sağlık Örgütü tarafından öngörülmekte. En sık görülen şeker hastalığı tipi olan insüline dirençli tip diyabetes mellitus tip 2 hastaların %90’ını etkilemekte. Şeker hastalığının kalp hastalığı riskini arttırdığı Aristotle zamanından bilinmekte. 1882’de Alman doktorlar şeker hastalarında kalp rahatsızlığının metabolizmadaki bir düzensizliğe bağlı olduğunu  öne sürmüş olmalarına rağmen, 2015 yılına kadar salt şeker hastalığının tedavisi bu riskte ciddi bir düşmeye neden olamamıştır. Bu durum 2015 yılından beri ard arda yayımlanan büyük uluslararası çalışmalarla değişti. Gliflozin gurubu ve glukagon benzeri peptit-1 sınıfı ilaçların keşfiyle değişti.  Bu yeni çalışmaların sonuçları kardiyoloji dünyasında büyük bir heyecanla karşılandı. Öyle ki bugün Avrupa Kardiyoloji Derneği özellikle de, gliflozin gurubu ilaçları şeker ve kalp hastalığı olan hasta guruplarına diğer şeker ilaçlarından önce ilk basamak tedavisi olarak önermekte yeni kardiyoloji kılavuzlarında. Bunun yanında glukagon benzeri peptit-1 sınıfı ilaçlar da şeker hastalığı dışında obezite pandemisine karşı da tıp dünyasına büyük bir umut getirdi. Bu ilaç sınıfı hastaların vücut kilosunun %15 ile 22’sini doktor kontrolünde başarıyla düşürmelerine neden oldu. Dolayısıyla bu ilaçlar Avrupa ve Amerika’da kalp damar hastalığı sekonder tedavisi veya bu hastalıkların önlenmesi için artık giderek artan bir yaygınlıkla kullanılmakta. Bu tıbbi pratiğin bütün dünyada eşitlik ve adaletle yoksul zengin demeden bütün kitlelere ulaşması dileğiyle. 

Editör: TE Bilisim