Haber: Eyüp Sari

Genç Medyacılar Derneğinin her hafta düzenlediği ‘Başkent Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu olan Türk Hemşireler Derneği Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Azize Atlı Özbaş, hemşireler üzerinden sürekli yanlış bir algı yapıldığını söyledi. Özbaş, “Hemşirelerin maaşlarında bir iyileştirme yapıldı algısı var. Ek ödeme yapıldı deniliyor ama yapılan bir şey yok. Sağlık Bakanlığı’nın hiçbir döneminde olmadığı kadar ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Bu durumu uygulamalarda da görüyoruz.” dedi. 

Sağlık camiasının bir kaos içerisinde olduğunu savunan Özbaş, çalışanların yorulmuş ve bıkmış durumda olduğunu belirtti. Özbaş, “Eleman açığı var, eleman alınmıyor ve bizleri duymayan, görmeyen bir Sağlık Bakanlığı var. Hekimleri göçlerinden geri döndüreceğim diye de hekim üzerinden bütün hizmetlerini odaklayan ama diğerlerini görmezden gelerek, sağlık ekibi içindeki akışı bozan ve çatışmayı körükleyen bir sağlık sistemi var” diye konuştu.  

“AMACIMIZ HEMŞİRELERİN REFAHINI YÜKSELTMEKTİR, HEMŞİRE HAKLARINI KORUMAK DEĞİLDİR”

‘Türk Hemşireler Derneği hemşirelik mesleğinin felsefesinin farkında olan bir dernektir’ diyen Özbaş, “Dernek olarak da amacımız hemşirelerin refahını yükseltmektir, hemşire haklarını korumak değildir. Bizim tüzüğümüzde toplumun hak ettiği nitelikte hemşirelik bakımını alması için çalışmaktır. Bizler hemşirelik niteliğini geliştirerek toplumun ihtiyaçlarına yönelik hemşirelik sistemi için çalışıyoruz. Derneğimiz 1933 yılında kurulmuş çok eski bir dernek olup çok ciddi işlere atmış bir dernektir. 1954 yılında ilk hemşirelik yasası çıkmış 2007 yılında güncellenmiştir. 2010 ve 2011 yılında yönetmeliklerimiz ile birlikte hemşirelerin görev sorumlulukları belirlendi. Bu yıllarda gerçekleşen çalışmalarda dernek olarak çok ciddi bir katkımız var. Şu an baktığımızda ise çok az bir mesleğin yasası vardır. Dernek olarak sağlık politikaları hakkında çalışırız. Hemşirelik eğitimine ciddi anlamda önem veririz. Çünkü nitelikli bir mesleğin temeli eğitimdir. Ülkemizde eğitim anlamında sorunlarımız var. Eğitimde nitelik yakalayamadan, mesleğin niteliğini koruyamıyorsunuz. Dernek olarak altı ayda bir sahadan aldığımız bilgiler üzerine hemşire durum raporu yayınlıyoruz. Türkiye’nin herhangi bir yerinde meslektaşlarımız bir sorun yaşadığında mail yoluyla bizlere sorunlarını iletebiliyor ya da temsilcilerimize ulaşabiliyorlar. Fakat çok ciddi anlamda çalışmalar yapmamıza rağmen ülkemizin bulunduğu siyasi, toplumsal ortamdan dolayı ilerleme kat etmek mümkün olmuyor” şeklinde konuştu. 

“BİZİM ALANIMIZDA HEMŞİRE OLMAYAN ÖĞRETİM GÖREVLİSİ PROBLEMİMİZ VAR”

Özbaş, ‘Ülkemizde halen lise ve orta eğitim düzeyinde hemşire çalıştırmak ülkenin sunumu için tercih edilen bir durum değildir. Bundan dolayı üniversite eğitimin en alt koşul olarak yürürlüğe girmesini sağladık. Ülkece niceliğe, görüntüye önem veririz ama içini doldurma açısından çok motive olmuyoruz. Hemşirelik fakültelerinde sorun yaşamıyoruz. Çünkü öğretim kadroları olmadan fakülte işler hale gelmiyor. Sağlık bilimleri fakültelerinin  hemşirelik bölümlerinde bazen bazı illerde sağlık yüksekokulu düzeyinde hemşirelik programı yürütülüyor. Bizim alanımızda hemşire olmayan öğretim görevlisi problemimiz var. Veterinerler, biyoloji, kimya mezunu hocalarımız hemşirelik öğretiyorlar. Ne yazık ki veteriner hocalarımız hemşirelik alanında o kadar iddialılar ki hemşirelik lisansüstü derslerini verebileceklerini söylüyorlar. Bu konu hakkında son üç aydan beri ciddi mücadele yürütüyoruz. Bu konuyu YÖK’e kadar getirdik böyle bir durumun olamayacağını belirterek geri çevirdiler” diye konuştu. 

“BİZ HEMŞİRELER OLARAK ANNE KAYGISIYLA DA ÇALIŞIRIZ”

Veterinerlik mesleğinin Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık mesleği olarak kabul edilmediğinin altını çizen Özbaş, “Sağlık mesleği olarak kabul görmeyen bir bölümün mezunu geliyor ve hemşirelik kadrolarında öğretim üyesi olarak çalışıyor. Bu kişiler ek ders ücreti almak için uygulama derslerine giriyorlar. Hemşirelik eğitiminde rol alıyorlar. Okul yöneticilerine baktığınızda ise hemşire değil tıp hekimleri oluyor. Tıp ve hemşirelik alanlarının farklı branşlar olduğunu bir türlü anlatamıyoruz. Birinin tedavi, birinin bakım olduğunu ayırt ettiremiyoruz. Biz dernek olarak hemşirelik mesleğinin felsefesini aşılamak istiyoruz. Biz insanları bir bütün olarak görürüz. Makine olarak görmeyiz. Biz hemşireler olarak anne kaygısıyla da çalışırız. Oysa bu mesleğin mezunu olmayan, felsefesini bilmeyen hocalardan mezun olan öğrenciler sahada çalışmaya başlıyorlar. Bizim mesleğimizle ilgili bir sınavımız yok. Meslektaşlarımız göreve atanırken Türkçe, matematik derslerini çözerek atanıyorlar. Hemşirelik bilgi becerisine sınavına tabi tutulmadığı içinde Hacettepe gibi üniversitelerin öğrencileri gece gündüz demeden eğitim alırken, veteriner hocanın kliniğe dahi gelmediği üniversitedeki öğrenciler oturup KPSS sınavına hazırlanıyor. Meslek alım sınavlarının, meslekten bağımsız olması çok ciddi bir problemdir” ifadelerini kullandı. 

“NİTELİKSİZ, HOCASIZ, HASTANESİZ BİR SÜREÇLE BAŞ BAŞAYIZ”

Türkiye de 100 bin çalışan hemşire bulunduğuna vurgu yapan Özbaş, “Hiçbir niteliği ve hocası olmayan apartmanlardan bozulma üniversitelerden mezun olan koca bir ordu. Sağlık meslek liselerinde nitelikten bahsetmeyi uygun bulmuyorum. Sağlık meslek liseleri dönemini kapattık, lisans dönemine geçtik fakat niteliksiz, hocasız, hastanesiz bir süreçle baş başayız. Bununla ilgili de ciddi çalışmalarımız var. Atamalarımızla ilgili ciddi problemlerimiz var. Lisans mezunlarımız bile atanamıyor. Yüz binden fazla hemşiremiz atamayı bekliyor. Maalesef atanamıyor. Çünkü bütçe de bununla ilgili yeterli kaynak olmadığını düşünüyoruz. Sokakta atanmayı bekleyen birçok hemşire bulunmaktadır. Yüz bin hemşire atama beklerken, tekniker olarak yetiştirilmiş kişilere hemşire görevleri devredildi. Yapılan yönetmelikle bizim 5 buçuk yılda verebildiğimiz diyaliz hemşireliği eğitimi, 2,5 yıllık eğitimle ve üstelik cihazın sorumluluğu da onlara verilerek 2 yıllık diyaliz teknikerlerine bir yönetmelikle devredildi. Bu yönetmeliği biz dava ettik. Dava sürecimiz hala devam ediyor.  Nitelikli hemşireler gittiği hastanelerde işe başlayamıyor. Çünkü asgari ücret veriyorlar. Özel hastaneler hemşirelerin niteliklerine bakmıyor. Hemşire olarak çalıştırmak diye bir durum var. Ne kadar orta öğretim mezunu var, biyolog var, tekniker var hepsini yasal olmayan bir şekilde çalıştırıyorlar. Özel hastaneler ucuz iş gücü diye hemşirelik yetkisi olmayan birçok kişiyi hemşire olarak çalıştırıldıklarını dernek olarak biliyoruz. Hatta devletimizde bunu yapıyor” açıklamasında bulundu. 

Özbaş,” Hemşirelik mesleğinin herkes tarafından yapılabilir görülmesi ve hemşirelere her şeyi yaptırılabilir diye bir ikilem var. Bir taraftan hemşire açığı olmasına rağmen bakanlık ebe, teknikerleri hemşire olarak çalıştırıyor, diğer taraftan da hemşirelere tıbbi sekreterlik işini yaptırıyor.  Biz bu durumu engellemek için ciddi bir uğraş içindeyiz” dedi.

“CİDDİ BİR AYRIMCILIK SÖZ KONUSU”

Özlük haklarıyla ilgili ciddi sorunlarının oluğunun altını çizen Özbaş, “Hemşireler üzerinde sürekli bir algı var. Sanki hemşirelerin maaşlarında bir iyileştirme yapıldı diye. Ek ödeme yapıldı deniliyor ama yapılan bir şey yok. Sağlık Bakanlığı’nın hiçbir döneminde olmadığı kadar bu yönetimde ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Bu durumu uygulamalarda da görüyoruz. 2018 yılında Sağlık Bakanlığı ‘emekli hekimlere iyileştirme yapacağım’ dedi ve yaptı. 2022 yılında ise yine emekli hekimlere iyileştirme yapıldı. Diğer sağlık çalışanları ise dışarıda kaldı. Sağlık Bakanı sonra bir tweet atarak, ‘doktorlara imtiyazlı emeklilik sağladım’ diyor.  Evet doktorlara imtiyaz sağladı fakat hemşireleri ve diğer sağlık çalışanları yok saydı. Bu durumda doktor ve diğer sağlık çalışanlarının sahada çatışmasına neden oluyor. Bu durumda da hastalar zarar görür” şeklinde konuştu. 

 “HEMŞİRELERİN MAAŞI AÇLIK SINIRININ ALTINDA”

‘Mevcut sağlık sisteminde bizim değerlerimizi korumakta zorlayan parça başı işe odaklanan, paranın peşinde koşmakta zorunlu bırakan bir sistemle karşı karşıyayız’ diyen Özbaş konuşmasına şu şekilde devam etti: “Çünkü bizim maaşlarımız açlık sınırının altında ve Sağlık Bakanlığı maaşlarımızı dört parçaya bölmüş durumda. Teşvik ücreti hemşirelerin maaşını bir nevi düzeltecek gibi tasarlanmıştı ama teşvik girince araya ne kadar çok girişim yaparsan çok para kazanırsın, ne kadar çok ameliyat yaparsan çok para kazanırsın diyor. Bu durumda ameliyatsız kurtaracağım bir hastayı kurtarmaya çalışır mı sağlık ekibi. Koruyucu önlem alın, hastalığı önleyin, ameliyatsız hastayı kurtarın demiyor sistem. Tam aksine ne kadar çok hastayı hastanede tutarsan, ne kadar hastayı hastanede tutarsan o kadar çok para kazanırsın diyor sistem. Bu durumda hastaların üzerinde işlemlerin artmasına olumsuz yönden katkı sağlıyor. Hemşireler olarak bizler böyle bir durumun peşine düşmedik. Sağlık Bakanlığı öyle bir duruma getirdi ki bizi de bunun içine çekmek durumunda bıraktı. Çünkü bu sefer de havuzlarınızı ayırıyorum dedi. Doktorlara daha fazla puan verip, hemşirelere puan vermiyorum dedi. Hemşirelerin yaptığı performansı yok saydı.”

“Hastanenin amacı para kazanmak ve ticari kurumlar olmamalıdır. Devlet sağlık, güvenlik ve sorumluluk almalıdır. Sosyal devlet olduğumuzu belirten pek çok gösterge var. Neden devletin hastanesi kar etmek zorunda kalsın? Bir beyin cerrahi ameliyatı 16 saat sürüyor. 16 saatin her dakikasında öncesinde ve sonrasında, doktor gelmeden hemşire orada bulunuyor. Hekim gittikten sonra da hemşire orada bulunuyor. Aldığınız ücreti kimin havuzuna aktaracaksınız?”

 “İŞ BIRAKMA SÜREÇLERİNE HİÇBİR ZAMAN SICAK BAKMADIK”

Özbaş şunları söyledi: “Hâkim sendikadan toplu istifalar başladı. Şu anda sağlık camiası bir kaosun içinde. Artık çalışanlar yorulmuş ve bıkmış durumda. Eleman açığı var, eleman alınmıyor ve bizleri duymayan, görmeyen bir Sağlık Bakanlığı var. Hekimleri göçlerinden geri döndüreceğim diye de hekim üzerinden bütün hizmetlerini odaklayan ama diğerlerini görmezden gelerek, sağlık ekibi içindeki akışı bozan ve çatışmayı körükleyen bir sağlık sistemi var. Sahada toplu hareketlenme başladı. Biz bu hareketlenmede de meslektaşlarımıza kılavuz olmaya çalışıyoruz. Hastanın zarar görmeyeceği şekilde, toplumun zarar görmeyeceği şekilde. Çünkü bizim öncelikli olan sürecimiz toplumun sağlığı ve hastanın güvenliği tepkilerini ortaya koyacakları ya da sesimizi duyurabileceğimiz çözüm yolu arayışındayız O yüzden iş bırakma süreçlerine biz hiçbir zaman sıcak bakmadık dernek olarak.” 

‘SENDİKA MOBBİNG YAPIYOR’

Hakim sendikalar hastanelerde mobing yapıyor. Yöneticilerin seçiminden, orada tutulmasına kadar sendikalar söz sahibi. Sendikaya üye olmayan meslektaşlarımız ayrımcılığa maruz kalıyor. Geçici görevlendirme ile sürülüyorlar, istifa etmeye çalıştıklarında yöneticiler tarafından odalara çekilip tehdit ediliyorlar. Böyle bir süreç içinde mesleğimizi icra etmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim