Dünyayı her alanda değişime iten korona virüs  pandemisi  bireylerin iç dünyasında da birtakım değişikliklere neden oldu. Nöro İletişim ve Nöro Eğitim Uzmanı İlhan Koç, salgının içsel yalnızlığı pozitif ve negatif olmak üzere iki yönlü etkilediğini dile getirerek “Yeni dönem bu açıdan içsel zenginliğe ihtiyacı olan, kalabalıklar içinde kendini dinlemeye fırsat bulamayan kalabalığın sesini dinleyen insanlar için yalnız kaldıklarında kendi zenginliklerinin farkına vardıkları bir atmosfer oluşturdu” dedi.

Nöro İletişim ve Nöro Eğitim Uzmanı İlhan Koç, pandemide yaşanan yalnızlığın iki yönü olduğunu vurgulayarak “Yaşanılan bu zorlu süreci olumlu yönde fırsata çevirerek kendimiz ve insanlık adına gelişim sağlamanın temel misyonumuz olması gerektiğini dile getirdi.

 Koç:  Yaşadığımız pandemi yalnızlığı pozitif ve negatif olmak üzere iki yönlü etkiledi. Pozitif anlamda etkisi şu oldu diyebiliriz; Beynimizin en büyük özelliği plastisize olması yani uyumlanabilir ve yeniden tasarım oluşturabilmesidir. Bu nedenle beynimiz her türlü değişimi yönetebilir bir özellik taşımaktadır. Bu bireyin davranış, duygu ve alışkanlıklarında hızlı bir değişim meydana getirebilir.  Zihnimiz her türlü olumsuz görünen durum ve olaylardan da gelişim ve ilerleme oluşturur. Bu özellik insanın  gelişmiş bir varlık olmasının nedenidir. Yeni dönem bu açıdan içsel zenginliğe ihtiyacı olan, kalabalıklar içinde kendini dinlemeye fırsat bulamayan kalabalığın sesini dinleyen insanlar için yalnız kaldıklarında kendi zenginliklerinin farkına vardıkları bir atmosfer oluşturdu” diye konuştu. 

“YALNIZLIĞI DEĞİŞİM VE GELİŞİM İÇİN FIRSATA ÇEVİRİN”

 İnsanlar pandemide duygularını, düşüncelerini, ihtiyaç ve isteklerini yeniden değerlendirme ve yeni bir çerçeve oluşturma gibi  bir fırsat-değişim yaşadılar diyen Koç, “ Daha önceki konfor alanlarının dışında yeni konfor alanlarını fark ederek içsel zenginliklerinin farkına vardılar. Bu anlamda pandemi döneminde yaşanan yalnızlık kimi insanlarda pozitif bir etki oluşturdu. Bu pozitif etki, iç zenginliklerini fark etmeleri, kendini yeniden anlamlandırmaları, potansiyellerinin farkına varmaları gibi başlıklar içeren yeni bir dönemi başlattı. Bu süreçte dikkat etmemiz gereken bir grup insan da kalabalıkların mutlu etmediği kimselerdi.  Yalnızlığın daha mutlu ettiği bu insanlarda yeni durum onlarda anlamlılık oluşturdu ve bu insanlar pandemi sürecinde yalnızlığı değişim ve gelişim için bir fırsata çevirdiler” ifadesini kullandı.

 “Negatif anlamda kullandığımız yalnızlığı en doğru anlamda kullanmak için yalnızlığın tanımına bir çerçeve çizmemiz gerekir yalnızlık olgusu burada insanın kendisi ile veya toplumsal anlamda yabancılaşması demektir ifadelerini kullanan Koç, “Bu yalnızlaşma olgusunda kişinin toplumdaki bireyler ile istediği halde iletişime geçememesi, kendinin değersiz ve anlamsız hissetmesi temel oluşturur” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kişinin yalnız başına bir yerde kalması ya da evden çok çıkmaması anlamına gelmiyor. Kişi kendi alanında zenginliğiyle mutlu ihtiyaç hissetmiyorsa buna biz yalnızlık diyemeyiz. Yalnızlık olgusunda kişinin anlaşılamama, iletişime geçememe, kendini yetersiz hissetmesi, dışlanma veya damgalanma gibi durumlar vardır. Yalnızlıkla ilgili bir konuya dikkat çekmek gerekir ki o da sosyal yönü güçlü görünen insanlarda da sık rastlanabilir.   Araştırmalar, maalesef,  kalabalık bir çevre içerisinde yaşarken yüksek yalnızlık duygusu çeken insanların hiç de az olmadıklarını ortaya koyuyor. Bu anlamda iç dünyasını ve düşüncelerini çevresindeki insanlara aktaramıyor ya da aktardığında da anlaşılamayacağını düşündüğü için yalnızlık yaşayan kimseler tam da bu kavramın içine oturan insanlardır.” 

“PANDEMİNİN GETİRDİĞİ YALNIZLIK, İNSANLARDA DEĞERSİZLİK DUYGUSU OLUŞTURDU”

“Pandeminin de getirdiği bu yalnızlık düşüncesi insanlarda değersizlik duygusunu oluşturuyor.  Bu durumun iki ana sebebi var; İnsanlar sanal dünya ile  sosyal ihtiyaçlarını daha fazla yalnızlaşarak ve sanal bağımlılık oluşturarak giderme yolunu tercih edebiliyorlar. Bu sanal kimlik yeni bir yaşam şekli sunuyor. Mutlu oldukları bu dünya nedeni ile en yakın çevresinden kopma ve gerçek ilişkileri yönetme ile ilgili olumsuzluklar yaşıyorlar. Özellikle çocuklarda oyun, video ve görsel metaryaller hane halkı ile iletişimi en az seviyeye indiriyor. Ailelerin bu durumu doğru değerlendirememesi veya yönetememesi sonucunda çocuk yalnızlığa daha mahkum hale gelebiliyor. Oysaki dengeli bir tutum ve davranış ile çocuklar bu durumu yönetebilir bir olgunluğa getirilebilir. Biz koçluk yaptığımız görüşmelerde ebeveyn tutumlarının ne kadar etkin ve yönlendirici olduğunu net görüyoruz. Duygularımızda davranış ve alışkanlıklarımızda dengeyi sağlamamız temel  amaç olmalıdır.”

“BEYNİMİZ TÜKETMEYE ALIŞIYOR”

Yalnızlığın en tehlikeli halini dile getiren Koç; “İkinci olarak yalnızlaşma çağını oluşturan bir konu da tüketim kültürünün getirdiği “anlamsızlık” tır. Bu tüketim kültürü sadece nesneleri ve şeyleri değil insani değerlerimizi, ilişkilerimizi, iletişim ve davranışlarımızı etkiliyor.  Tüketim toplumunun getirdiği bu hızlı değişim de insanları yalnızlığa itiyor. Beynimiz tüketmeye alışıyor. Gerek sosyal medyadaki hızlı geçişler, her şeyin çok hızlı bir nitelik kazandığı modern zaman, gün içinde milyonlarca bilgi beynimize ulaşıyor ve bu verileri ön bellekte kalıyor. Yani beynimiz anlam yüklemeden bilgi almayı öğreniyor. İnsan ilişkileri de bu şekilde ilerliyor. İnsanlara ihtiyacı olduğunda anlık iletişim kurmayı tercih ediyor. Tıpkı nesneler yaptığını insanlara da yapıyor. Kişiler ve ilişkiler o zaman anlamsız hale geliyor. Bu durumda kendisine böyle davranılan bir birey kendini değersiz hissediyor ve yalnızlığın temelini oluşturuyor. Tüketim toplumunun getirdiği ana tema “değersizlik” oluyor. Her şeyin değerinin olduğu fakat, insanın değerinin olmadığı bir zamanı yaşamaya başlıyoruz. Ne yazık ki değersizlik duygusu bu yalnızlık olgusunu pik yaptırmış durumda.” 

“HASTA VE YAŞLILARIMIZIN BİZLERE DAHA ÇOK İHTİYACI VAR”

  Nöro iletişim ve Nöro Eğitim Uzmanı İlhan Koç pandemi  döneminde yaşlı ve hasta bireylerin bizlere daha çok ihtiyacı olduğunu dile getirerek onların yalnızlıklarını ve yalnızlıktan kurtulma yollarını şöyle aktardı: “Yaşadığımız pandemi engelli ya da kronik hastalığı olan bireylerin, yaşlı insanlarımızın  ve  kimsesizlerin  yalnızlığını kat ve kat artırdı. Bu tür yalnızlıkta da şuna dikkat etmek gerekiyor. Birinci olarak herkesin telekomünikasyondan faydalanarak telefonla ve görüntülü aramalar ile bu bireyleri yalnızlıktan kurtarması gerekir. Yaşanılan bu günlerde hasta ve yaşlı bireylerimize daha çok dikkat etmek gerek.. Normal zamandan daha fazla iletişime geçip onların yanında olduğumuzu fark ettirmeliyiz. Güçlü ve etkin bir iletişimi o çok kıymetli insanlar için yalnızlığın çözümü olarak gösterebiliriz. 

(Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim