17 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen Marmara Depremi'nin üzerinden tam 21 yıl geçti. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği, onlarcasının evlerinden yurtlarından olduğu depremi İstanbul Avcılar’da yaşayan Kubilay Oğuzhan, gazetemize o anları aktardı.  Deprem sonrası ailesinden sabaha doğru haber alabildiğini aktaran Oğuzhan, “Çocukluğumuzun geçtiği her mahallesini her sokağını her apartmanını bildiğimiz muhitimizin bir gecede ne kadar değiştiğini ne kadar yara aldığını gözlerimizle gördük. Sanki bir korku filminin setindeydik” ifadelerini kullandı. 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen 7.4 şiddetindeki depremde resmi rakamlarla 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği Marmara Depremi'nin ardından tam 21 yıl geçti. Saat  03.02'de meydana gelen ve 45 saniye süren  deprem anını ve yaşananları o gece İstanbul Avcılar’da bulunan Kubilay Oğuzhan’a sorduk. Kubilay Oğuzhan Marmara depremi öncesi ve sonrası yaşananları şöyle aktardı: “İstanbul- Kadıköy doğumluyum. Şu anda Beylikdüzü’nde oturuyorum. Beden Eğitimi Öğretmeniyim. 1985 yılında Avcılar’ a taşındık. Ailem; annem babam halen Avcılar’da ikamet ediyor. 17 Ağustos 1999’ da Avcılarda e5 (D-100) karayolu üzerinde Gümüşpala mahallesi tarafında ikamet ediyorduk. Ben 16 Ağustos’ta Ankara’dan dönmüştüm.  O sıralar yeni mezun olmuştum atama bekliyordum. Geldiğim ilk gün çocukluk arkadaşımın ısrarı ile hemen evimin az yukarısında Hacı Şerif köprüsü durağındaki evine misafirliğe gittim. Bayağı süredir görüşmemiştik. Sohbetimiz uzun sürdü. Arkadaşım evinde kalmamda ısrar etti. Zaten saat epey ilerlemişti, evime dönüp kimseyi uyandırmamak için kalmayı uygun buldum. Uyumamız 02.00 sularını buldu” “Gecenin bir vakti ne olduğunu anlayamadığım daha önce hiç şahit olmadığım bir karmaşa ile bir anda uyandım ve kalktım. Arkadaşımla ayağa kalkıp o da kaktı ve karanlıkta karşılıklı oturup ne olduğunu anlamaya çalıştık” “ETRAFTAN TARİF EDEMEYECEĞİM PATLAMA VE GÜRÜLTÜLER GELİYORDU” “Oturduğumuz odanın içindeki eşyalar odanın bir köşesinden diğer köşesine savruluyordu. Bulunduğumuz apartman dairesi E5’e bakmasına rağmen ortalıkta hiçbir ışık ve aydınlatma gözükmüyor ve etraftan tarif edemeyeceğim patlama ve gürültüler geliyordu. Elimizden hiçbir şeyin gelmeyeceğini anlar bir halde sağa sola savrulduk. Sarsıntı bitti.” “GECEYİ ARAÇ IŞIKLARI AYDINLATIYOR, SİREN SESLERİ BİRBİRİ ARDINA GELİYORDU” “Ayağa kalktığımızda tekrar bizi bir şeyin yere fırlatacağı hissiyle tedirgin hareket ediyorduk . İlk olarak pencereden dışarıyı görmek için ilerledik.  Her taraf karanlık fakat araç ışıkları sirenler bağrışma ve çığlıklar arasında gözümüz etrafı seçmeye başladığında hemen karşımızdaki binanın yerle bir olduğunu fark ettirmeden arkadaşım içeri koşup ailesini kontrol etti.  Karmaşa içerisinde ayaklanmış bir şekilde kapıya yöneldik ve  karanlıkta  merdivenlerden 5 kat inerek apartmandan dışarı çıktık. Merdivende de herkes konuşarak  birbirini tanımaya çalışıyor düşmemek için insanlar birbirine tutunuyordu.” “İNSANLAR PANİKLE YIKINTIDAN ELLERİNE GEÇEN PARÇALARI ETRAFINA BAKMADAN GERİ FIRLATIYORDU” “Biz çöküp hemen üst geçitten E5’in karşısına geçerek yıkık binaya yaklaştık. Her taraftan bağrışma  sesi geliyordu herkes olabildiğince panikti.  Yıkıntıdan insanları çıkarabilmek için herkes bina önüne gelmişti. Karanlık olduğu için arabalar farlarını yıkık binaya çevirmişti. Fakat insanlar panikle yıkıntıdan ellerine geçen parçaları etrafına bakmadan geri fırlatıyordu bu da arkadaki kişilere tehlike yaratıyordu. Birkaç taş parçası benim de kafamın yanından geçti. “SANKİ BİR KORKU FİLMİNİN SETİNDE GİBİYDİK” “Çevremizdeki herkes şoktaydı ve sanki bir korku filminin setindeymişiz gibi hareket ediyorduk. Biri bağırıyor herkes o tarafa dönüyor, başkası bir şey söylüyor herkes ona yöneliyordu. Telefonlar çekmiyordu, yoğunluk vardı yakınlarımıza, sevdiklerimize ulaşamıyorduk. İnsanlar sahillere sokaklara akın etti ve geceyi o şekilde tamamladık. Araç sokmak için kolon söktüklerini sonradan duyduğumuz binanın yıkıntısından hiç kimsenin çıkamadığını sabah öğrendik” “MAHALLEMİZİN BİR GECEDE NE KADAR DEĞİŞTİĞİNİ NE KADAR YARA ALDIĞINI GÖZLERİMİZLE GÖRDÜK” “Ailemizden kardeşlerimizden sabaha doğru haber alabildik.  Ve çocukluğumuzun geçtiği her mahallesini her sokağını her apartmanını bildiğimiz muhitimizin bir gecede ne kadar değiştiğini ne kadar yara aldığını gözlerimizle gördük. Bir kaç gece dışarda sabahladık Oğuzhan: Deprem bende bir korku yaratmadı. Aksine oturduğumuz ve sağlam zannettiğimiz binaların ne kadar derme çatma olduğunu öğretti. Depremden yeteri kadar ders aldık mı derseniz bu konu tartışılır. Dikine şehirleşme ve yaşam alanlarının artan nüfusa oranla azalması boş alanların azalması bizlere yeteri kadar acil durumda toplanılacak bir yer bırakmadığı gibi normalde de nefes alacak bir alan bırakmadı zaten. Ne yazık ki kendi elimizle doğanın sonunu getiriyoruz sanırım” (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)